İlk Bebeğe Kolaylıkla Sahip Oldunuz…

Yayın: 14:22 - 20.08.2009
Güncelleme: 14:22 - 20.08.2009

Bebek sahibi olmuş çiftler veya daha önce gebelik söz konusu olmuş kadınlar için şaşırtıcı bir durum olarak karşılaşılan kısırlık sorunun adı; SEKONDER İNFERTİLİTE! Yani ikinci bebeğe sahip olamama durumu, hiç bebeği olmayan çiftlerin karşılaştığı kısırlık sorunuyla aynı! Üstelik bu sorunla karşılaşan çiftler hiç de azımsanmayacak sayıda!

Bebeğiniz olupta, ikinci bebeğe bir türlü hamile kalamıyorsanız vakit geçirmeden bir uzmana başvurulmasını öneriyor tıp camiası…

Konu ile ilgili olarak, MEDICAL PARK Göztepe Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Kliniği Uzmanı Dr. Aytuğ Kolankaya sorularımızı yanıtladı:

Bu genellikle çok göz ardı edilen önemli bir konudur. Aslında ikinci kez bebek sahibi olamayanların oranı, ilk kez bebek sahibi olamayanlardan daha fazladır. Yani ilk kez bebek sahibi olamayanların oranı %15 iken, ikinci kez bebek sahibi olamayanların oranı % 30’lara varmaktadır. Genellikle çiftler nasılsa ilk bebeğe sahip olduk diyerek ikinci bebek için endişelenmiyor ve çeşitli korunma yöntemlerine başvurarak bebek sahibi olmayı geciktiriyor. Burada önemli bir nokta, aslında bu geciktirme ile birlikte annenin de yaşı ilerliyor. Bu da demektir ki, yumurta rezervi de yaşa paralel olarak değişkenlik gösteriyor.

Biz hekimler bebek sahibi olmak isteyen anne adayları için, 35 yaşın altındakilerde, 1 yıl sürede çocuk sahibi olamamasını infertilite yani kısırlık olarak değerlendiriyorsak, ikinci çocuk isteyen çiftler için de korunmayı bırakmış kadın             1 yıl sonunda bir sonuç alamıyorsa, çiftleri işin uzmanı bir hekime başvurmaya davet ediyoruz.

Genel olarak baktığımızda aynı sebeplerle karşı karşıya kalıyoruz. Yani ilk bebeğine bir türlü sahip olamayan çiftlerde; % 40 erkekte, %40 kadında sorun görüyoruz. Geri kalan % 20’yi de açıklamayan infertilite durumu olarak belirliyoruz.

Toplumumuzda genel olarak kadına bağlı sebeplerle, çiftlerin bebek sahibi olamadıkları sanılmakta. Oysa ortalama olarak bakarsak, %35 erkeğe bağlı sebeplerle infertilite yani kısırlık baş göstermektedir. Erkekte sperm sayısının baştan beri az olduğu durumlarla ya da erkekteki sperm sayısının zamanla bozulduğu ortamlarla karşılaşıyoruz. Bu şartlarda da yine tesadüfen gebelik elde edilebiliyor. Ama ardından tekrar bir bebek beklentisi olduğunda, bu saydığımız nedenlerden dolayı kadın gebe kalmakta zorlanıyor.

Bunun yanı sıra; kiloyla, yaşla, sigarayla, stresle bağlantı olarak da sperm sayısında ve üreme kapasitesinde ciddi düşüşler olabiliyor.

Bunu söylemek doğru olmaz. Çünkü doğum kontrol hapları kullanılması son derece güvenli ilaçlar olup gebe kalmayı engellemezler. Doğum kontrol haplarını bıraktığınızda ilk ayda %70, ikinci ayda ise % 90-95 yumurtlama ihtimaliniz vardır. Tabi eğer kadının yumurta kapasitesi yerinde ise…

Diğer yöntemlerde de durum aynıdır. Rahim içi araç kullanıldığında da bu araçlar steril şartlarda takılıp çıkarıldığında kadının gebe kalmasını engelleyici bir durum oluşmaz.

Bunun dışında kadında var olan çeşitli sorunlar da gebe kalmayı geciktirebilir. En sık rastladığımız durumlardan biri, endometriozisdir. Yani rahim içi dokusunun rahim dışında yer almasıdır. Endiometriozis ilerleyebilir. Yani yumurta kalitesini bozarak aynı zamanda tüpleri de tıkayarak gebeliğe engel şartlar oluşturabiliyor.

Bunun yanı sıra; çeşitli dönemlerde geçirilmiş ameliyatlar sonrasında karın içi yapışıklıklar da tüplerin çalışmasına engel durumlar oluşturabilir.

Ayrıca çeşitli enfeksiyonlar, vajinal yada cinsel yolla bulaşan mikroplar tüplere ulaşıp gebeliği engelleyebiliyor.

Rahim duvarından kaynaklanan miyomlar veya yumurtalıklardan kaynaklanan kistler de gebeliği engelleyici etkenler arasındadır.

Sıkça görülen diğer nedenler içinde de kadının; tiroid hormonlarının bozulması, aşırı kilo alması, yumurtlamasının azalması, şeker hastası olması ve hormonal bozukluklarını sayabiliriz. Yani insanın da bir tür makine gibi zamanla bazı sistemlerinde arızalar oluşabiliyor.

Cinsel yaşamdaki azalma, doğal olarak çocuk sahibi olma şansını da azaltıyor. Normal, korunmasız bir yıllık ilişki derken haftada ortalama 3 kez ilişki kurmaktan söz ediyoruz. Ancak geçen yıllarda, iş ve yaşam yorgunluğu her şekli ile çiftleri olumsuz etkiliyor.

En önemli konu, ilk kez bebeğe sahip olma şartında da üzerinde durduğumuz gibi kadının yaşıdır. Yaşa bağlı olarak kadının yumurtası ve hepsinden de önemlisi yumurta kalitesi gebelik şansı ile doğrudan ilintili bir ortam oluşturur.

O sebeple çiftler, ilk yada ikinci çocuk planlarını yaparken, mutlaka annenin yaşını dikkate almalıdırlar.

Eğer bir kadın ilk bebeğe sahip olup, ikinci bebeği istediğinde buna sahip olamıyorsa, her zaman başvurduğumuz gibi eşinin sperm sayısına bakmakta fayda görüyoruz.

Teşhis sırasında, özellikle kadının hormonlarına bakarak, yumurta kapasitesini saptamak önemlidir. Buradaki en önemli konu kadının yumurta rezervini dikkatlice incelemektir.

Sıkça gördüğümüz farklı bir durum da tüplerdeki tıkanıklıktır. Bu sebeple rahim filmi büyük önem taşıyor. Eğer bir kadın, ilk bebeğini sezaryanla yapmışa yada bir ameliyat geçirmişse mutlak o kadının tüplerine bakılması gerekmektedir.

Tedavi sürecinde; kadının muayenesini yapıyoruz, hormonlarına bakıyoruz, rahim filmini çekiyoruz ve erkeği de incelemeye alıp sperm testini yapıyoruz yani ana saptamalarımızı oluşturuyoruz.

İkinci bebeğine gebe kalamayan bu kadınlarda önemli bir unsur, bu sürede gecikmiş yaş olarak karşımıza çıkıyor. Açıkça belirtmeliyiz ki, kadın yaşının 35’in altında olması ile üzerinde olması arasında ciddi farklılıklar var. Bu dönemde kadının doğurganlık kapasitesi azaldığından, tedavi sürecimizi hızlandırmamız gerekiyor.

Şayet çiftler bu sıkıntıdan önemli ölçüde etkileniyorsa, mutlak olarak bir uzmandan destek almakta fayda var. Bizlerin genel olarak gözlemi, çiftler tek çocukla kalmayı tercih etseler de ikinci bebeği, çoğunlukla çiftlerin ilk çocuğu istemektedir. Bu sebeple çiftler, çocuklarının ciddi kardeş isteme baskısı ile bir çocuk daha edinme telaşına düşüyorlar.

Bunu sadece, kadının yumurtalık kapasitesi tamamı ile sona ermişse söylemek mümkündür. Bu durumda bile ki, bu tür hastalarımız var, kadın hiç umulmadık zamanda sağlıklı yumurta verebildiğinden, kadının yumurta takibinin hekim gözetiminde ve sistemli olarak yapılması, umutsuzluğa kapılmaması gerekmektedir. Yani tamamı ile pes etmeden önce kadını, adetlerinin ikinci yada üçüncü gününde ultrasonla takip etmek gerekir. Çünkü bazı aylar kadın, hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar kaliteli yumurtayı verebiliyor. Bu şekilde tedavi ettiğimiz ve hamile bıraktığımız hastalarımız çok sayıda mevcut.

Bu konuda Dünya Sağlık Teşkilatı’nın önerdiği, iki doğum arasının yaklaşık, 1.5 yıl olmasıdır. Çiftlere sağlıklı bir gebelik ve ruh sağlığı dingin bir anne-baba olmak için bu zaman aralığını, hekim olarak önermekteyiz.

Maalesef hayır. Devlet bir çocuğu sahip olana hiçbir şekilde infertilite tedavi desteği vermemektedir.

Bugün Türkiye’de, Avrupa ve Amerika standartlarında çalışan son derece başarılı tedavi merkezleri var. Çiftlerin merkez seçerken; bu kurumların güvenilir, gebelik başarıları yüksek, konusunda uzmanlaşmış hekim ve ekiplerle çalışan merkezler olmasına dikkat etmeleri gerekmektedir. Merkezdeki işin uzmanı hekimler ve yine merkezin başarısı bu seçimde önemlidir. Çünkü bu tedavideki son basamak başarılı bir tüp bebek merkezidir.

Exit mobile version