Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen’in ’10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ dolayısıyla düzenlediği basın toplantısında İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı Bilal Duran ve Şube Başkan Yardımcısı Emre Şahin birer konuşma gerçekleştirdi.
Basın mensuplarına hitaben “Bizim gibi emekçi bir örgütle işbirliği içinde olması, sizinle paydaş olmak, birlikte çalışmaktan dolayı çok mutluyuz.” diyerek açılış konuşmasına başlayan Basın ve İletişimden Sorumlu Şube Başkan Yardımcısı Emre Şahin;
“Bizler bu toplantıyı gelenekselleştirdik ve senede en az üç kez basın mensuplarıyla yemekli ya da kahvaltılı bir organizasyonda bir araya gelmeye çalışıyoruz. Sene başında eğitimi planladığımız Sene Başı Toplantımız, Ocak ayında çalışan gazetecilere yönelik Çalışan Gazeteciler Günü, Haziran ayında eğitim öğretim yılını değerlendirdiğimiz Eğitim Öğretim Yılı Değerlendirme Toplantımızda sizlerle bir araya geliyoruz. Sonraki programlarda yeniden görüşmek üzere..” diyerek sözü Şube Başkanı Bilal Duran’a bıraktı.
“Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla, Sultanbeyli ve Adalar’da yoğun bir süreç yürütüyoruz.”
Bölge olarak 7.000, genel merkez olarak 420.000 üyelerinin bulunduğunu belirten Duran; “Kıymetli basın mensupları Eğitim-Bir-Sen olarak Türkiye’nin eğitim çalışanlarının temsili anlamında en büyük Sivil Toplum Kuruluşu olarak Eğitim-Sen hizmet ediyor. Biz şube alanımızda 6 ilçemizde Maltepe Kartal Pendik Tuzla Sultanbeyli ve Adalar ilçelerimizde yoğun bir süreç yürütüyoruz. Aynı şekilde genel merkezimiz bizim gibi yoğun gündemler yürütüyor.
“Öğretmen arkadaşlarımız artık İstanbul’da kalmak istemiyor.”
Eğitim camiasında ekonominin birinci gündemine geçiyor olmasının endişesini hissettiklerini belirten Duran; “Bizim yaz döneminde en çok endişe ettiğimiz süreç, kış dönemi ile alakalı okulların açılması döneminde öğretmen arkadaşlarımızın artık İstanbul’da kalmak istememeleri ile alakalı bir gündem. Bu gündemin özel sebebi de ekonomi. Çünkü ev kiralarının, ekonomik giderlerin öğretmen arkadaşlarımız, eğitim çalışan arkadaşlarımızın aylık gelirlerine eşit düzeye geldiği dönemlerden geçtik. Şu dönemde yılbaşında yapılan %5’lik zamla kısmen de olsa bir düzenleme yapılmış oldu. Kısa da olsa, hafif de olsa bir rahatlamaya belki sebep olmuş oldu. Ama biz hiçbir şekilde bu verilen zamın yeterli olmadığını, Türkiye’de memura, emekçiye zam vermenin yanında asıl önemli şeyin enflasyonu durdurmak olduğunu her platformda dile getiriyoruz. Onun için bu yılbaşı itibariyle inşallah enflasyonda oluşacak yavaşlama, gerileme hem kamu çalışanın hem de emekçi kesimin aldıkları gelir, elde ettikleri gelirle birlikte bir düşünüldüğünde önümüzdeki süreçte ekonomik anlamda bir rahatlamaya sebep olacaktır, diye umut ediyoruz.” dedi.
Toplu Sözleşmede, Büyükşehirlere özel ekonomik anlamda taleplerimiz olacak
Ekonomideki sıkıntının doğal olarak çalışma alanında da farklı problemler oluşturabildiğini belirten Duran; “Bütün arkadaşlarımız, bu konuyla alakalı bizi her gördüklerinde yetkili sendika olmamız hasebiyle doğal olarak söylemlerini ifade ediyorlar. İnşallah önümüzdeki süreçte gerek toplu sözleşme sürecinde, gerek kamu personeli danışma kurulları, kamu iktisadi kurulları gibi kurullarda bu konu tekrar gündeme gelecek, en azından masrafları belli bir sistematiğin üzerinde olan Büyükşehirler için ekonomik gelirlerle alakalı bir gündem karşımıza çıkmış olacak. ” dedi.
Gündemin en sıcak konusu: Müfredat Değişikliği
Yeni Bakanlar Kurulu ile birlikte değişimler olduğunu, daha önce müsteşarlık yapan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile Milli Eğitim’deki bazı değişikliklerin süreç içerisinde olacağını öngörüyoruz, diyen Duran; Bakanlığın müfredatla alakalı yapılacak değişik taslağının yakında sivil toplum kuruluşlarına açılacağını ve onlardan görüş alınacağını ifade etmesinden memnun olduklarını belirtti.
“Günümüzde teknolojik değişiklikler, iklim değişiklikleri, insanların yaşam şartlarının değişiklikleri, bazı ekonomik kaygılar gibi birçok nesnenin sadece insan hayatın değil eğitim öğretim gündeminde olduğu gibi şekillendirdiğini biliyoruz. Muhtemelen yeni oluşacak müfredatta afet kazanımı önemli bir yer kaplayacak…” dedi.
Son dönemde uygulanan sınıfta kalma meselesini tekrar geri gelmiş olmasının ve Türkçe geçme notunun en az 70 olmasının öğretmenlerce olumlu bulunduğunu ifade etti.
Gündemin diğer önemli konusu: Uzman ve Baş Öğretmenlik
Öğretmenlik Meslek Kanunu Talebi
Duran, “Bakan Bey’in öğretmenler odalarında yaptığı konuşmalarla aldığı doneler bir takım işleri daha hızlı hale getirmesi çok kıymetli çalışmalar. Ama bunun yanında mutlaka süreç içerisinde öğretmenlik meslek kanunu beklentimiz var.” dedi.
“Türkiye’de en son 2006 yılında yapılan uzmanlık sınavı ile birlikte o dönem yaklaşık 70.000-100.000 arasında arkadaşımız uzman olmuş. 2006’dan 2022 yılına kadar hiçbir şekilde uzman öğretmenliğin önü açılmamış ama 2022 yılında yeni bir kanunla çok basit kalmış bir kanunla Uzman ve Baş Öğretmenlik Sistemi tekrar geri gelmiştir.
Anayasa Mahkemesi‘nin mevcut Öğretmenlik Meslek Kanunu‘nun bir kısmını iptal etmesiyle birlikte özellikle uzman ve baş öğretmenlik dediğimiz Kariyer Sistemi tekrar ortadan kalkmış oldu. .. Türkiye’de 70.000 uzman öğretmen sayısının bugün 650.000 rakamına ulaşması tamamen eğitim birliğinin yoğun çabaları ve gayretleriyle oluşmuştur. Ama geldiğimiz noktada öğretmenlik meslek kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle birlikte aslında yeni bir açmaza girilmiş oldu. Bu açmaz çözümü daha adil, daha nizamlı bir öğretmenlik meslek kanunu çıkmasıyla olabilir. Geçtiğimiz hafta itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı ilgili sendikalara ve sivil toplum kuruluşlarına bu konuyla alakalı “Çalışmalarınızı yapın, bizimle paylaşın.” diyerek bir taslak paylaştı. İnşallah bu süreçte bütün arkadaşlarımızın, öğretmen arkadaşlarımızın, eğitim çalışan arkadaşlarımızın çok ciddi anlamda memnuniyetlerini üst düzeye çıkaracak bir meslek kanunu çıkacağını tahmin ediyoruz, öngörüyoruz.
Filistin ve Gazze
Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olmamız hasebiyle, tam da gündemin ortasında, tam da bizi en çok ilgilendiren meselelerden birisi olarak Filistin ve Gazze meselesiyle alakalı ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yaklaşık 100 gün oldu, hatta 100 günü de geçti. Maalesef İsrail terör devleti, terör örgütü öyle tabir edeyim, artık insanların gözünün içine baka baka her gün onlarca kişinin şehit olmasını, onlarca insanın katledilmesini gerçekleştiriyor ve birçok devlette bunu izliyor.
Bizler, 400.000 üyesinde Eğitim-Bir-Sen üyesi, 1 milyonun üzerinde de Memur-Sen Konfederasyonumuz üyesi olarak, dünyanın, hatta Türkiye’nin, hatta dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olarak bu konuyla alakalı ses çıkarmamamız, gündem oluşturmamamız olmazdı. Aksa Tufanı ismi verilen süreç başladığı ilk günden beri takip ediyoruz. Biz, üç gün hastane bombalanması olduğunda da İsrail Konsolosluğu önünde sabaha kadar nöbetteydik.
Kurucu Genel Başkan ‘Mehmet Akif İnan’ anıldı
“Her platformda şunu ifade ediyorum: Bizim Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan, bir şair olarak çok iyi şiirler yazmış ve 2000’li yıllarda vefat etmiştir. Ancak Mehmet Akif İnan’ın bir güzel tarafı da Kudüs şairi olarak ifade edilmesidir. Onun için o meşhur şiirinin son dörtlüğüyle cümlelerimi noktalayayım.
Akif İnan o Mescid-i Aksa şiirinin son dörtlüğü şöyle;
“Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde götür,Müslümana selam diyordu,Dayanamıyorum bu ayrılığa,Kucaklasın beni İslam”
Biz Filistin meselesini, Müslüman coğrafyalar meselesini bir insani, İslami, bir vicdani mesele olarak gördüğümüz için Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olmamız hasebiyle her yerde gündeme getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz.”
Program gazetecilerin sorularıyla devam etti.
Başkan Bilal Duran’a soru soran, Kartalın sesi Gazatesi İmtiyaz Sahibi Yüksel Fırat “Özellikle enflasyon süreci yaşıyoruz. Bundan dolayı toplu sözleşme sürecini öne çekme gibi bir talebiniz ya da gündeminiz var mı? Grev Hakkı için çalışmanız var mı?”
Duran, “İşçiler çalıştıktan 6 ay sonra toplu sözleşme masasına oturuyorlar. Biz çalışmadan önceki iki yıl, yani biz 2024-2025 toplu sözleşme görüşmelerini 2023 yılının Ağustos ayında gerçekleştirdik. Bu anlamda takvimdeki sürecin işçilerin ve memurların aynı dönemde toplu sözleşmeyi görüşmeleriyle alakalı bir talebimiz var.
Türkiye’de sendikacılık işçilerle başladı, 1950’li yıllarda Türk İş’in kurulmasıyla. Memuriyetteki sendikalı süreç 2000’li yılların hemen başında başladı ve tam oturmamış bir yapı var. Önce biz toplu görüşmeler yapıyorduk. 2010 yılından sonra yeni bir kanunla toplu sözleşme gündeme gelmeye başladı.
Toplu sözleşmenin kanunlaşması çok kıymetli. O dönem söyledik, yine söylüyoruz. Ama bize göre eksik kalan kısımları olduğunu da ifade ediyoruz. Bir tarihle alakalı dediğiniz mesele sanki toplu sözleşme görüşmeleri öncesinde değil de süreç başladıktan sonra yapmak daha mantıklıdır. Çünkü Türkiye’de enflasyonun nereye gideceğini kestirilemiyor. İki toplu sözleşmemiz, bizim bir aylık süre içerisinde sıkıştırılmış durumda. 1 Ağustos’ta başlıyorsunuz, 31 Ağustos’ta bitirmek zorundasınız. 11 tane farklı iş kolumuz var. Bizim bu iş kollarının tamamının görüşmeleri bitirmiş ve her şeyi tamamlamış olması gerekiyor.
İşçilerde masada oturdunuz, bir konuda anlaştınız, süreç biiyor. Ama biz öyle değil. Toplu sözleşmede teklif edilen imza rakamını imzalarsanız masada oturduğunuz ve anlaştığınız konuları almış oluyorsunuz. Ama imzalamazsanız alamamış oluyorsunuz. Bununla birlikte kamu hakem heyeti dediğimiz kurulun daha adil bir sistemle yani kastım şu: Kamu hakem heyeti dediğimiz kurul 7 kişiden oluşuyor. Bunlardan 4’ü hükümet temsilcisi, 3’ü sivil toplum temsilcisi. Doğal olarak çoğunluk orada olduğu için onların söyledikleri netleşmiş oluyor. Bunu da bu anlamda ifade etmiş olayım.