SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

İlk Bebeğe Kolaylıkla Sahip Oldunuz…

Yayınlanma:
ABONE OL

Bebek sahibi olmuş çiftler veya daha önce gebelik söz konusu olmuş kadınlar için şaşırtıcı bir durum olarak karşılaşılan kısırlık sorunun adı; SEKONDER İNFERTİLİTE! Yani ikinci bebeğe sahip olamama durumu, hiç bebeği olmayan çiftlerin karşılaştığı kısırlık sorunuyla aynı! Üstelik bu sorunla karşılaşan çiftler hiç de azımsanmayacak sayıda!

Bebeğiniz olupta, ikinci bebeğe bir türlü hamile kalamıyorsanız vakit geçirmeden bir uzmana başvurulmasını öneriyor tıp camiası…

Konu ile ilgili olarak, MEDICAL PARK Göztepe Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Kliniği Uzmanı Dr. Aytuğ Kolankaya sorularımızı yanıtladı:

  • İkinci kez bebeğe sahip olamama durumu toplumumuzda ne sıklıkta görülmekte?

Bu genellikle çok göz ardı edilen önemli bir konudur. Aslında ikinci kez bebek sahibi olamayanların oranı, ilk kez bebek sahibi olamayanlardan daha fazladır. Yani ilk kez bebek sahibi olamayanların oranı %15 iken, ikinci kez bebek sahibi olamayanların oranı % 30’lara varmaktadır. Genellikle çiftler nasılsa ilk bebeğe sahip olduk diyerek ikinci bebek için endişelenmiyor ve çeşitli korunma yöntemlerine başvurarak bebek sahibi olmayı geciktiriyor. Burada önemli bir nokta, aslında bu geciktirme ile birlikte annenin de yaşı ilerliyor. Bu da demektir ki, yumurta rezervi de yaşa paralel olarak değişkenlik gösteriyor.

Biz hekimler bebek sahibi olmak isteyen anne adayları için, 35 yaşın altındakilerde, 1 yıl sürede çocuk sahibi olamamasını infertilite yani kısırlık olarak değerlendiriyorsak, ikinci çocuk isteyen çiftler için de korunmayı bırakmış kadın             1 yıl sonunda bir sonuç alamıyorsa, çiftleri işin uzmanı bir hekime başvurmaya davet ediyoruz.

bebek1

  • Bu durumu hiç bebeğe sahip olamamış çiftlerle aynı olarak mı değerlendiriyorsunuz?

Genel olarak baktığımızda aynı sebeplerle karşı karşıya kalıyoruz. Yani ilk bebeğine bir türlü sahip olamayan çiftlerde; % 40 erkekte, %40 kadında sorun görüyoruz. Geri kalan % 20’yi de açıklamayan infertilite durumu olarak belirliyoruz.

Toplumumuzda genel olarak kadına bağlı sebeplerle, çiftlerin bebek sahibi olamadıkları sanılmakta. Oysa ortalama olarak bakarsak, %35 erkeğe bağlı sebeplerle infertilite yani kısırlık baş göstermektedir. Erkekte sperm sayısının baştan beri az olduğu durumlarla ya da erkekteki sperm sayısının zamanla bozulduğu ortamlarla karşılaşıyoruz. Bu şartlarda da yine tesadüfen gebelik elde edilebiliyor. Ama ardından tekrar bir bebek beklentisi olduğunda, bu saydığımız nedenlerden dolayı kadın gebe kalmakta zorlanıyor.

Bunun yanı sıra; kiloyla, yaşla, sigarayla, stresle bağlantı olarak da sperm sayısında ve üreme kapasitesinde ciddi düşüşler olabiliyor.

  • Özellikle doğum kontrol hapları kullanmış yada dikkatle korunmuş çiftlerde bu tür sorunlar yaşanıyor diyebilir miyiz? Gebeliğe engel diğer şartlar nelerdir?

Bunu söylemek doğru olmaz. Çünkü doğum kontrol hapları kullanılması son derece güvenli ilaçlar olup gebe kalmayı engellemezler. Doğum kontrol haplarını bıraktığınızda ilk ayda %70, ikinci ayda ise % 90-95 yumurtlama ihtimaliniz vardır. Tabi eğer kadının yumurta kapasitesi yerinde ise…

Diğer yöntemlerde de durum aynıdır. Rahim içi araç kullanıldığında da bu araçlar steril şartlarda takılıp çıkarıldığında kadının gebe kalmasını engelleyici bir durum oluşmaz.

Bunun dışında kadında var olan çeşitli sorunlar da gebe kalmayı geciktirebilir. En sık rastladığımız durumlardan biri, endometriozisdir. Yani rahim içi dokusunun rahim dışında yer almasıdır. Endiometriozis ilerleyebilir. Yani yumurta kalitesini bozarak aynı zamanda tüpleri de tıkayarak gebeliğe engel şartlar oluşturabiliyor.

Bunun yanı sıra; çeşitli dönemlerde geçirilmiş ameliyatlar sonrasında karın içi yapışıklıklar da tüplerin çalışmasına engel durumlar oluşturabilir.

Ayrıca çeşitli enfeksiyonlar, vajinal yada cinsel yolla bulaşan mikroplar tüplere ulaşıp gebeliği engelleyebiliyor.

Rahim duvarından kaynaklanan miyomlar veya yumurtalıklardan kaynaklanan kistler de gebeliği engelleyici etkenler arasındadır.

Sıkça görülen diğer nedenler içinde de kadının; tiroid hormonlarının bozulması, aşırı kilo alması, yumurtlamasının azalması, şeker hastası olması ve hormonal bozukluklarını sayabiliriz. Yani insanın da bir tür makine gibi zamanla bazı sistemlerinde arızalar oluşabiliyor.

bebek2

  • Cinsel yaşamdaki sıklığın azalması ve kadının yaşı ikinci gebeliğe engel durum mudur?

Cinsel yaşamdaki azalma, doğal olarak çocuk sahibi olma şansını da azaltıyor. Normal, korunmasız bir yıllık ilişki derken haftada ortalama 3 kez ilişki kurmaktan söz ediyoruz. Ancak geçen yıllarda, iş ve yaşam yorgunluğu her şekli ile çiftleri olumsuz etkiliyor.

En önemli konu, ilk kez bebeğe sahip olma şartında da üzerinde durduğumuz gibi kadının yaşıdır. Yaşa bağlı olarak kadının yumurtası ve hepsinden de önemlisi yumurta kalitesi gebelik şansı ile doğrudan ilintili bir ortam oluşturur.

O sebeple çiftler, ilk yada ikinci çocuk planlarını yaparken, mutlaka annenin yaşını dikkate almalıdırlar.

  • Bu tür çiftlerde sorun sadece kadında mı oluyor? Erkekte de olumsuz durumlar ortaya çıkabiliyor mu?

Eğer bir kadın ilk bebeğe sahip olup, ikinci bebeği istediğinde buna sahip olamıyorsa, her zaman başvurduğumuz gibi eşinin sperm sayısına bakmakta fayda görüyoruz.

  • Kadındaki ne tür sorunlar ikinci gebeliğe engel oluyor?

Teşhis sırasında, özellikle kadının hormonlarına bakarak, yumurta kapasitesini saptamak önemlidir. Buradaki en önemli konu kadının yumurta rezervini dikkatlice incelemektir.

Sıkça gördüğümüz farklı bir durum da tüplerdeki tıkanıklıktır. Bu sebeple rahim filmi büyük önem taşıyor. Eğer bir kadın, ilk bebeğini sezaryanla yapmışa yada bir ameliyat geçirmişse mutlak o kadının tüplerine bakılması gerekmektedir.

  • Tedavi süreci nedir? Tedavi sürecini etkileyen etkenler nelerdir?

Tedavi sürecinde; kadının muayenesini yapıyoruz, hormonlarına bakıyoruz, rahim filmini çekiyoruz ve erkeği de incelemeye alıp sperm testini yapıyoruz yani ana saptamalarımızı oluşturuyoruz.

İkinci bebeğine gebe kalamayan bu kadınlarda önemli bir unsur, bu sürede gecikmiş yaş olarak karşımıza çıkıyor. Açıkça belirtmeliyiz ki, kadın yaşının 35’in altında olması ile üzerinde olması arasında ciddi farklılıklar var. Bu dönemde kadının doğurganlık kapasitesi azaldığından, tedavi sürecimizi hızlandırmamız gerekiyor.

  • Tedavi süresinde çiftlere psikolojik rehabilitasyon öneriyor musunuz?

Şayet çiftler bu sıkıntıdan önemli ölçüde etkileniyorsa, mutlak olarak bir uzmandan destek almakta fayda var. Bizlerin genel olarak gözlemi, çiftler tek çocukla kalmayı tercih etseler de ikinci bebeği, çoğunlukla çiftlerin ilk çocuğu istemektedir. Bu sebeple çiftler, çocuklarının ciddi kardeş isteme baskısı ile bir çocuk daha edinme telaşına düşüyorlar.

  • Tedavi sonrasında hiç çocuk sahibi olamayacağı belli olan çiftlere ne öneriyorsunuz?

Bunu sadece, kadının yumurtalık kapasitesi tamamı ile sona ermişse söylemek mümkündür. Bu durumda bile ki, bu tür hastalarımız var, kadın hiç umulmadık zamanda sağlıklı yumurta verebildiğinden, kadının yumurta takibinin hekim gözetiminde ve sistemli olarak yapılması, umutsuzluğa kapılmaması gerekmektedir. Yani tamamı ile pes etmeden önce kadını, adetlerinin ikinci yada üçüncü gününde ultrasonla takip etmek gerekir. Çünkü bazı aylar kadın, hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar kaliteli yumurtayı verebiliyor. Bu şekilde tedavi ettiğimiz ve hamile bıraktığımız hastalarımız çok sayıda mevcut.

  • Tedavi sonrası ikinci bebeğine tedavi ile kavuşmuş ve üçüncü bebeği düşünen çiftlere ne öneriyorsunuz?

Bu konuda Dünya Sağlık Teşkilatı’nın önerdiği, iki doğum arasının yaklaşık, 1.5 yıl olmasıdır. Çiftlere sağlıklı bir gebelik ve ruh sağlığı dingin bir anne-baba olmak için bu zaman aralığını, hekim olarak önermekteyiz.

  • Bu tedavi devlet geri ödeme kapsamında mıdır?

Maalesef hayır. Devlet bir çocuğu sahip olana hiçbir şekilde infertilite tedavi desteği vermemektedir.

  • Çiftlere doğru tedavi merkezinin seçiminde neler öneriyorsunuz?

Bugün Türkiye’de, Avrupa ve Amerika standartlarında çalışan son derece başarılı tedavi merkezleri var. Çiftlerin merkez seçerken; bu kurumların güvenilir, gebelik başarıları yüksek, konusunda uzmanlaşmış hekim ve ekiplerle çalışan merkezler olmasına dikkat etmeleri gerekmektedir. Merkezdeki işin uzmanı hekimler ve yine merkezin başarısı bu seçimde önemlidir. Çünkü bu tedavideki son basamak başarılı bir tüp bebek merkezidir.

İlgili Haberler

Sağlık
07 Nisan 2024
Bayramda kilo almamak için öneriler

Ramazan bayramına kısa süre kala, bayramda kilo almamak için dikkat edilmesi gerekenleri sizler için derledik. Bayramlar, genellikle aile ziyaretleri, özel yemekler ve tatlılarla dolu olduğundan, bu dönemlerde kilo kontrolü zorlaşabilir. Bayramda kilo almamak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şunlardır: PORSİYON KONTROLÜ Küçük Porsiyonlarla Başlayın: Büyük tabaklar yerine küçük tabaklar kullanın ve yemeklerde porsiyon kontrolü […]

Ekonomi
05 Nisan 2024
Enflasyon; memur ve emekliyi yoksullaştırırken, sosyal dejenerasyonu yol açıyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre mart ayında enflasyon %3.16, yıllık %68.50 artış gösterdi. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise martta enflasyonu aylık yüzde 5,68, yıllık yüzde 124,63 olarak açıkladı. Maaşlara İyileştirme Yapılması Zorunlu. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarını değerlendiren Anadolu Sağlık Sen Genel Başkanı Necip Taşkın, enflasyonun memur […]

Sağlık
30 Mart 2024
Bahar depresyonuna dikkat!

Bahar aylarının gelmesiyle beraber bahar depresyonu da gündemde. Peki bahar depresyonu nedir? Bahar depresyonu, bahar aylarında yaşanan, kişinin ruh halinde ve enerji seviyelerinde düşüşle karakterize edilen bir durumdur. Genel olarak depresyon terimi, genellikle sonbahar ve kış aylarında daha yaygın olan mevsimsel duygudurum bozukluklarına (Seasonal Affective Disorder, SAD) atıfta bulunsa da, bazı insanlar bahar ve yaz […]

Sağlık
28 Mart 2024
Türk Kahvesi zayıflatır mı?

Türk kahvesi zayıflamaya yardımcı olur mu? Türk kahvesinin kilo vermekle ilişkisi haberimizde… Türk kahvesi, özellikle sabah rutinlerinin vazgeçilmez bir parçası olarak pek çok kişi tarafından tüketilir. Metabolizma üzerinde uyarıcı etkileri olan kafein içerdiği için, Türk kahvesinin kilo verme süreçlerinde bazı yardımcı etkileri olabilir. Ancak, Türk kahvesinin tek başına anlamlı bir zayıflama etkisi sağladığına dair bilimsel […]