Burası Türkiye

Yayın: 08:56 - 26.06.2009
Güncelleme: 08:56 - 26.06.2009

Zaman zaman duyduğum; “Burası Türkiye” değilmi beni rahatsız ediyor.

Tabiî ki burası Türkiye. Bundan gurur da duyuyorum. Ancak “Burası Türkiye” ifadesini kullananların, Türkiye’ye yüklediği anlam farklı bu anlamı beğenmiyor ve onları kınıyorum. Bu davranış yanlış, bu yanlıştan derhal vaz geçin. Edirne’den Kars’a, Samsun’dan Hatay’a kadar bu coğrafya Türkiye. Dört mevsim yedi bölgenin, her biri Türk. Her biri, birbiri ile sarmaş dolaş, her biri aş ve ekmek peşinde.

Arabasındaki küllüğü, kaldım kenarına döken sürücü; “Burası Türkiye” diyor. Kırmızı ışıkta geçen yaya; “Burası Türkiye” diyor. Balkonda halı çırpan hanımefendi, Mesaiye yarım saat geç başlayan memur, balık istifi yolcu alan minibüsçü; hep “burası Türkiye” diyor.

İnsanlıktan bi haber kanun ve kural tanımaz bu kişiler, kendisini imtiyazlı; Türkiye’yi de babasının çiftliği sanıyor. Oysa Türkiye de yaşayan 70 milyon insanın hiç biri bunu hak etmiyor ve her bir insanımızın eli öpülmeğe değer.

Altı ay süre

Kaynarca Esnaf ve Kefalet Kooperatifi Başkan Hüsamettin Elçi, anlatıyor. (mealen)

Bir esnaf arkadaşımız işleri bozulmuş; alacağını alamıyor, borcunun ödeyemiyor. Bizden kredi istedi. Gittik, gördük sorup soruşturduk. Ufak bir destekle kurtulacak gibi. Kaç para istiyorsun arkadaşım? 15 milyar, alsana 20 milyar. Biz parayı verdik. Ama olmadı. Arkadaşımız, bir türlü düze çıkamadı. Yasalar gereği kullanabileceğimiz tüm yetkileri kullanarak, direnebileceğimiz kadar direndik; olmadı. Elimizde daire ipoteği var. Daire satışa çıktı. Kim parayı verirse 80 milyarlık daire onun elinde kalacak. 20 milyar borç yüzünden 80 milyarlık daire gidecek. Hemen bir başka bankadan kredi çekip, satışa girdik ve daireyi Kooperatif olarak biz aldık. Esnaf arkadaşımıza dedik ki; “Arkadaşım, dairen bizde. Sana altı ay süre. Öde 20 milyar borcunu al daireni.”

LCW müşterisiyim

Bundan birkaç yıl önce kredi kartımı kaybettim. Fatih’in düğünü sebebiyle oradan oraya koşuşturuyorum. Sağa sola gidiyor, alış verişler yapıyorum. Her saniyem dolu. Bir mağazada kasa başındayım. O ne! Kredi kartım yok. Cüzdanımda her şey var, kredi kartı yok. Nasıl olur. Hemen evi arıyorum, “ Kredi kartım yok, bakın bakalım oralarda mı” Her yer aranıyor, kart yok. İşlerim de var. Ne yapayım? Ne yapmalıyım. Hemen ilgili banka şubesini arayıp, durumu izah ediyorum. “Efendim katınız en son üç gün önce Ümraniye LCW mağazasında kullanılmış.” Teşekkür edip, Ümraniye LCW mağazasını arıyorum. Karşımda Gülcan Günpan Hanımefendi. “Evet, abi kartınız bizde. Kasiyer Emel Bulut, kartı unuttuğunuzu fark etmiş, arkanızdan bakmış, ama bulamamış. Akşama kadar kartı kasada tutmuş, sonra bana verdi. Bende kartınızı çelik kasamızda muhafaza ediyorum.”

Bir saatte plaket

Bir plaket yaptıracağım. Yavuz Özata, adına tertipleyeceğimiz gecede plaketi Yavuz’a vereceğiz. Ancak süre dar. Liseden arkadaşım tabelacı Kayseriliyi arıyorum. “Abi iki günden önce olmaz.” Aklıma Musa Bey geliyor ve 0505.237.64.43’ü tuşluyorum. “Musa Bey, tebrikler. Duyduğuma göre bir saatte plaket yapıyormuşsun. Bravo doğrusu. “Abi nerden duydun?” Doğru söyle değip bastırıyorum. Madem bir saatte plaket yapıyorsun. Metni şimdi fakslıyorum. Saat 15. Saat 16’da oradayım. Atlıyorum 16/A ya ver elini Üsküdar. Plaket hazır.

Türkiye işte böyle bir ülke. Türk insanı işte böyle bir insan. Bir yanda esnaf kardeşi için çırpınan örnek bir dernek başkanı Hüsamettin Elçi. Öbür yanda bulduğu kredi kartını kendi gözü gibi saklayan LCW’nin gencecik kızları, diğer yanda işine ehil ve dakik Musa Bey. Üç beş kişiye bakıp, yanılmayın, aldanmayın. Bu bir oyundur. Bu oyuna gelmeyin.

Bu ülke ve bu insanlarla gurur duyuyorum. Zira burası Türkiye .

KÖŞE YAZISI

M. Nazım TELLİ

Exit mobile version