İnsan Neden Yazar?

Yayın: 10:27 - 11.01.2010
Güncelleme: 10:27 - 11.01.2010

Cahiliye döneminde olduğu gibi kendi putunu yapıp sonra da tapınanlar gibi partisine, liderine, yöneticisine bağlananlar veya menfaatleri adına bu şekilde davrananlar için söyleyebileceğimiz şudur; Kendi değerlerinden, inançlarından ve dürüstlükten ne kadar çok uzaklaşırsan o kadar çok işine yararsın zalimlerin.

İnsan neden yazar, bu nasıl bir ihtiyaçtır? Neye karşı ve ne amaçla mücadele vermektedir. Büyük çoğunluğun susmayı, sesini kesip sırasını savmayı tercih ettiği yerde yazanlar, çizenler, konuşanlar ne yapmak isterler.

İnsanların çoğu evinde, kahvesinde, lokalinde, sıcak yatağında keyif çatarken veya güce yanaşıp maddi, manevi beslenirken, diğer birilerinin derdi nedir ki doğruları yazarak bir sürü sıkıntıyı göğüsler veya yazdıklarıyla bedel ödemeyi göze alır?

Suskunluğu kendine yediremeyenler, vatanına, milletine ve şehrine karşı kendini sorumlu ve hatta borçlu hissedenler yüzyıllardır gücü elde edince zalimleşen ve insanların kendilerine kayıtsız şartsız teslim olmalarını bekleyenlere karşı ne yapmak ister.

Yazmak; kendilerini toplum üstü görenlerin, kibirlerinden iyice azmış olanların, megalomani denen illete kapılmış olanların ekmeğine yağ sürmeyi reddedenlerin nefeslenme ve yaşama alanıdır.

İnsanlar; milletine karşı yapılan aşağılanmaların, zulümlerin, en hafifinden dikkate alınmamanın, yaşanan sefaletin, sosyal, ekonomik adaletsizliğin normalleşmemesi ve toplum tarafından kadermiş gibi algılanmaması için bir şeyler yapmalıdır.

Birileri gerçeklerin, eksiklerin, onursuzlukların, beceriksizliklerin üzerini örtmeye çabalarken birilerinin de beyninde yaşadığı gelgitleri, sıkıntıları, doğruları paylaşması yanlış mıdır?

Vatan, millet sevgisi, din, iman, namus, ahlak her dönemde birilerinin işlerine geldiğinde kullanıp, gelmediğinde ise bir dahaki sefere kullanılmak üzere bir kenara attıkları değerlerdir. Yazanlar, haykıranlar bekler ki; okuyanlar, dinleyenler kendisine dayatılan bu dini, milli ve demokratik masalların farkına varsın ve artık uyansın.

Toplumlar ne kadar aç, sefil, geri kalmış, çökmüş, perişan durumda olurlarsa olsunlar dünyayı kendi hırslarıyla ve zalimce yönetme sevdasına kapılmış insanlardan merhamet veya anlayış göremezler. Çünkü bu insanlar asla hoşgörülü olamazlar. Onların barışı ölüm, sevgisi kan demektir.

Sesini kes, sıranı sav ve korkak ol sağ ol anlayışına göre yetiştirilmiş, bunu kadermiş gibi algılayan ve sırası gelince ilahlara kurban edilecek çaresiz ve korkak köleler, düşünsel veya bedensel olarak aksi bir durum olabileceğine inanamazlar. İşte bu sebepledir ki karşılarına çıkan ve gerçekleri söyleyenleri de dışlayarak, belki de okumaktan, dinlemekten bile korkarak, benden uzak olsun diyerek ve arkasında başka bir planı vardır düşüncesinin zavallılığıyla izlemektedirler.

Bizler haramların, ahlaksızlıkların, çeşit çeşit tatların beyinleri ve ağızları sulandırdığı, kişisel çıkarlar veya gücü elde edebilmek için dinin bile rahatlıkla kullanılabildiği bir dönemde yaşıyoruz.

İlahlaştırdıklarının artıklarıyla, döküp saçtıklarıyla beslenenler ve bu sayede güç edinenler olanları seyretmekte, alkışlamakta ve bu onursuz zavallılıklarından büyük bir haz almaktadırlar.

Cahiliye döneminde olduğu gibi kendi putunu yapıp sonra da tapınanlar gibi partisine, liderine, yöneticisine bağlananlar veya menfaatleri adına bu şekilde davrananlar için söyleyebileceğimiz şudur; Kendi değerlerinden, inançlarından ve dürüstlükten ne kadar çok uzaklaşırsan o kadar çok işine yararsın zalimlerin.

Ama bu sefaletten kurtulmak mümkündür, bizler mazlum rolüne soyunmazsak birileri de zalim olamaz, siz ALLAH’I tanırsanız, hakkıyla inanır ve güvenirseniz kimse size ilahlık yapamaz.

Sizler ve bizler kendilerini ilahlarına kurban eden, menfaatleri adına zulüm karşısında susanların, elde ettikleri makam, para adına yalan söyleyenlerin, yalanların üstünü örtenlerin, inkârcıların farkına vardığımız ve onlara hak ettikleri şekilde davrandığımız zaman sahip olduğumuz gerçek gücün de farkına varmış olacağız.

Son söz; hepimiz kendimize iyice bakalım ve Allah’tan gayrı tapındığımız, bağlandığımız her ne varsa hayatımızda; hepsini ayaklarımızın altına alalım.

Ahmet Berhan Yılmaz

Ahmet Berhan Yılmaz
Exit mobile version