Zulüm Düzeni Kuruluyor

Yayın: 10:24 - 10.03.2014
Güncelleme: 10:24 - 10.03.2014

 

 

 

          6 Mart 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 17 inci maddesi ile 2577 sayılı İdari Yapılanma Usulü Kanununun 27 inci maddesinin 2 numaralı fıkrası ve aynı Kanunun 28 inci maddesinin 1 ve 4 numaralı fıkraları değiştirilerek keyfi atamaların ve görevden almaların önü açılmaktadır.

 

          Nitekim bundan böyle;

 

·         Atama veya nakil davasını kazanan eski görevine dönemeyecek,

 

·         Ne olursa olsun atamalarda, idarenin savunması alınmadan Yürütmeyi Durdurma Kararı verilemeyecek,

 

·         Mahkeme kararını uygulamayan yöneticiye direk dava açılamayacaktır.

 

          Daha doğrusu “ben yaptım, oldu” düzeni kuruluyor.

 

 

          Bununla yetinmeyen İktidar, “Milli Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nı TBMM’de kabul ederek Cumhurbaşkanının onayına sunmuş bulunmaktadır. Cumhurbaşkanının bu tasarıyı onaylaması halinde;

 

·         Ülke genelindeki bütün okul müdürleri, müdür başyardımcıları, müdür yardımcıları, il, ilçe Milli Eğitim müdürleri, müdür yardımcıları ve şube müdürleri ile MEB Merkez Teşkilatının müsteşar hariç bütün idareci ve şube müdürlerinin görevleri sona erecektir.

 

·         Yeni idareciler AKP ilçe ve il başkanlarının tasvibi sonucunda İl Milli Eğitim Müdürleri ve Valilerin onayıyla görevlendirilecektir.

 

·         Bundan böyle KPSS sınavını kazanıp aday öğretmen olanlar adaylık sürecinde performansı uygun görülenler sözlü sınava tabi tutulacak, daha doğrusu AKP ilçe ve il başkanlarının onayı alınmadan hiç kimse öğretmen kadrosuna atanamayacaktır.

 

·         Yine üniversitelerde Araştırma Görevlisi olacaklar merkezi sözlü sınavıyla belirleneceğinden AKP ilçe ve il başkanlarının belirleyeceği kişiler dışında hiçbir kimse üniversiteye öğretim elemanı olarak giremeyecektir.

 

·         657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yer almayan “yönetim görevinden ayırma,  görevden çekilmiş sayma, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaları 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa ilave ederek öğretim üyeleri üzerindeki baskıyı artırma ve keyfi disiplin cezalarına karşı idari yargıya başvurmanın önü kesilmektedir.

 

          Oluşan büyük tepkiler ve kamuoyu baskısı üzerine MEB müsteşarı Yusuf Tekin, okul idarecilerinin “yazılı sınav, akabinde mülakat, ardından İl MEM’in teklifi ve vali onayı ile görevlendirme işlemi tamamlanacak” diyerek tepkileri azaltmaya ve Cumhurbaşkanını etkilemeye çalışmaktadır. Sayın Tekin, öğretmenlerin kazanılmış bütün haklarını elinden aldıktan sonra, yeni MEB Kanunun Tasarısında yer almadığı halde okul idarecilerini belirlemek için “yazılı ve mülakat sınavı” yapılacağı sözü ile kimi kandırmayı düşünüyorsunuz? Siz kendinizi akıllı, eğitim çalışanlarını da aptal mı zan ediyorsunuz? Sonra son yapılan “Okul Müdürlüğü” ve “Şube Müdürlüğü”  mülakatındaki rezaletlerden eğitim çalışanlarının habersiz olduğunu mu düşünüyorsunuz?

 

 

          Van 3. İdare Mahkemesi okul müdürlüğü ile ilgili yapılan sözlü sınavda yargısal denetimin yapılabilmesi için: “Mülakat komisyon üyelerinin her biri tarafından değerlendirme yapılarak tutanağa bağlanmış soruların ve yanıtların neler olduğunu, bu yanıtlara komisyon üyelerince takdir edilen notun ve yöneticilik vasfına ilişkin diğer puanlama unsurlarının gerekçeleriyle ortaya konulmasını” talep etmiş, ancak bu talepler yerine getirilemeyince okul müdürlüğü mülakat sonucunu iptal etmiştir.

 

 

          Bu ve buna benzer yargı kararlarının önüne geçmek için; idareciliği kazanılmış hak olmaktan çıkararak, yazılı ve sözlü sınavlarını Anayasamızın 125 inci maddesinde yer alan “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmünü yok sayarak Araştırma Görevlilerinin tespiti için; “Sözlü sınav ile ilgili herhangi bir kayıt kullanılmaz. Sözlü sınav soru ve cevaplarının önceden hazırlanması zorunlu değildir” ibaresini yeni MEB Kanun Tasarısına neden koydurdunuz?

 

 

          İktidar on iki yıldan beri yaptığı zulümleri ve hak gasplarını yeterli görmeyerek yeni oluşturmaya çalıştığı Zulüm Düzeni ile bunları taçlandırmak istemektedir.

 

          Bütün Devlet Kurumları kumpas altına alınarak Zulüm İktidarı tesis edilmeye çalışılmakta, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı da tesir altına alınarak Anayasamıza, İnsan Haklarına ve Devlet olarak imzaladığımız Uluslararası Sözleşmelere aykırı olan bütün düzenlemeler yürürlüğe konulmaktadır.

 

 

          Hak gaspları, zulüm ve hırsızlık meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. Devletin bütün hücrelerine kadar partizanlık yerleştirilerek Milletimiz iliklerine kadar sömürülmekte, insan olarak sahip olduğu bütün haklar elinden alınmakta, milli ve dini değerleri dejenere edilmektedir.

 

          Ey Molla Kasım, artık nerde isen çıkta gel…

 

 

M. Hanifi Bostan
Exit mobile version