Araştırma Görevlileri Dert Küpü

Yayın: 09:45 - 25.11.2013
Güncelleme: 09:45 - 25.11.2013

 

 

Araştırma Görevlileri üniversitelerin olmazsa olmaz temel taşlarıdır. Daha doğrusu üniversitelerin bel kemiğidirler. Bunlar olmadan üniversiteden ve üniversitelerin geleceğinden bahsetmek mümkün değildir. Durum böyle olmakla beraber; araştırma görevlilerinin kadro garantileri yoktur. Büyük bir maddi sıkıntı içerisindedirler. Görev tanımları belirsizliklerle doludur. Bütün öğretim elemanları gibi onların da fikirlerini açıklama hakları bulunmamaktadır. Üniversitelerin ve YÖK’ün karar mekanizmalarında temsil ve söz hakları yoktur.

 

Araştırma görevlileri genel olarak sorgulayan, eleştiren, alternatif fikirler ileri süre bilen, kişiliği gelişmiş, sağlıklı düşünen genç beyinler olarak algılanır. Gerçekten olması gereken de budur. Ancak, geçim sıkıntısı içinde kıvranan, her gün üniversiteden atılma korkusu yaşayan ve hatta üniversitedeki kadrolarından atılan kişilerden nasıl şahsiyetli duruş ve ileri düzeyde fikir ve bilimsel araştırma beklenebilir?

 

İlmi araştırmalar; rahat, güvenli ve yarınlardan endişenin olmadığı ortamlarda yapılır. Hala bunu anlamamakta ısrar etmenin ve görmezlikten gelmenin anlamı nedir? Benden sonrası tufan anlayışının anlamı ve sonucu ülkemizin bilimsel araştırmalarına ne katkısı olabilir ki? Yaşanılan olumsuzluklardan ders almayacak ve bu olumsuzlukları ortadan kaldırmayacaksak ne diye bilimsel kurullarda ve öğretim üyesi yetiştirme programlarında yer alıyoruz?

 

Ülkemizde 33/a, 50/d ve ÖYP kadrolarında istihdam edilen üç ayrı araştırma görevlisi statüsü bulunmaktadır. Hepsinin kendine özgü sıkıntıları olduğu gibi, ortak sıkıntıları da verilen maaşla geçinememe sorunudur. Nitekim bir araştırma görevlisi bugün, 2100-2300 TL arasında maaş alabilmektedir. Bunların ek ders ücretleri bulunmamaktadır. Araştırma görevlisi bu maaşla ev kirası verecek, evli ise çoluk çocuğuna bakacak, mutfak masrafını ve diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak ve ayrıca ilmi çalışma yapabilmek için bu maaştan para ayıracak. Bu mümkün mü? Hayır…

 

Bugün, 50/d kadrosunda bulunan araştırma görevlilerinin işine sorgusuz sualsiz son verilmektedir. Gerekçe olarak da bir YÖK üyesinin bazı üniversitelere göndermiş olduğu bir görüş yazısı gösterilmektedir. Görüşte; 25 Şubat 2011 tarih ve 6111 sayılı Af Kanununda düzenlenen, azami öğretim sürelerini gerekçe gösterilerek, 2547 sayılı Kanunun 50/d maddesi kapsamında görev yapan araştırma görevlilerinin, 3 yılda yüksek lisans ve 6 yılda da doktorasını tamamlayamayanların görevine son verilebileceği yorumu yapılmaktadır.

 

ÖYP’li araştırma görevlilerinin öne çıkan sorunları da şunlardır: İmzalatılan kefalet ve taahhüt senedi, yabancı dil öğrenme süresi, evli olanların eş durumu, ÖYP Desteklerinin kullanımı ile ilgili bürokratik engeller başta gelmektedir.

 

Yeni kurulan ya da henüz gelişmemiş üniversitelere alınan araştırma görevlileri, kendi üniversitelerinde yüksek lisans ve doktora yapma imkânı bulunmadığından 35. madde ile gelişmiş üniversitelere gönderilmektedirler. Buna göre görevlendirilen araştırma görevlilerine ağır ve ölçüsüz kefalet ve taahhüt senedi imzalatılmaktadır.  Bu ağır kefalet ve taahhüt senetlerini imzalamayan araştırma görevlileri yüksek lisans ve doktora yapmak için gelişmiş üniversitelere gönderilmemektedir. Gelişmiş üniversitelere gönderilmeyen araştırma görevlileri kendi üniversitelerinde angarya işlerle uğraştırılarak akademik eğitimleri ve yükselmeleri engellenmektedir. Yüksek lisans ve doktora yapmak üzere gelişmiş üniversitelere gönderilenler başarısız olduklarında derhal araştırma görevliliklerine son verilerek yüklü senet ve tazminat borçları altına sokularak hayatları karartılmaktadır.

 

Üniversitelerde araştırma görevlilerine imzalatılan taahhüt-kefalet senetleri araştırma görevlilerinin huzur içinde yüksek lisans ve doktora yapmalarına mani olmakta ve onları büyük bir endişe ve bunalıma sürükleyerek başarılı olmalarını olumsuz şekilde etkilemektedir. Araştırma Görevlilerine dayatılan hukuksuz mecburi hizmetten kaynaklanan tazminat yükümlülüğü kaldırılarak gençlerimiz huzursuzluk ve bunalımdan kurtarılmalıdır. 

 

Unutmamak gerekir ki, araştırma görevlileri ülkemizin genç beyinleridir. Bu beyinleri sağlıklı ve iyi yetiştiremez ve önlerindeki lüzumsuz engelleri ortadan kaldırmazsak bunlar sağlıklı ve istenen kalitede yetişemeyecektir. Dolayısıyla üniversitelerimiz de sağlıklı ve iyi yetişmiş öğretim üyelerine sahip olamayacaktır. Bunun yegâne sorumluluğu ve vebali bugün yönetici konumunda ve karar alma mekanizmalarında bulunan öğretim üyelerine ait olacaktır.

 

Üniversitelerimizin birçok fakülte ve yüksek okulunda hat safhada öğretim üyesi açığı bulunuyorken bazı üniversite rektörlerinin 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son verdirmesi ilim hayatına ve üniversitelere vurulan en büyük darbedir.

 

YÖK’e ve Üniversite rektörlerine çağrı:

50/d ve ÖYP kadrosunda bulunan araştırma görevlilerini mağdur etmeyin. Bu genç bilim adamlarını üniversiteden atmak yerine; onların insanca yaşayabilecekleri ve bilimsel araştırma yapabilecekleri ortamlar hazırlanması için harekete geçiniz.

 

 

            Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen

İstanbul İl Başkanı

M. Hanifi Bostan
Exit mobile version