Gazeteci Yazar Süleyman Özışık günlerdir kamuoyunda tartışılan Şehir Üniversitesi ile ilgili Ahmet Davutoğlu hakkında Türkiye Gazetesi’nde yine çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şehir Üniversitesi meselesine girmeden iki hafta önce olayın perde arkasını tüm detaylarıyla bu köşeden duyurmuştum.Ben Cumhurbaşkanı gibi olaya “Dolandırıcılık” demedim ama legal görünümlü illegal bir yol takip edildiğini belirtmiştim.Çok kısa şekilde tekrarlamak gerekirse…Bilim ve Sanat Vakfı’nın kurucusu olan Sayın Ahmet Davutoğlu, Başbakan olduğu dönemde şunu yaptı:Cumhurbaşkanı’nın vakfa kira olarak tahsis ettiği arazi üzerine bir oyun kurdu.Sadece kendisinin olduğu bir masa kurdu ve o masada bir karar verdi. Önce Başbakan sıfatıyla “Alın bu araziyi size verdim” dedi. Sonra masanın karşı tarafına geçip, “Aldım kabul ettim” dedi…Cumhuriyet tarihinde bunun eşi benzeri yoktu. Sonra kurucusu olduğu vakfın yöneticileri milletin olan arsayı ipotek göstererek Halkbank’a gitti, 370 milyon lira kredi çekti. Kimsenin buna itiraz edecek gücü yoktu çünkü Davutoğlu Başbakan olduğu için Halkbank kendi emrindeydi.Buna itiraz edecek kimse yoktu çünkü Hazine ve Maliye kendi emrindeydi. Vakfın bu parayı nereye ve nasıl harcadığını sorgulayacak kimse yoktu çünkü mali denetçiler de kendi emrindeydi.Yani toplumun gözü önünde bir vurgun yapıldı ve kendi emrindeki kurumlar bu emre uymak zorunda kaldı.Ama bir süre sonra Mimarlar Odası olayı öğrenip dava açınca yapılan bütün işlemlerin usulsüz olduğu ortaya çıktı ve Danıştay, arazinin peşkeş çekilmesi kararına “Dur” dedi.Türkiye yapılan usulsüzlüğü ve vurgunu o zaman öğrendi.Banka, “Bize teminat olarak gösterdiğiniz arazi size ait değil, yeni bir teminat gösterin” dedi. Zaten bu yılın mart ayından beri bankaya olan taksitlerini ödemeyen üniversite yönetimi bir çözüm bulmak yerine “Bu bize kurulmuş bir siyasi komplodur” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef gösterdi.Banka bu kez, “Tamam, teminat göstermenize de gerek yok. Bize olan borçlarınızı ödeyin” dedi. Üniversite yönetimi bu kez de “Paramız yok, ödeyemeyiz” demeye başladı. Banka bunun üzerine yasal takip süreci başlatınca bu kez yanlarına Canan Kaftancıoğlu’nu da alarak daha gür sesle, “Bize komplo kuruluyor” denmeye başladı muhteremler…Yani olayın özetinin özeti şu:Milletin arazisinin üzerine tek kuruş para ödemeden konan Davutoğlu’nun arkadaşları, şimdi de 417 milyon lirayı bulan milletin parasının üzerine de konmak istiyor. “O parayı da bize peşkeş çekin” demeye getiriyor.Gerek arazinin peşkeş çekilmesini gerekse bankadan kredi çekilmesini yolsuzluk patlak verince öğrenen Cumhurbaşkanı, “Bize siyasi komplo kuruyor” denilerek hedef tahtasına oturtulunca meseleden haberdar oldu. Ve dün ilk kez bu konuda konuşup meselenin perde arkasını milletiyle paylaştı.Bunun üzerine legal görünümlü illegal işlerin içinde yer alan Ahmet Davutoğlu bir açıklama yaptı.Açıklama önümde…Eski Başbakan açıklamada çok şey anlatmasına rağmen aslında hiçbir şey anlatmamış. Suçu üzerinden atmak için, “Bu kararı sadece ben almadım ki! Biz bu kararı Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nda aldık” demiş.Hani Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nda buna benzer bir karar daha almış olsa, “Yahu sadece kendisine yönelik bir karar aldırmamış, herkese aynı eşitlikte davranmış” diyeceğiz ama yok.Sadece kendi ahbaplarına peşkeş çekeceği araziyi Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’na getirmiş ve kararı çıkartmış.Üniversiteye zaten cüzi bir rakamla kiralanan araziyi neden peşkeş çekme gereği duyduğuna ise hiç değinmemiş.Ortada Cumhurbaşkanı’nın deyimiyle bir dolandırıcılık durumu var. Buna cevap vereceğine açıklamanın sonunda, “Madem öyle, herkesin mal varlığı araştırılsın” demiş. Yahu araştırılsın elbette, buna kimsenin itirazı yok ve olamaz da ama böyle bir araştırma senin ve ekibinin yaptığını masum gösterir mi?Göstermez!Aptallar bile anladı ki amaç, “Ben de Erdoğan’ın mağdur ettiklerinden biriyim” algısını oluşturmak ve buradan oy devşirmek!..Bu algıyı yayabilmek için gidip İstanbul’da binlerce bina arasında belediyenin kaçak kat olduğu gerekçesiyle yapımını durdurduğu binayı seçerek, “Burası bizim İstanbul il binamız olacak” diyorsunuz. Belediye, “Burası kaçak” diye mühürleyince, “Bakın bize siyaset yapma izni de vermiyorlar” diye yaygara koparıyorsunuz.Yani o kadar ahlaklı, o kadar erdemlisiniz ki siyasete kaçak bir binada “Bismillah” demeye kalkıyorsunuz!Ben bilmeyenler için sadece şu kadarını söyleyeyim:Ahmet Davutoğlu mağdur edilen değil, başbakanlığı döneminde pek çok kişiyi mağdur edendir!..Kendi döneminde, Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Süleyman Soylu’nun iki kez istifa etmesine neden olan kişidir. Cumhurbaşkanı araya girmese şu an Sayın Soylu AK Parti’den kopup giden isimler arasında olacaktı.Sayın Davutoğlu Başbakan olduğu dönemde yanındakilerle birlikte Erdoğan’a kumpasın kralını kuran isimdir. 7 Haziran sonrası CHP ile koalisyon kurmaya çalışarak Erdoğan’ı bertaraf etmeye çalışan, hatta sonrasında Cumhurbaşkanı’nı Yüce Divan’a göndermeye çalışanlara yol veren bir isimdir.“Reis dönemi bitti, Hoca dönemi başladı” diyerek kendi medyasını, kendi ekibini kurmaya çalışan ve bu zemini oluşturmak için ekibine gizli toplantılar yaptıran biridir…Daha önce defalarca söylediğim gibi bu toplantılara çağrılanlardan ama “Siz çıldırmışsınız” diyerek bu toplantıları deşifre eden biriyim. Sözün özü…Ahlak ve erdem dersinden sınıfta kalan birinin millete ahlak ve erdem dersi vermeye çalışması bu topraklara hakarettir!