“Güneş Girmeyen Eve Doktor Girer

Yayın: 16:12 - 23.03.2015
Güncelleme: 16:12 - 23.03.2015

Verem herkesin çok çekindiği, korktuğu, filmlerde kara sevdalıların başına gelen elim bir hastalık olarak bilinse de insanlık tarihi kadar eski bir hastalıktır.

 

Irsi değildir. Ancak öksürük-aksırıkla bulaşması ve kişinin bünyesi zayıf düştüğünde yıllar sonra bile hastalık yapabilmesi nedeniyle bir ailede verem varsa ailenin diğer bireyleri de risk taşırlar.

 

Bulaşması kolay olması nedeniyle bunu kontrol altına alabilmek için ülkemizde bebeklere 1 aylık olduktan sonra canlı verem aşısı yapılır ve böylece bünyemizde vereme karşı bizi ileride koruyacak hücreler geliştirilir.

 
Verem hastasıyla uzun süreli aynı ortamı paylaşmak gerekir örneğin aile bireyleri, yakın çalışma arkadaşları, yurt-okul, askeriye gibi toplulukların olduğu yerler sayılabilir. Bu nedenle okullara, askere ve yurda alınırken verem savaş dispanserinden sağlıklı raporu istenir. Eğer verem hastalığı olan birisiyle uzun süre aynı ortamda bulunulursa hastalık en yüksek oranda ilk iki yılda gelişir. Verem mikrobu güneş ışığındaki ultraviole ışığı nedeniyle hemen ölürler.

 

Bu nedenle güneş ışığı girmeyen yerlerde verem mikrobu bir süre kalabilir. Atasözümüzde olduğu gibi “Güneş girmeyen eve doktor girer” sözü çok anlamlıdır. Güneş ışığı direkt girmeyen veya verem hastaların bakıldığı hastanelere gözümüzle göremediğimiz verem mikrobunu öldürmek için ultraviole lamba takılır. Verem eşya, çatal-kaşık-bardak, giysiler, çarşaf ile bulaşmaz.

 
Veremin tedavisi eskiden yoktu ve iştahsızlık, gece terlemesi ile hasta kişiyi mum gibi eritmesi nedeniyle “ince hastalık” denirdi. Ancak günümüzde tedavisi mümkün olup en az 6 ay süreli ilaç tedavisi verem savaş dispanserlerinde sağlanır. Verem mikrobunun ilaçlara direnç derecesine göre 18-24 ay da olabilir. Her gün çok sayıda ilacı, uzun süre içmek oldukça zor bir iştir. Üstelik kişi ilk 15-20 günde kendini iyi hissedince ilaçlarını bırakabilir.

 

Bu nedenle ilaçların direkt gözetim altında verilmesi ve başkası tarafından ilacın içildiğinin saptanması, raporlanması, içilmediğinde ise hastanede içirilmesi gereklidir. Verem savaş dispanserleri ülkemizde bu görevi üstlenir. Bu hastalık kişiye zarar verdiği gibi tedavi edilmezse hastanın çevresindeki kişilere de bulaştırma riski nedeniyle toplumsal önemi olan bir hastalıktır.

 
Türkiye’de 2005 yılından bu yana verem hastası sayısı üçte ikiye inmiştir. Bu 8 yılda nüfus artışı da olduğu dikkate alınırsa, verem savaşının başarılı olduğu görülmektedir. Bu başarıda, yüksek hasta bulma hızı, %90’ları geçen tedavi başarı oranları, temaslı muayenesi ve koruyucu tedavi uygulamaları ile verem savaşı dispanserlerinin rolü büyüktür. Türkiye’de 12-15 milyon kişinin verem mikrobu ile tanıştığı, yani vücutlarında henüz hastalık oluşturmamış, uyur durumda verem mikrobunu taşıdığı tahmin edilmektedir. Bu insanların yaklaşık yüzde onu yaşamlarının bir döneminde verem hastası olma ihtimalleri vardır.

 
Tüberküloz hastalığı sıklıkla akciğerlerde görüldüğünden belirtilerinin önemli bir kısmı da akciğerlerle ilgilidir. Tüberküloz hastalarının en sık görülen yakınmaları;
2-3 haftadan uzun süren ve tedaviye cevap vermeyen öksürük
Balgam çıkarma
Balgamında kan görülmesi
Ateş
Gece terlemesi
Yorgunluk, halsizlik
Kilo kaybı, İştahsızlık
Nefes darlığı
Göğüs ve sırt ağrısı
Hastalığı ilerlemiş vakalarda bazen bu belirtilerin çoğu görülebildiği gibi, bazen de hastalığın erken dönemlerinde çok az belirti görülebilir. Bu yakınmalar genellikle hafif başlayıp yavaş ilerlediğinden pek çok hasta doktora başvurmakta gecikmektedir. Tüberkülozun erken tanısı için 2-3 haftadan uzun süre öksürüğü olan kişilerin en kısa sürede göğüs hastalıkları polikliniğine veya verem savaşı dispanserine başvurmaları gerekir.

 
Akciğer dışı tüberküloz hastalığı olanlarda hastalığın olduğu organa ait daha farklı belirtiler de olabilir. Örneğin lenf bezi tüberkülozunda hastalığın olduğu lenf bezinin büyümesi, böbrek tüberkülozunda idrarda kan görülmesi, kemik tüberkülozunda ağrı gibi pek çok belirti de görülebilir.
Vereme (Tüberküloz) nasıl tanı konur?

 
Yukarıdaki yakınması olanların Göğüs Hastalıkları hekimlerine veya verem savaş dispanserine gitmesi önerilir. Tüberküloz tanısı balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulur. Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları tüberkülozdan şüphelenmeyi sağlar. Akciğer filmi veya diğer radyolojik incelemelerde tüberküloz hastalığının yaptığı değişiklikler görüldüğünde diğer hastalıklardan ayırt etmek için mikrobiyolojik inceleme yapılmalıdır. Hastadan alınan balgam veya diğer materyaller laboratuvarda incelenir. Tüberküloz basilinin görülmesi ya da ekilen kültürde basil üremesiyle tanı kesinleşir.

 
Tüberkülin deri testi (TDT) veya PPD, kişinin daha önce tüberküloz basiliyle karşılaşıp karşılaşmadığını gösteren bir testtir. Kişinin PPD sinin (+) olması verem hastası olduğu anlamına gelmez, sadece verem mikrobu ile karşılaştığını gösterir. Daha önce mikropla karşılaşan, vücudunda uyur durumda basillerin bulunduğu kişilerin PPD testi (+) dir.
Tüberkülozdan Korunma Yolları
Tüberküloz basiliyle karşılaşma sonucu gelişen infeksiyon, vücut direncinin düştüğü durumlarda aktif hastalık gelişimine yol açar. İnfeksiyon gelişiminin önlenmesi birincil koruma, aktif hastalığa dönüşümün önlenmesi de ikincil korumadır. Tüberkülozdan korunma dört başlık altında sıralanabilir:

 
1. Tüberkülozlu hastaların etkin şekilde tedavisi,
2. Koruyucu ilaç tedavisi,
3. Henüz infekte olmamış çocukluk yaş grubundaki bireylerin BCG aşısı ile korunması,
4. Tüberküloz bulaşmasının önlenmesi.
Kaynak:
Türk Toraks Derneği Hasta web sitesi
http://www.toraks.org.tr/halk/Default.aspx?p=verem

Exit mobile version