SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:
Anasayfa Genel Manşet

Boğaz Köprüsü Felaketin Eşiğinden Döndü Mü?

Yayınlanma:
ABONE OL

Türkiye Kamu-Sen İstanbul İl Başkanı  Hanefi Bostan  gerçekleşen Avrasya Maratonunda Boğaz Köprüsünde yaşanan sallantılar ile ilgili düşüncelerini şu şekilde dile getirdi:

Geçtiğimiz hafta sonu (17 Ekim, Pazar), bütün bir millet olarak büyük bir felâketin eşiğinden döndük; hepimize geçmiş olsun.

Aslında her şey güzel başlamıştı. Günlerce süren, kapalı, yağmurlu ve soğuk havaların ardından tam da o gün yazdan kalma güzel bir gün vardı: Pırıl-pırıl bir güneş, sakin ve temiz bir hava; sanki, İstanbul’da yapılacak Avrasya Maratonu ve Boğaz Köprüsü üzerindeki yürüyüş için ilâhî bir hediye gibi.

Dünyada başka büyük maratonlar da var; New York ve Berlin maratonları bunların en başında geliyor; ancak, dünyada kıtalararası tek maraton bu: Avrasya Maratonu.

Maraton heyecanlı, ama telaşsız, sakin başladı ve güzel bitti. 84 ülkeden 8 bin atlet katıldığı Avrasya Maratonu’nda en fazla Alman atletler boy gösterdi; sporculara toplam 1 milyon dolar para ödülü dağıtıldı, , genel klasmanda erkek ve bayanlarda birincilere 50 bin, ikincilere 25 bin, üçüncülere 15 bin, dördüncülere 10 bin, beşincilere 8 bin dolar ödül verildi. En büyük başarıyı Afrikalı atletler gösterirken Türk atletleri de rekorlar kırdılar ve dereceler aldılar.

42 kilometrelik maratonun arkasından sıra 15 kilometrelik koşuya geldi. Senede bir defa araç trafiğine kapatılıp sadece yaya trafiğine açılan Boğaz köprüsünü yürüyerek geçmek için Asya yakasında birikenlerin sayısı hızla artmış ve 100 bini geçmişti. Derken, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın verdiği start ile adeta Türklerin Doğu’dan Batı’ya tarihî yürüyüşlerini temsilen, Asya’dan Avrupa’ya yürüyerek geçmek için sabırsızlıkla bekleşen on binlerin büyük yürüyüşü başladı.

Büyük yürüyüşün başlarında görünürde can sıkacak herhangi bir hadise bulunmuyordu. Herhangi bir olumsuz gelişmeye karşı tedbirler alınmıştı. Köprü üzerinde intihar yaşanmaması için geniş güvenlik önlemi alınmış, yolun alt kısmındaki bölümde, iki tarafa da polis ekipleri yerleştirilmişti; müdahale edilmesi gereken durumlar hasıl olabilir düşüncesiyle sağlık istasyonu kurulmuştu, 112 Acil Servis’in motorize ekipleri de köprü üzerinde görevleri başında bulunuyordu. Bazıları halay çekiyor, bazıları toplumu kitap okuma konusunda teşvik etmek için açık havada yüksek sesle kitap okuyordu.

Buraya kadar her şey güzel gitti; ama yavaş yavaş, çok büyük tehlikeler doğurabilecek gelişmeler göze çarptı: Köprü üzerindeki kalabalığın adeta bir sel halini alıp 170 bin kişiye kadar ulaşmasıyla, dev çelik köprüde sallantılar görülmeye başladı ve zamanla büyüdü; köprünün çelik gövdesi eğilip bükülüyor, elektrik aydınlatma direkleri sağa-sola sallanıyor ve bütün bunlar naklen yayın veren televizyonları izleyen seyirciler tarafından da gayet net bir şekilde görülüyordu. Köprü üzerinde yürümekte olanlarda tedirginlikler görülmeye başlandı. Anons yapılarak dağınık yürümeleri istendi.

Çok şükür ki, bu sallantılar daha fazla büyümedi ve Halk Yürüyüşü bir facia ile noktalanmadan sona erdi.

Kısa bir müddet sonra bir açıklama yapan İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, endişeye mahal olmadığını, Köprü’de herhangi bir hasar oluşmadığını söyledi ve kısa bir müddet sonra da Karayollarının bu konuda kendisini teyit eden bir rapor verdiği bildirildi. Fakat alanlarında tanınmış birçok uzman Başkan Kadir Topbaş’ın bu açıklamalarını yetersiz ve yanlış buldular. Bilhassa dünyaca tanınmış mimarımız Prof Dr. Ahmet Vefik Alp, bir uzman olarak yaptığı yazılı açıklamada, salınımlar esnasında sistemin normal durumuna göre yaptığı yer değiştirme miktarına “genlik” denildiğini hatırlatarak, salınımların sistemin doğal frekansına eşit olması halinde, sistemin genliğinin sonsuza dek artma eğilimi gösterdiğini savunan Alp, bu olaya “rezonans”’ denildiğini ve rezonansın hasara yol açtığını bildirerek, Köprü’nün derhal, vakit geçirmeden, “köprü uzmanları” tarafından tepeden tırnağa teknik kontrolden geçirilmesinin şart olduğunu bildirdi.

Şimdi, dikkatle bir durup düşünmek gerekir: Köprüde meydana gelen ve bütün Türkiye tarafından canlı yayında gözlemlenen ve elektrik direk bağlantılarını koparan bu sallantılar bu kadar hafife alınamaz. Çok ciddî bir risk ile karşı karşıya bulunduğumuz inkâr ve reddedilemez. Ve inkâr ve reddedilemez ki, artık Boğaz Köprüsü, az ya da çok, hasar almıştır.

Köprümüz faciayı şimdilik atlattı; ama o da şanstan. Zira eğer bu esnada bir de bir rüzgâr olmuş olsaydı felâket kesinlikle kapımızı çalmış olurdu.

Bu konuda tarihe kaydolmuş en büyük felâket olan Takoma Narrows Köprüsü, törenle açılışından dört ay sonra, 7 Kasım 1940 günü sabahı böyle yıkıldı: Daha önce de fazlasıyla esnek olduğu gözlenen 853 m uzunluğunda­ki köprü tablası, üzerinde yürüyen yüz binlerin sebep olduğu tınlaşım sebebiyle değil, saatte yaklaşık 68 km hızla esen rüzgârın etkisiyle burularak salınmaya başladı. Salınımın genliğinin artması nede­niyle bazı askılar yerinden çıkınca da tabla çöktü. Anında alınan zecrî tedbirlerle Takoma Narrows Köprüsü bir katliama yol açmadı; ama insanlığa unutulmayacak bir ibret olarak geçti.

Felâket biz teğet geçti; ya “değip de” geçseydi?

Köprü üstündeki 170 bin kişiyi kim kurtarabilirdi?

170 bin can ne demek?

Dört tane 1999 depremi demek!

Bu facianın sonuçlarını millet olarak atlatamazdık; kim ne derse desin, böyle bir felâketin altından kalkamazdık!

Ya bundan sonrası?

Karayollarından alınan sağlam raporu hiç inandırıcı değil. Birinci sınıf asma köprü uzmanlarından oluşacak teknik bir heyetin günlerce sürecek çalışmalarıyla ancak elde edilebilecek bir sonuca kim ayaküstü hemencecik vardı da gönüllere soğuk su serpiyor?

Bu noktada, Türkiye Kamu-Sen olarak;

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni,

Hükûmet’i,

Muhalefet partilerini;

Ayrıca, konunun yakın takipçisi olması gereken TÜBİTAK’ı ve Üniversitelerimizi,

Mühendis ve Mimar Odalarımızı acilen göreve çağırıyoruz.

Lütfen geliniz, bu meseleyi ciddiye alınız!

Her gün üzerinden yüz binlerin aktığı bu dev tesisin maruz kaldığı bu durumu böylesine denli ciddiyetsiz açıklamalarla geçiştirmeyiniz!

Türkiye Kamu-Sen

İstanbul İl Başkanı

Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

İlgili Haberler

Belediye
16 Nisan 2024
İBB MECLİSİ 9. DÖNEM İLK OTURUMU İMAMOĞLU TARAFINDAN AÇILDI

İBB 9’ncu seçim dönemi ilk oturumu, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden üçüncü kez başarıyla çıkan Başkan Ekrem İmamoğlu tarafından açıldı.  Oturumu açmadan önce, toplam 315 kişiden oluşan İBB Meclis üyelerinin ellerini tek tek sıkan İmamoğlu, “31 Mart 2024 seçimlerinde halkımız, demokratik hakkını kullanmış ve İstanbul’u 5 yıl daha yönetmemiz yönünde bizlere vazife vermiştir. 5 yıl […]

Basında Kartal
16 Nisan 2024
Kartal Belediyesi Kreş Öğrencilerinden Resim Sergisi

Kartal Belediyesi’nin ilçe genelinde hizmet veren 14 kreşinde eğitim gören kreş öğrencileri, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı konu eden ‘Sanatın Çocukları’ adlı resim sergisine imza attı. Minik öğrencilerinin yaptığı 55 eserden oluşan sergi gelenler tarafından büyük beğeni topladı. Kartal Belediyesi Fuaye Alanı’nda düzenlenen serginin açılışına Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’i temsilen; Başkan Yardımcısı […]

Genel
09 Nisan 2024
Tatil Fotoğraflarınız: Hırsızlara Davetiye mi, Keyifli Anılar mı?

Sosyal Medyanın Hırsızlık İstatistikleri Üzerindeki Etkisi Son yıllardaki istatistikler, bayram ve ara tatiller gibi yoğun dönemlerde artan hırsızlık vakalarına dikkat çekiyor. Ancak bu artışın arkasında yalnızca geleneksel yöntemlerin değil, aynı zamanda dijital dünyanın etkisinin de olduğunu söyleyebilirim. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, hırsızlar giderek daha sofistike ve planlı bir şekilde işlerini yürütüyorlar. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, […]

Dünyadan
09 Nisan 2024
Irak’ın Sahipsiz (Üçüncü) Unsuru; Türkmenler

Irak, farklı etnik ve mezhep gruplarından oluşan değişik oluşumların bir arada yaşadığı bir ülkedir. Tipik Ortadoğu ülkesi olan Irak’ta yaşayan farklı etnik-mezheplere mensup olan her bir toplumun kaderi, arkasında olan farklı ülkelerin desteğine bağlıdır. Tipik Ortadoğu ülkesi demenin de anlamı budur. Örneğin, Iraklı Kürtlerin arkasında ABD ve bazı batılı ülkelerin desteği var, Iraklı  Şiilerin arkasında […]