MİNARELERDE MÜEZZİN GÖRDÜNÜZ MÜ?

Yayın: 09:12 - 07.12.2009
Güncelleme: 09:12 - 07.12.2009

Sizin kendinizin sahip çıkmadığınız değerlerinize başka bir dinden ve başka bir milletten olan bir ülkenin sahip çıkmasını nasıl ister ve beklersiniz anlayamıyorum.Son günlerde gündemimize İsviçre’de yapılan referandum ve akabinde gelişen camilere minare yapılması yasağı düştü.
Kimimiz inanarak, kimimiz seçmenlerin vereceği oyların hatırına, kimimiz ise fırsat bu fırsat Avrupa Birliğine, Batıya biraz da buradan vurayım diyerek minare yasağına karşı çıktık. Olayın bir de timsah gözyaşı dökenler tarafı var ve bu kişiler de her zaman yaptıkları gibi şecaat arz ederken sirkatin söylüyorlar.

Minarelerinde müezzini olmayan ve şerefelerinden ezan okunmayan, hatta ve hatta ezanı merkezileştirilerek camilerinde bile çoğu zaman ezan okunmayan, bant kaydıyla camiye çağrılan bir ülkenin insanları olarak bu yasağa karşı çıkışımız ne kadar samimi ve içten olur üzerine düşünmek gerekir.
Diyanetin ve minare yasağına karşı çıkan ülke yöneticilerinin de bu durumu hamaset yapmadan düşünmesi gerekir.

Sonuna kadar inandığımız her işte bir hayır vardır sebebi gereğince; Avrupa Birliği, Batı, medeniyet, hoşgörü diyarı diye gözümüzde büyüttüğümüz ve bir efsane olarak gördüğümüz batının ve demokrasinin beşiği olarak görülen İsviçre’nin bütün bu güzel özelliklerinin sadece kendi insanlarına olduğunu anlamamız için bu durumun iyi bir fırsat olduğu kanaatindeyim.
Dilerim bizler de bu fırsatı iyi değerlendirerek kendi değerlerimizin ve kendi inançlarımızın kıymetini daha iyi anlarız.

Kendi ülkemizde minarelerin ve şerefelerin fonksiyonunu sanki işgal altındaymışız gibi kendi ellerimizle kaldırmışken, İslami manifestonun günde beş kere ilan edildiği minareleri şuursuz ve fonksiyonsuz birer mimari yapı haline getirmişken dilerim bu olay bizleri ve yöneticilerimizi uyandırır.
Burada şu denilebilir fonksiyonsuz olmalarına rağmen birer simge olarak minareler önem arz eder.
Bu söylem çok doğru ve haklıdır. Fakat bizler kendi ülkemizde dinimizin sembolleriyle, emirleriyle yaşamayı çok mu serbest bırakıyoruz ki bunu başkalarından istiyoruz ve yerine getirilmeyince de ayağa kalkıyoruz.
Bizler o kadar ilginç insanlarız ki hayatında namaz kılmamış, ibadet etmemiş olan insanlar ibadetin Türkçe yapılması için yaygara koparırlar, diğer bir taraf kendi hiç ibadet etmezken sanki çok dindarmış gibi kalkar başka bir mezhebi, grubu dinsizlikle suçlar.
Birileri de ıstakozu canlı canlı haşlayarak afiyetle götürürken inananların kurban kesmesine saçma sapan sebeplerle karşı çıkarlar.

Uzatmayalım bu minare meselesi de aynıdır siz minarelerin kapılarını ezan sesine, şerefelerini müezzinlere kapatınız sonra da Hıristiyan olan bir ülkeye minare yasağı için karşı çıkınız. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu derler adama. Sizin kendinizin sahip çıkmadığınız değerlerinize başka bir dinden ve başka bir milletten olan bir ülkenin sahip çıkmasını nasıl ister ve beklersiniz anlayamıyorum.
Şimdi ne demek oluyor bu; İsviçre’ye veya Avrupa’ya bizim dinimize ait olanları yasaklamak yasak, bize gelince ise bizim dinimizin emri olsa bile kafamıza uyduramadığımız her türlü emri, kıyafeti, söylemi, ibadethaneyi yasaklamak serbest.

Göreceğiz ki İsviçre böylesine bir saçmalıktan, bu büyük hatadan dönecek ama biz yine ele talkını verirken salkımı yutacağız. Çuvaldızı başkasına batırırken kendimize toplu iğnenin ters tarafını bile dokundurmayacağız…

Ahmet Berhan Yılmaz
Exit mobile version