YAĞMALIYORUZ HAYATI VE BÜTÜN DEĞERLERİMİZİ

Yayın: 10:15 - 17.12.2012
Güncelleme: 10:15 - 17.12.2012

Acınacak hale düşmüş, kendisine âşık olmuş, dünyayı dış görünüşüyle algılayan bizler bu ahmaklıkla nereye gideriz acep?

Yarabbi! O ne zavallılıktır ki kendisine âşık olur bir insan.
Aman Allah’ım, ne zavallılıktır, ne ahmaklıktır kendisini hatasız ve kusursuz görmesi insanın.
Nefsimizin emrinde ve şeytanın yolunda yaşamak, üstelik namaz kılarken, oruç tutarken bile ibadetlerimizi nefsimizin ve şeytanın esaretinde yapmak, ahmaklık değil de nedir?
Allah derken bile Allah’a isyan etmek,
Allah derken bile kullara yalvarmak, kullardan beklemek, el etek öpmek, küçülmek, küçülmek.
Ezmek, üzmek insanları kibrimizle ve komplekslerimizle.
Bizler; yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda, etrafımızda el pençe divan duran köleleştirilmiş kadınlar, erkekler ve de bir türlü dolduramadığımız cebimiz, bir türlü doyuramadığımız nefsimizle en ilkel seviyesindeyiz insanlığın,
Eşrefi mahlûkat olarak getirildiğimiz dünyada mahlûkluğumuz garanti de bu eşref sıfatı neyin nesi? Bu soruya cevap vermek hem çok zor, hem de görünen köy kılavuz istemez babından çok kolay.
Sadece ve sadece maddi değerlerle donattığımız hayatımız ve kendi zayıflıklarımızla doldurduğumuz beynimiz kusmayacak mı bir gün bu kadar tıkınmayı ve hırsı acaba?
Dünya bize ne vermeli, daha doğrusu ne almalıyız dünyadan bilenimiz var mı?
Allah ne istiyor bizlerden ve bizler neler yapıyoruz düşünenimiz var mı?
Beş duyumuzla yaşayıp, beş duyumuza hizmet ve hitap eden her şeyin peşinde koşarken, bütün makamları, bütün paraları, bütün yiyecekleri elde etme gayretiyle çabalarken sonunda yanımıza ne kalacağını hesap etmeye fırsatımız olacak mı dersiniz?
Kazanmak, kazanmak, kazanmak üzerine kurulu bir hayat ve sanki hiç bitmeyecekmiş gibi yaşanan bir ömür.
Dilimizde Allah, Allah nidalarıyla, makam, kadın, para için mücadele etmek ki bu nefsimizin ve şeytanın emrettiklerini yerine getirmekten başka ne olabilir?
Ağzında memesi, elinde oyuncağı olan bir bebek misali bağlanmışız dünyaya, hele bir elimizdeki, ağzımızdaki alınsın sen gör kopardığımız yaygarayla dünyayı nasıl alt üst ediyoruz.
Yağmacıların, talancıların yıllardır yaptıklarını bizler de kendi etrafımıza ve hatta kendi hayatımıza yapıyoruz.
Yağmalıyoruz hayatı ve etrafımızdaki bütün değerleri.
Yağmalıyoruz insanların mutluluklarını, rahatlığını ve üç kuruşluk keyiflerini.
Yağmalıyoruz, çünkü her şey, her şey benim olmalı, her yerde ben olmalıyım, en çok para benim olmalı, en büyük makam benim olmalı hırsıyla küçülebildiğimiz kadar küçülüyoruz, yalvarmadığımız kişi, öpmediğimiz el, kapanmadığımız ayak kalmıyor.
Elde edince de istediklerimizi, hırsımızla üzerini örtmüş bile olsak vicdanımıza veremediğimiz küçülmüşlüğümüzün hesabını ve bu utancın hıncını etrafımızdaki insanlardan almaya çalışıyoruz.
Bu kadar yalvarma, yakarma ve de gözyaşıyla; üstelik küçülmeden, rezil ve zelil olmadan bütün onurumuzla Allah’a yanaşsak hem dünyamızı hem de ahretimizi kurtaracağımızı unutuyoruz.
Utan ey nefsim! Utanın ey bütün nefisler.
Utanın ve uyanın.
Hani diyor ya bir düşünür; dünyevi mal, mülk, makam, mevki hırsı, arzusu ahmakların, uhrevi makam, mevki arzusu ise akillerindir.  Sakın düşünmeyin ikisi bir arada olmaz mı diye, olmaz çünkü bunun cevabını Peygamber Efendimiz vermiş, olmaz demiş ikisi bir arada. Ya bu dünya, ya ahiret. Ötesi ahmak avuntusudur.
Sonu geliyor hayatımızın, çok yakın bir gelecekte artık olmayacağız ve hesabını vereceğiz bütün ahmaklıklarımızın, kibirlenmelerimizin, büyüklenmelerimizin, dünya adına küçülmelerimizin ve bir türlü doyuramadığımız nefsimizin.
author avatar
Ahmet Berhan Yılmaz
Exit mobile version