ÖSYM kanun taslağı ile ilgili çekincelerimiz

Yayın: 08:14 - 17.01.2011
Güncelleme: 08:14 - 17.01.2011

KPSS skandalının ardından ÖSYM’nin yeniden yapılandırılması amacıyla yeni bir taslak hazırlandı. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin adının Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı olarak değiştirildiği taslak ile ilgili Türk Eğitim-Sen olarak çekincelerimiz bulunmaktadır.

Sendikamız, Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı Taslağını incelemiş ve değiştirilmesini istediği maddeleri, gerekçeleriyle birlikte TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyelerine sunmuştur. Taslak üzerinde 16 maddede değişiklik teklif eden sendikamız, taslak ile ilgili görüşlerini açıklamak üzere TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun 19 Ocak’ta yapacağı toplantıya katılmak için başvuruda bulunmuştur.

Taslak ne yazık ki, ÖSYM’yi özerk bir kurum yapmaktan çok, siyasi bir kurum haline getirmektedir. Dolayısıyla ÖSYM’de istenen özerkliğin bu taslak ile sağlanması mümkün değildir.

Öte yandan taslağın bu haliyle yasalaşması halinde, ÖSYM’de kadrolaşma hâkim olacaktır. Çünkü taslakla, ÖSYM’de çalışan mevcut personelin hakları 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu devre dışı bırakılmakta ve hiçbir kıstas öngörülmeden yabancı uzman ve sözleşmeli personel alımı söz konusu olmaktadır. Bu madde ile ÖSYM’de kamuda olmayan bir personel istihdamı meydana gelmektedir. ÖSYM’nin personel yapısının bu kadar farklı olmasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığı gibi, yıllardır büyük bir tecrübe kazanmış hazır bir kadro elimine edilmek istenmektedir. Bu şekilde yapılacak bir personel istihdam politikası kurumlarımız için kötü bir örnek oluşturabileceği gibi, kamuda huzursuzluğa yol açacaktır.

ÖSYM’nin yapısı ve işleyişi süreklilik gerektirdiğinden, yapısal değişim aşamasında işlevsel herhangi bir değişikliğe uğramadığından, yapılacak iş ve işlemlerde aksaklık oluşmasına neden olmamak adına, uzun yıllardır kurumda çalışmış personelin tüm özlük haklarıyla birlikte yeni oluşturulan yapıda yer almasının gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle sendikamız, tasarının geçici 1. maddesinin 1. fıkrasının “Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezine tahsis edilmiş veya kullanımında bulunan mevcut taşınır mal ve taşınmazların hak ve yükümlülükleri ve kurumda çalışan personel ile bu personelin tüm özlük hak ve alacakları başkaca bir işleme gerek kalmaksızın Başkanlığa devredilir. Tapuda hazine veya Yükseköğretim Kurulu adına kayıtlı olup Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince fiilen kullanılan taşınmazlar ise tapuda Başkanlık tüzel kişiliği adına başka bir işleme gerek kalmaksızın tescil edilir. Bu kanunla öngörülen geçiş, devir, temlik ve intikal işlemleriyle ilgili düzenlenecek protokoller her türlü vergi, resim, harç, ücret ve fondan müstesnadır” şeklinde değiştirilmesini istedi.

Sendikamız, tasarının 4. maddesinin 8. fıkrasının “Başkanlığın karar organı olan Yönetim Kurulu,  Başkan Yardımcıları dâhil 11 üyeden oluşur. Başkan, Yönetim Kurulunun da başkanıdır. Yönetim Kurulunun, Başkan ve Başkan Yardımcıları dışındaki üyeleri;

a) Milli Eğitim Bakanlığından en az genel müdür düzeyinde bir temsilciden,

b) Yükseköğretim Kurulundan Yürütme Kurulu üyeleri arasından belirlenecek bir
temsilciden,

c) Devlet Personel Başkanlığından en az başkan yardımcısı düzeyinde bir temsilciden,
ç) Üniversitelerarası Kurulun; Başkanlığın amaç, kapsam ve görev alanında uzmanlaşmış, devlet üniversitelerinde görev yapan profesörler arasından seçtiği beş öğretim üyesi,

d) Hizmet kolunda yetkili sendikanın belirleyeceği bir temsilciden oluşur” şeklinde değiştirilmesini istemiştir. Bu değişiklikle; her yıl 40 civarında sınavı gerçekleştiren ve en az 5.000.000 öğrencinin sınava alındığı, 153 sınav merkezinde 120.000’in üzerinde sınav salonunda çalışmalarını yürüten ÖSYM’nin Yönetim Kuruluna Başkanlığın amaç, kapsam ve görev alanında uzmanlaşmış, devlet üniversitelerinde görev yapan profesörler alınarak ÖSYM’nin konusunda uzman kişilerce yönetilmesi ve Yetkili sendikanın belirleyeceği bir temsilcinin yönetim kuruluna alınmasıyla şeffaflık ve güvenilirlik amaçlanmıştır. Son günlerde ÖSYM’nin güvenirliğinin kamuoyunda tartışıldığı düşünüldüğünde, ÖSYM’nin en başta gelen görevi kaybedilen güveni yeniden tesis etmektir. Bu sebeple ÖSYM yönetim kurulu içerisinde sivil toplum örgütü temsilcisinin bulunması ÖSYM’yi daha şeffaf bir kurum haline getirecektir.

Yine sendikamız, kanun tasarısının 4. maddesinin 2. fıkrasının, “Başkan, başkanlığın amaç, kapsam ve görevi dâhilinde yer alan alanlarda profesör unvanına sahip, devlet üniversitelerinde görev yapan ve başkanlık yönetim kurulu içerisinde yer alan kişilerden başkanlık yönetim kurulunca oy çokluğuyla 3 yıllığına seçilir. Süresi dolan Başkan bir defaya mahsus olmak üzere tekrar seçilebilir. Görev süresi biten Başkan yeni Başkan seçilinceye kadar görevine devam eder. Ancak yeni başkanın seçimi en geç iki ay içerisinde gerçekleştirilir” şeklinde değiştirilmesini talep etti. Çünkü atamaların yönetim kurulunca yapılması bu işlemlerin daha şeffaf olmasını ve siyasi baskılardan uzak tutulmasını sağlayacaktır. Başkanlığın, bu Kanunla ve diğer mevzuatla kendisine verilen görevleri ifa ederken ve yetkileri kullanırken bağımsız olacağı belirtilmiş; bu bağımsızlığın pekiştirilmesi için atanma usulünün değil, ÖSYM yönetim kurulunun seçeceği bir kişinin başkan olması amaçlanmıştır. Böylece Başkanın herhangi bir şekilde etki altında kalmadan, görevini bağımsız ve tarafsız bir şekilde gerçekleştirmesi hedeflenmiştir. Aksi takdirde ÖSYM özerk bir kurum olmaktan çok siyasi bir kurum olarak değerlendirilecektir.

Öte yandan atamaların yönetim kurulunca yapılması bu işlemlerin daha şeffaf olmasını ve siyasi baskılardan uzak tutulmasını sağlayacaktır. Zira taslak, ÖSYM Başkanına haddinden fazla yetki vermektedir. ÖSYM Başkanının bu kadar çok yetkiyle donatılması, bu taslak uyarınca oluşturulan yönetim kurulunu işlevsiz bırakmaktadır. Personel alımında bile yetkisi olmayan bir yönetim kurulunun görev veya yetkilerinin neler olduğu anlaşılmaz bir durumdur. YÖK Başkanı ve Rektörlerin yetkilerinin neredeyse sınırsız olduğunun tartışıldığı bugün, ÖSYM Başkanının tek seçici, tek karar verici olmasını demokratlıkla bağdaştıramayız. Bu nedenle sendikamız, tasarının 6. maddesinin 1. fıkrasının “Başkan ve devlet üniversitelerinde görevli öğretim üyeleri arasından atanan başkan yardımcıları dışındaki başkanlık personeli, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbidir ve yönetim kurulunca atanır” şeklinde değiştirilmesini istedi.

Ayrıca ÖSYM’nin görev alanı itibariyle yapmış olduğu iş ve işlemleri bilginin yanı sıra birikim ve tecrübeyi de gerektirdiğinden mevcut personelin deneyimlerinden faydalanmak yerinde olacaktır. Dolayısıyla Türk Eğitim-Sen, Kanun Tasarısı’nın geçici 1. maddesine “ÖSYM bünyesinde on yıl ve üzeri çalışan en az lisans mezunu düzeyindeki personel, diğer şartlar aranmaksızın bir defaya mahsus ÖSYM Uzmanlığına ve uzman yardımcılıklarına atanır. Bu atamalar ilan edilen kadronun yüzde 60’ı ÖSYM çalışanları arasından yapılacak şekilde gerçekleştirilir’’ hükmünün eklenmesini talep etmiştir.

ÖSYM’nin bağımsız bir kurum olduğu yasada özelikle belirtilmişken, geçici 1. maddenin 3. 4. ve 5. fıkraları ÖSYM de bir kadrolaşmanın yaşanmasına neden olacağı gibi mevcut çalışanlarının kazanılmış haklarına ve iş güvencelerine de aykırı olacaktır. Tarafsızlığı ve bağımsızlığı üzerinde durulan bir kurumda bu hükümler uyarınca personel alınması amaçlanın aksine bağımlı ve taraflı bir ÖSYM’nin oluşmasını sağlayacaktır. Bu nedenle sendikamız, Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın geçici 1. maddesinin 3. 4. ve 5. fıkralarının tamamının tasarıdan çıkarılmasını istemektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Türk Eğitim-Sen

İstanbul Bölge Başkanı

Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

M. Hanifi Bostan
Exit mobile version