Sitem Sevgiden Doğar

Yayın: 10:53 - 11.11.2013
Güncelleme: 10:53 - 11.11.2013

 

Geçen hafta ülkemizde en çok tartışılan konu Başbakan ile Bülent Arınç’ın tartışmasına da yol açan, bütün sosyal, görsel, yazılı medyanın üzerinde nefes almadan tartıştığı üniversite öğrencilerinin kızlı, erkekli karma halde aynı evde kalmaları konusuydu. Bu konuda şahsen; iktidar ve muhalefet iki tarafın da haksız olduğunu çünkü iki tarafın da samimi olmadığını düşünüyorum. Bu arada bu milletin dini, milli, kültürel, sosyal değerlerinin hangi taraf olursa olsun siyasete kurban edilmesine de çok üzülüyorum.

Olaya muhalefet açısından baktığımızda; Tecrübelerimiz gösterdi ki iktidar ne yaparsa yapsın muhalefet karşı çıkmaktadır, doğru bile yapsa yanlış demektedir. Bu sebeplerle bu konuda da muhalefetin sırf benim buna da karşı çıkmam gerekiyor hissiyatıyla hareket ettiğini düşünüyorum.

Öğrencilerin kızlı, erkekli aynı evde karma olarak kalmalarının doğru olmadığını, ailelerin şikâyeti üzerine bunu dile getirdiğini söyleyen Sayın Başbakan bu ülkede zinayı suç olmaktan çıkaran kanunu çıkaran ve yürürlüğe koyan hükümetin Başbakanı değil midir? Zinayı suç olmaktan çıkarıp, aynı evde kalan gençleri neyle suçlayacaksınız? Serbest bıraktığınız, suç olmaktan çıkardığınız zina ile mi?

Ayrıca aynı evde kalan öğrenciler ile ilgili su-i zanda bulunmak ta dinen yasaktır. İslam bu gibi konularda dört kişinin bu olaya şahitliğini ister. Siz kafanıza göre bunlar suçludur diyemezsiniz. Burada belirtmem gerekir ki kişisel olarak ben kız, erkek fark etmez kendi evlatlarımın böyle bir evde kalmasını kendi inançlarım ve yaşantım doğrultusunda kesinlikle istemem ve de zinanın suç olmaktan çıkarılmasına da karşıyım.

Son yıllarda ülke oraya gidiyor, buraya gidiyor, hükümet dini referans alıyor diye feryat edenlerin de kesinlikle haksız olduklarını düşünüyorum. Bu hükümet hiç kimsenin yaşam tarzına, inançlarına ve yaptıklarına karışmamıştır. Bir tek örnek veremezsiniz. Bu kişilerin ya bu dini bilmedikleri ya da kasten ülkemizde huzursuzluk çıkarmak istedikleri kanaatindeyim.

Bu hükümet dini referans alan bir hükümet olsaydı İslam’da en büyük yasaklardan biri olan faiz bu hükümet döneminde ülkenin, vatandaşın iliklerine kadar işlemezdi. Yine bu hükümet döneminde bankalar o kadar azıttı ki neredeyse yeni doğan bebeğe bile faizli kredi veriliyor, insanlar kredi ile hacca gidiyor, kurban kesiyor.

İçki dinen yasak olduğu halde devlet en büyük vergiyi içkiden alarak para kazanıyor, piyango ve şans oyunları haram ama bakın yılbaşında milletin parasını toplamak için büyük ödülü büyüttükçe büyütüyorlar. Değil zina, zinaya giden yollar bile haram iken bu hükümet zinayı serbest bıraktı.

Şimdi gerçekçi düşünürseniz gerçek dindarlardan ziyade bu hükümetten sizlerin daha memnun olması gerekir çünkü her şey daha iyi ekonomi için, daha çok para, daha yüksek makamlar için.

Geçen hafta gündemi oluşturan meselelerden biri de bir gazetecinin “Türkiye’nin dinci olmasından korkuyorum” demesiydi. Bunun üzerine de böylesi her durumdan kendine vazife çıkaran bir grup insan bunu bütün Müslümanların üzerine alınıp yorum üstüne yorum yaptılar. Hal böyle olunca; geçimini dincilikten sağlamayan gerçek dindarların bu olaya nasıl baktığını anlatmak gerekti.

Söylenene bakınca, adam, ne niyetle söylüyorsa söylesin, Türkiye’nin dindar olmasından değil dinci olmasından korkuyorum demiş. Bu durumda inancında samimi olan, mütedeyyin insanlar bu söylemden rahatsız olmamalıdır. Bu durumda birileri ne hakla bu yaftayı Müslümanlar adına sahiplenip karşı saldırıya geçmiştir anlamak imkânsızdır.

Tabi bu noktada bunu söyleyenin niyeti, düşüncesi veya ne yapmak istediği sorgulanabilir ama şimdi adam kalksa ben Türkiye’nin dinsiz olmasından korkuyorum deseydi bu zevat yine üstüne alınacak mıydı? Cevap hayır ise bu yaftayı sahiplenen ve savunmaya geçenler oturup uzun, uzun düşünmeli ve nerede hata yaptık demelidirler. Çünkü tam bu noktada karşıdakinin ne söylediği değil sizin kendinizi nerede konumlandırdığınız ehemmiyet kazanıyor.

Bilinmektedir ki; “Dinci; Siyasetçi, politikacı, işçi, dişçi, aşçı, temizlikçi, çöpçü, badanacı, boyacı, kalaycı, yağcı, vs. gibi bir mesleğe verilen addır.” Diğer meslek dalları nasıl, kendi alanlarında, meslekleri neye ve ne kadarına müsaade ediyorsa para, güç, makam kazanmak için uğraşıyorlarsa, dinciler de; din üzerinden makam, para ve güç kazanmaya çalışan kişilerdir ve hiçbir dindar dincilik yaftasını kabul etmez.

Olaya bu yönüyle bakınca da dinciden ve Türkiye’nin dinci olmasından, dindar ve yüreği vatan millet sevgisiyle dolu olan hepimizin korkması gerekir. Bu da yetmez hepimizin bu ülkenin dinci değil de dindar olması için hem dua etmesi hem de çalışması gerekir.

Bu başarılabilirse başta bu gazeteci olmak üzere karşı çıkanların hepsi dindarları ne kadar yanlış tanıdığını anlayacak ve dindarların dinciler gibi menfaat, para, makam, güç ve her türlü dünyevi rant için dinini kullanmadığını aksine samimice dinini yaşayan, sevgi, hoşgörü ve iman dolu kalpleriyle mutluluğun, huzurun, hoşgörünün ve güvenin temsilcileri olduklarını anlayacaklardır.

AHMET BERHAN YILMAZ 

Ahmet Berhan Yılmaz
Exit mobile version