Geleceği Eğitimde Gizli Yorgun Ülke… Afganistan

Yayın: 17:24 - 07.12.2009
Güncelleme: 17:24 - 07.12.2009

Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı

kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir;

onların denetimi dışarıdan gelmektedir.

Sokrates

 

Mücadeleyi ve cihadı İslam coğrafyasına öğretenler, ülkelerinde olup biteni öğrenmiş olmanın da ötesine geçmeyi bekliyor. Sokrates’in öğrencisi meşhur Eflatun dâhil filozofların, bilginlerin giderek ilim, irfan, hikmet aradığı Afganistan, şimdi geleceğini arıyor. Yarım asra yakın savaşın ve kaosun yorduğu coğrafya küresel güçlerin kirli elini değil, ümmetin dost elini bekliyor.

. Rusları dize getirmek için etnik farklılıklarını bir kenara bırakarak bir ve beraber olanlar, güç birliği oluşturanlar şimdi aynı birlikteliği yakalayamamanın faturasını öderken, küresel emperyalistlerinde ekmeğine yağ sürmektedirler. Küresel aktörlerin ülkedeki dinsel ve etnik unsurları kendi emperyal çıkarlarına kullanmak için uyguladıkları politikalar millet şuurunun oluşmasını baltalamaktadır. Afgan, Peştun, Tacik, Türk, Hazar, Farisi, Aymak, Hint gibi birçok etnik yapının kendini bulduğu Afganistan’ın, zengin kültürel yapısı dış müdahaleler ile avantaj olmaktan uzaklaşmaktadır.

Afganistan, huzuru sağlamak için Türk Birliği gönderilmesi ile gündemimize girmedi. Afganistan aslına bakılırsa hiçbir zaman gündemimizden çıkmadı ki… Fakat yoğun olarak gündeme geldiği dönem 1979’da Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ile oldu. Ülkedeki Mücahit grupların direnişi ile başlayan cihad dönemi bütün İslam coğrafyasında yankı buldu. Türkiye dahil bir çok Müslüman ülkeden Afgan Cihadına katılmak için illegal yollardan geçiş yaparak cihada dahil olanlarla birlikte gidemeyenlerin başlattıkları kamuoyu oluşturma çalışmaları meyvesini verdi. Cihad döneminde imkânlarını seferber edenlerin Afganistan’ın imar ve inşasında sorululukları kalmadığını hiç kimse söylememeli.

Hindikuş’tur dağları,

Mücahittir adları,

Yıktılar tağutları,

O dağlarda, o dağlarda, öğretirler dünyaya.

Öğretirler çağlara, La ilaheillallah.

Çocukluğumuzun ezgilerindeki Hindikuş Dağlarını İHH adına insani yardım ekibi olarak 2009 Kurban Yardımı için Afganistan’a gittiğimde görme fırsatım oldu. Takhar Şehrine gitmek için Kabil’den yola çıkışımızla başlayan yolculuk, karlı Hindikuş dağlarını aşmamıza ve dağ eteklerinde sopaların üzerine bağlanmış bayraklarla ben buradayım diyen şehit mezarlarını görmemize vesile oldu.

1992’de mücahitlerin Kabil’i alması, Devle Başkanı Dr. Muhammet Necibullah’ın BM binasına sığınmasından sonra kurulan İslam Devleti ve sonrasında başlayan iç çatışma bu gün analize muhtaç bir konudur. Jeo-ekonomik, jeo-kültürel ve joe-stratejik önemi göz önünde bulundurularak, kontrol edilmesi gereken Orta Asya’nın zengin yer altı kaynakları ile birlikte değerlendirilmesi gereken kavşak ülke Afganistan’ın içinde bulunduğu durum hakikaten düşündürüyor. Savaş sonrası iç savaşlarla bir türlü belini doğrultamayan Afganistan’ın imar ve inşası için herkese görev düşüyor. Köyleri, beldeleri, ilçeleri bir kenara bırakın Başkent Kabil’in dahi imar, altyapı ve estetik ihtiyacı alınması gereken yolun başında olunduğunu teyit ediyor. İnsanların yaşam kalitesinin iyileştirilmesinden önce acil müdahale edilmesi gereken noktaların başında mülteci kampları geliyor. Mülteci kamplarındaki yaşam adeta yürek burkuyor. Su, elektrik, barınma ve yiyecek gibi en temel ihtiyaçlardan bile mahrum olan on binlerce insanın yaşadığı kamplarda yere kazılmış naylonlarla kaplanmış çukurlarda biriken yağmur suları temel ihtiyaçlara kullanılıyor. Gerisini anlatmaya gerek yok sanırım.

Bütün yatırımların güvenlik eksenli yapıldığı bu coğrafya parçasında yerli üretim adına emsal gösterecek temel gıda da dahil neredeyse hiçbir şeyin olmaması, bütün tüketim maddelerinde diğer ülkelere muhtaç olması tabiî ki iştah kabartacaktır. Olayların sıradan olmadığı, feodal yapının ve işbirlikçi menfaat odaklarının küresel aktörlerin el ovuşturmasına hizmet ettiği Afganistan’da geleceği kesinlikle eğitim sistemi belirleyecektir. Eğitim noktasında ülkede eğitim hizmeti yapan irili ufaklı bütün yapıların kontrol altında tutulması ve eğitime yatırım yapılarak her türlü imkânların eğitime seferber edilmesi son derece önemlidir. Feodal grupların kendi imkânları ile kendi kontrollerinde yaptıkları eğitim fasit daireyi kıramayan yeni müntesipler üretmekten ileriye geçmeyecektir. Eğitim, aşiret sisteminin, feodal yapının hayatını sürdürmesine katkı sunan araç olmaktan çıkıp; Sokrates’in “Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir; onların denetimi dışarıdan gelmektedir” sözündeki gerçeği kavratmalıdır. Afganistan’da yaşanan iç çatışmayı sorgulamadan yönlendirme levhalarını takip eden halkın tersine; olup biteni sorgulayacak beyinlere ihtiyaç vardır. Samimi ve içten duygularla imanın ve insan olmanın gereğini yerine getirmek için işgali geri püskürtüp ayakta kalanlarla, dağ eteklerinde ben buradayım diyen şehitler görevini fazlasıyla yerine getirmiştir.

35–45 yaş arası neslin yani bir kuşağın olmadığı Afganistan, bedel ödemiş bir Afganistan’dır. Bütün şehirler, beldeler, köyler ve dağ etekleri başlarında simgeler dalgalanan şehit mezarları buna şahittir. Yetimhanelerdeki çocukların mahzun bakışları ve kendiside yetim olan yetimhanelerin yürek burkan imkânsızlıkları buna şahittir. Mülteci kamplarında açlık ve sefalete karşı yaşam mücadelesi verenler buna şahittir. Yıkılmış, yerle bir edilmiş köyler buna şahittir. Kopmuş bacaklarla, koltuk değnekleri ile ayakta kalan gaziler buna şahittir. Çoğunluğu şehit düşmüş bir kuşak Afganistan’da mücadeleyi kazanmıştır. Şimdi Afganistan’da yeni bir mücadele vardır ve bu yeni mücadele savaş sonrası ganimete üşüşüp bütün kutsal değerleri ve kavramları menfaatlerine kurban eden küresel piyonlarla, yeni kuşak nesil arasında olacaktır.

Birliğin sağlanamadığı, teknolojik alt yapının olmadığı, Taliban dâhil her etnik gücün kontrolünde tutmaya çalıştığı, aylık 50 ile 100 dolar arası maaş alan eğitimcilerle geleceği kurtaracak eğitimi sağlamak gerçekten zor görünüyor. Afganistan’a mutlaka yardım gerekiyor. Ama en önemli yardım eğitim konusunda yapılan yardımlar olacaktır. Afganistan’a askeri yardım değil insani yardım gerekiyor. ISAF kapsamında giden askeri birliklerden sonra NATO adına giden askerlerden sadece ama sadece Türk askerlerine karşı halkın sıcak davranması, sadece Türkleri iyi niyetli olarak görmeleri son derece önemlidir. Türk askerlerin ne pahasına olursa olsun halka silah doğrultmaması, TİKA, İHH ve benzeri yardım kuruluşları kanalıyla götürülen insani yardımlar ve yatırımlar kesinlikle karşılık bulmaktadır. Diğer ülkelerin halk içine girdiklerinde askeri araçlarına kendi güvenliklerini sağlamak maksadıyla Türk Bayrağı taktıkları halk arasında sıkça konuşuluyor ve kralın çıplak olduğunu herkes biliyor.

Küçükler Afganistan’ı bilemeyebilir. Afganistan’ı Taliban, El Kaide, ya da haşhaş ticaretinin merkezi gibi medyanın sunduğu ile tanıyabilir. Aslında huzuru sağlamak adına gidip insanlara huzur yüzü göstermeyenlerin huzur bulmalarının mümkün olmadığı ülkenin adıdır Afganistan. Her gülüşlerinde sivri dişleri görülenlerin, akıllarındaki tilkilerin kuyruklarının birbirine değmemesini fark etmişlerin Tilkilere gün yüzü göstermeyeceği toprakların adıdır Afganistan. Aç kalmış, susuz kalmış olabilir; bitkin durabilir fakat yinede her şeye rağmen yıkılmadım ayaktayım diyenlerin yeridir Afganistan. İnsani destek ile askeri köstek arasındaki farkı bilecek kadar bilinci körelmemiş insanların olduğu yerin adıdır Afganistan. 2001’de 11 Eylül sonrası oluşturulan manipülasyonlarla Afganistan’a girişini meşru hale getirmek isteyen Amerika, Afganistan’da batağın içine Türkiye’yi de çekmek istemektedir. Türkiye, Amerika’nın sürdüğü yerde değil, tarihte veya en azından şuan durduğu yerde olmalıdır diyenlerin bulunduğu yerdir Afganistan.

Pakistan sınırına yakın Taliban kontrolündeki Paktia’nın köylerine Kurban Yardımlarını ulaştırmak için yola çıktığımızda Kabil’de Türk Komutan gitmeseniz iyi olur demişti. En güvenliksiz, en tehlikeli bölgeye gidiyorsunuz; bir kez daha düşünün dediğinde yoldan dönmemiştik. Bayramda kucaklaştığımız insanların “Ahdar Mubareke” bayramınız mübarek olsun sözü ve yürekten kucaklayışları ölüm korkusunu unutturacak kadar tatlıydı.

İHH ekibi olarak bize mihmandarlık eden Aynuddin Yoldash’tan ismini öğrendiğim, “size yük olmuyoruz ya?” sözümüze karşı “Sizi kirpiklerimin üzerinde taşırım” diyen Abdürreşit Han bu sözü bizim şahsımızda Türk halkı için söylemiştir. Celalabad’ta bize hararetle Türkiye’den cihada gelen arkadaşının kolundan, kendisinin ise ayağından yaralandığını anlatan Mücahit, Pakistan’da yattığı hastanede Türkler tarafından verilen 3 ünite kanı dahi unutmamıştır. Bunları bu akşam bana ver misafirim olsunlar diye Mücahit Hacı İbrahim’e yalvaran Afgan Gazisi dâhil bütün Afganlar Türkiyeli Müslümanları kirpiklerinde taşıyacak kadar muhabbet beslemektedirler.

Ama bir şartla:

Amerika’nın sürdüğü yerde değil, tarihte durduğumuz yerde olmak şartıyla…

 

 

           

07.12.2009

Ali YALÇIN

İHH 2009 / Afganistan

 Kurban Yardımı Koordinatörü

Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı

Ali Yalçın
Exit mobile version