Türkiye’nin muhtemel Suriye Operasyonunda Hesaba Katması Gerekenler

Yayın: 17:18 - 08.06.2022
Güncelleme: 17:18 - 08.06.2022

Konuyla alakalı yine, Kerkük doğumlu Irak Türkmen Cephesi’nin Kurucu Üyesi ve 2006-2010 ITC Dış İlişkiler koordinatörü 2010-2019 ITC Türkiye Temsilcisi görevini üstlenen Irak Siyasi Partiler Kanununa göre ITC’nin resmî kurucu üyelerinden Dr. Hicran Kazancı’nın kaleme aldığı dikkat çeken yazısına yer vereceğiz.

Saddam Ordusu,  2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’i işgal etti. Yedi ay süren işgal, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde alınan 661, 665, 668 no.lu kararlar uyarınca, ABD önderliğinde ve bazı Arap ülkelerinin de aralarında bulunduğu 36 ülkeden oluşan koalisyon güçleri tarafında yapılan askeri harekatla sona erdirildi. Köşeye sıkışan Saddam’a karşı gerek Irak’ın güneyinde, gerekse kuzeyinde, kanlı çatışmalarla sonuçlanan “Arap Baharı” benzeri ayaklanmalar başlatıldı. Acımasız bir şekilde ayaklanmaları bastıran Saddam Ordusundan halkını korumak maksadıyla ABD tarafından, Türkiye’nin rızası ile, Irak’ın kuzeyinde 36. ve güneyinde 32. paralel bölgeler uçuşa yasak bölgeler olarak belirlendi. Irak’ın güneyinde oluşturulan uçuşa yasak bölgenin statüsü, kısa süre sonra iptal edilerek Saddam’ın hava ve kara kuvvetlerine bölgeye girişine yeşil ışık yakıldı. Ancak, Irak’ın kuzeyinde oluşan 36. paralel bölge, Türkiye’deki NATO üslerinde bulunan savaş uçakları tarafından gözetilmeye ve korunmaya başlandı.

Irak otoritesinden arındırılmış Erbil merkezli 36. paralel bölge, Kuveyt’i işgali nedeniyle, BM tarafından Irak’a uygulanan askeri ve ekonomik ambargodan muaf tutuldu. Söz konusu muafiyet sayesinde, Kürdistan Yurtseverler Partisi (KYB) ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) tarafından yönetilen bölgede, devlet yapılanmasının temelleri atılmaya başlandı.

Kürtlerin Kürdistan Hayali

22 Ocak- 15 Aralık 1946 tarihinde kısa ömürlü kalan Mahabad Kürt Cumhuriyetinin yıkılışından sonra Kürtler, bağımsız bir yapıya kavuşmaktan vazgeçmediler. Saddam sonrası, Irak’ın kuzeyinde kurulan de-facto yapının Kerkük’ü kapsayarak Hamrin Dağlarına kadar bölge üzerinde hak iddia ettiği bilinmektedir. 25 Eylül 2017 tarihinde de Kürtler bağımsız bir yapıya kavuşmak referandum gerçekleştirmişti. Söz konusu referandumda, Barzani’nin konuşma yaptığı platformun arkasında, sonradan Katoliklerin Papası için çıkarılan hatıra pulu üzerine basılı olan haritanın aynısı yer almaktaydı.

16 Ekim 2017 tarihinde, Irak Ordusunun Kerkük’e girmesiyle birlikte, Kürtlerin Kerkük üzerindeki hakimiyeti sona erdi. Ancak Kerkük’ün bir “Kürdistan kenti” olduğu iddiasından asla vazgeçmediler. Yani, bağımsız referandumun tam bir travmaya dönüşmesine rağmen Kürtlerin bir devlet kurma politikasında en ufak değişiklik olmamıştır. 8 Mart 2021 tarihinde, Bağdat’ı ardından da Erbil’i ziyaret eden Papa Francis için hatıra ziyareti olarak Irak Kürdistan Yerel Yönetimi tarafından basılan 6 farklı pulda sözde “Kürdistan haritasının” yer alması, organize bir iş olduğunun göstergesidir.

Batılıların Alternatif Kürt Kozu, PYD

10 Haziran 2014 tarihinde, Musul kentini ele geçiren IŞİD, başta Türkmenler olmak üzere tüm Iraklılara karşı işlediği ürpertici cinayetlerle dünyaya adını duyurdu. Musul’un düşmesinden sonra batıya yönelen IŞİD, Telafer ve Sicar’ı, güneye doğru da ilerleyerek Kerkük civarındaki Türkmen kasaba/köylerini ele geçirdi. Yani, Türkmeneli Coğrafyası IŞİD’ın terör faaliyeti alanının merkezinde yer aldı. IŞİD, Irak’ta zuhur etmesine paralel olarak Suriye’nin kuzey ve doğu bölgesinde de bir düzine kanlı eyleme imza attı. IŞİD tarafından ele geçirilen bölgeleri geri almak amacıyla, vekaleten savaşmak için silahlı vekil gruplar icat edildi. İcat edilen bazı grupların geçmişteki terör bağlantısını/imajını başka bir terör örgütü ile “en iyi savaşanlar” olduklarını ileri sürülerek düzetmeye, hatta sempati kazandırılmaya çalışıldı. Bu çerçevede PYD, dünya arenasında tanınmaya ve tanıtılmaya başlandı.

ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı teşkil edilen koalisyon ile birlikte, Batılıların bölgemizde uzun yıllardır oluşturulmasını planladığı “Kürdistan” oluşumunun yönetilmesi konusunda öne çıkan KDP ile KYB’ye alternatif yapının teşkil edilmesi konusunda somut adımlar atmaya başladı. ABD’nin PYD’ye yaptığı silah, ekonomi ve Asad rejimine uygulanan ambargo muafiyeti, bu çerçevede değerlendirilmektedir.

Türkiye’nin Hesaba Katması Gerekenler

Türkiye’nin muhtemel Suriye operasyonu ve 30 km derinliğinde oluşturulması planlanan güvenli bölgenin, orta ve uzun vadede ortaya çıkacak meydan okumalara çözüm olmayacaktır. 1991 yılında Irak’ın kuzey bölgesine yönelik oluşturulan güvenli bölgenin şartlar elverişli olduğunda her an bağımsız yapıya kavuşacak olan de-facto Kürt oluşumuna sağladığı katkının aynısı, Fırat’ın doğusunda yerleşen PYD yapısına sağlanmış olacaktır. Kaldı ki, Fırat’ın doğusunda bulunan 60 bin, bazı kaynaklara göre 75 bin PYD’ye Batılılar tarafından sağlanan askeri ve maddi yardım, 1991 yılında KDP-KYB’ye sağlandığından kat kat fazladır.

KDP ve KYB başta olmak üzere tüm Iraklı Kürt partilerin ana hedefi Kürdistan’ın kurulmasıdır. Aynı zamanda PKK/PYD/YPG terör örgütlerinin yaklaşımları da bu yöndedir. Yani, hiçbir zaman PKK ile ciddi bir silahlı çatışmaya girmediler, girmezler de. PKK ile diğer Iraklı Kürt partiler arasında çıkar ve menfaat çatışmasında kaynaklanan anlaşmazlıklar dönemseldir. Türkiye, bu anlaşmazlıklar üzerinden hareket ederek Iraklı Kürt partileri ile olan ilişkisini çerçevelendirmemelidir. Türkiye, Türkmenlerin Irak’ta üçüncü ana unsur ve Erbil’de ikinci ana unsur olduğunu hem Irak Anayasası’nda hem de Kürt Yerel Yönetimi Anayasası’nda garanti altına alınması konusunda muhataplarını zorlamalıdır. Türkiye, Türkmenlerin gerek Irak’ta gerekse Suriye’de gerçek güç unsuru olma metotlarına destek sağlamalıdır.

Dr. Hicran Kazancı

Hicran KAZANCI
1995 yılında kurulan Irak Türkmen Cephesi (ITC)’nın kuruluşunda yer alan Kazancı, Türkiye’de eğitim gören Türkmen öğrencilerini bir çatı altında toplamak amacıyla Ankara Merkezli ITC Türkmeneli Öğrenci Birliğinin kurulmasında aktif rol aldı ve 1997 yılında kurulan Türkmeneli Öğrenci Birliğinin genel sekreterliğini yaptı. 1997-2004 yıllarında, Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliğinde, eğitim sorumlu olarak görev alan kazancı, Türkiye’deki bazı resmi kurumların yeminli tercümanlığı yaptı. 2004’te Ankara’da kurulan Türkiye Ulusal Stratejik Araştırmaları Merkezi (TUSAM)’da Ortadoğu Masası Başkanlığı yaptı, Cumhuriyet Gazetesi ile TUSAM’ın ortak çalışmaları sonucu haftalık olarak yayımlanan Cumhuriyet Stratejisinde Ortadoğu ile ilgili 100’ün üzerinde yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır. 2005-2008 yıllarında, Kerkük merkezli ITC’nin Enformasyon, dışilişkiler koordinatörü ve başkanlık danışmanlığı görevini üstlenen Kazancı, 2008 yılında Washington’da gerçekleşen 6 aylık eğitim programına katıldı. ITC Dışilişkiler koordinatörü olan kazancı, 2010 yılında Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilci görevine atandı. 2011 yılında, ITC Dış ilişkilerinden Sorumlu Yürütme Kurulu üyeliğine seçilen kazancı, ABD/Boston’da gerçekleşen 3 aylık yoğun eğitim programına katıldı. ITC Türkiye Temsilci ve ITC Yürütme Kurulu görevini 2019 yılına kadar aktif bir şekilde yürüten kazancı, Irak Siyasi Partiler Kanununa göre ITC’nin hale resmî kurucu üyesidir. Dr. Hicran Kazancı aktif görevi boyunca Irak Türkmen meselesini Washington, Boston, New York, Lahey, Oxford, Brüksel gibi batılı kentlerde anlatmak için bir çok başarılara imza attı.
Exit mobile version