Öğretmenler yetersiz!

Yayın: 16:01 - 24.11.2011
Güncelleme: 16:01 - 24.11.2011

 

Geçen hafta bir programa katıldım.  Program, “Liseler Arası Güzel Konuşma Yarışması” Yarışmanın tertiplenmesi, okul ve öğrencilerin bu yarışmalara katılmasını yürekten kutluyorum.

 

 

 

Milli Eğitim, dilimize sahip çıkıyor.

 

Okul ve öğrencilerimiz, yarışmaya katılıp, Türkçemizin en güzel örneklerini sunuyorlar.

 

 

 

Güzel konuşma: Konuyu, tam ve doğru anlatmak, anlatımı ses tonu, jest ve mimik ile süslemektir.

 

Bu yarışmada da  bu yapıldı. Hemen her konuşmacı, ses tonu, vurgu, jest  ve mimiklerini çok iyi kullandı.  Her biri bir birinden başarılı oldu. Ancak bir öğrencinin kullandığı: “Okulumuzdaki öğretmenler yetersiz, üniversite sınavını kazanmak için dershaneye gidiyoruz” cümlesi anlam bakımından yanlış, gerçeklerden se oldukça uzaktır.

 

Jüri yarışma akışı ve bir yanlışa meydan vermemek için öğrenciye müdahale etmedi.

 

Ancak öğrencinin söylediği  yanlış ve bu yanlış çok yapılıyor.

 

 

 

Yanlışı daha iyi ve daha kolay anlatmak için cümleyi ikiye bölüp irdelemek istiyorum.

 

Birinci cümle: “Okuldaki öğretmenler yetersiz.”

 

Bu cümle tamamen yanlış. Bu cümleyi asla kabul etmiyorum.

 

Okuldaki yetersiz de dershanede Sokrat mı var, Anştayn mı?

 

Tüm öğretmenler, Eğitim Fakültesi mezunu, fakültelerde okutulan kitaplar aynı matbaada basılmadı mı?

 

Dershanedeki öğretmen ile okuldaki öğretmenin arasında ne fark var? Bilgi ve beceri bakımından hiç bir fark yok.

 

 

 

Var olan fark, öğrenci ve sunulan hizmet. Okulda her kafan 40 ses çıkaran öğrenciler, dershanede  sınav kazanmaya gelmiş 15 öğrenci var.

 

Okulda ebleh ile dahi yan yana oturuyor, dershanede ise seviye gurupları var.

 

Okulda öğretmene sunulan imkânlar kısıtlı, dershanede ise sonsuzdur.

 

Okula 50 lira vermeyiz, dershaneye 20.000 lira veririz.

 

 

 

Gelelim kinci cümleye:

 

Kaç kişi üniversite sınavına giriyor? 1.700. 000 kişi. Kaç kişi sınavı kazanıyor?  700.00 kişi.

 

Sense 1 milyon  700 bin kişi arasından sıyrılarak iş ve ekmek kapısı garanti olan ilk 50 bin kişi arasına girmek istiyorsun. Zira sadece ilk 50 bin kişinin işi garanti.

 

 

 

Olayı tersine çevirip, şöyle düşünelim. “Liseler 50 bin kişi mezun verse: Üniversiteler 1 milyon 700 bin öğrenci  alsa” Kim dershaneye gider? Sen gider misin? 50 bin öğrenci var, Üniversite 1 700 000 öğrenci alıyor.

 

 

 

Anlayacağınız bu bir arz, talep meselesidir. Sizin söylediğiniz ifade işte bu sebepten yanlıştır. Bu ifade “Güzel Türkçe Konuşma” yarışmasına katılan bir öğrenciye yakışmadı.

 

 

 

Öğretmenler gününün kutlandığı bugünlerde öğretmenlere haksızlık yapmayalım. Öğretmenin eksiği varsa bu onun maaşı ile ilgilidir. Öğretmen maaşı 1500 lira, ev kirası 700 lira ise; suçu kendisini yenileyip geliştiremeyen öğretmende değil, ona bu maaşı verende aramak gerekir.

 

 

 

Öğretmen bu maaş ile kitap alamıyor, öğretmen gazete okuyamıyor. Öğretmen evine ADSL alıp, internet ile dünyaya erişemiyor. Tiyatroya, sinemaya gidemiyor. Çocuğunu okutamıyor.

 

Yetersiz olan öğretmen değil, öğretmeni yetersizliği iten anlayıştır.

 

 

 

Öğretmenler gününü kutlamanın yolu da öğretmen maaşına zam yapıp, onu daha donanımlı hale getirmekten geçer.

 

Mustafa Telli

 

 


 

Mustafa Telli
Exit mobile version