Yaşasın Toplu Sözleşmeli Grevli Sendikal Mücadelemiz

Yayın: 23:52 - 27.11.2009
Güncelleme: 23:52 - 27.11.2009

Yaşasın Toplu Sözleşmeli Grevli Sendikal Mücadelemiz

 

25 Kasım’da gerçekleşen iş bırakma eylemi hakkında bir açıklama yapan Türkiye Kamu-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan; “Artık; Memur sendikacılığında yeni bir çığır açıldı.

 

Türk memuru toplu sözleşme ve grev hakkına giden yolda, en büyük atılımı gerçekleştirdi; sendikacılığa bir mihenk taşı daha ekledi.

 

Dün; Memurlarımız; üzerlerine asılan her türlü asılsız yaftayı parçaladı.

 

“Memur ne iş yapıyor ki! Yan gelip yatıyor” diyenler, memurların ne iş yaptığını gördü.

Yaklaşık bir ay önce, 25 Kasım’da Türkiye Kamu-Sen olarak iş bırakma eylemi gerçekleştireceğimize dair kararımızı açıklamıştık.

 

Gördük ki, yedi yıldır hükümetin siyasi ve ekonomik cenderesi altında ezilen her kesim, hislerine tercüman olacak bir ses bekliyor.

 

Türkiye Kamu-Sen’in bu eylemi, yıllardır ihmal edilen, kaderiyle baş başa bırakılan işçinin, esnafın, çiftçinin, dar ve sabit gelirli tüm kesimlerin eylemi gibi kabul gördü.

 

Milletimiz, memurlarımıza tanınacak toplu sözleşme ve grev hakkının, memurlarımızın alım gücünün artırılmasının ekonomik hayatın her kesimine olumlu katkı yapacağının farkındadır.

Yalnızca siyasi irade bu gerçeğin farkına varamamıştır.

 

Onların gözleri kör, kulakları sağır, konuştuklarında dilleri doğruları söyleyememektedir.

Siyasi irade verdiği sözleri tutmamış, attığı imzaların arkasında duramamıştır.

 

İktidarda olduğu dönem boyunca kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını geriletmek, yeni haklar vermemek için mücadele etmişlerdir.

Seçim meydanlarındaki vaatlerini unutmuşlardır.

Bizleri eylemlilik sürecine götüren neden de işte budur.

 

Anayasa ve uluslar arası sözleşmelerin gerekleri yerine getirilmemiş; Sayın Başbakan’ın 2004 yılında “ size grev ve toplu sözleşme hakkı vereceğiz daha ne istiyorsunuz?” sözü tutulmamıştır.

 

Toplu pazarlık masasında taleplerimizi dikkate almayan Hükümet, Uzlaştırma Kurulu kararlarını da kabul etmeme inadını sürdürmüştür.

 

2008 yılında imzalanan mutabakatla ilgili gerekli işlemler yapılmayarak, atılan imzalara sadık kalınmamıştır.

 

Kanunen memurlarca gördürülmesi gereken devletin asli ve sürekli görevleri taşeronlara, vekillere devredilmiştir.

4-B, 4-C kapsamında istihdam artırılarak, bu çalışanlar bir çok haktan mahrum bırakılmıştır.

 

Ülke kaynakları ve öncelikleri güçlü, hatırlı ve yandaş çevrelere dağıtılmıştır.

 

Şimdi artık haklı davamız için yola çıktık; bizler de demokratik, ekonomik, sosyal ve siyasal haklarımızı istiyoruz.

Memurumuzun gelecekle ilgili endişeli bekleyişine, her türlü belirsizlik ve umutsuzluğuna son vermek için başlattığımız mücadelede ellerimizi, gönüllerimizi, saflarımızı ve seslerimizi birleştirdik.

 

Vatandaşlarımız, tren istasyonlarına, otobüs duraklarına, havaalanlarına, okullara, hastanelere, devlet dairelerine gittiklerinde hizmet sunulmadığını gördüklerinde, ellerini vicdanlarına koymalarını ve düşünmelerini istiyoruz:

Her gün sabah, herkes uyurken trenler, otobüsler çalışmaya başlıyor; kesintisiz olarak uçaklar havalanıyor, iniyor; ezanlar okunuyor, ders zili çalıyor, gece gündüz doktor, hemşire, hastabakıcı, temizlikçi görevinin başında, karda kışta, soğukta sıcakta her şartta görev yapıyor; itfaiyeci, ormancı yangınlara koşuyor; polis, asker, zabıta herkes işini yapıyor ve bizler fark etmesek de memurlarımız görevlerinin başında olduğu için, hayat olağan seyrinde, aksama olmadan akıp gidiyor.

 

Ama ne zaman ki, bu çalışanlarımız haklarını istiyorlar; adil bir gelir dağılımı diyorlar, ülke kaynakları etkin ve verimli kullanılsın diyorlar, ne yazık ki o zaman siyasi irade, onlara meydanları gösteriyor.

 

Seçim zamanında verdiği vaatleri unutuyor, imzasına sahip çıkmıyor.

 

Her fırsatta çalışmamakla suçlanıyor; yan gelip yatmakla itham ediliyor.

 

En tabi hakları olan, toplu sözleşme ve grev hakkı yıllardır verilmiyor.

 

Devleti temsil eden çalışanlar açlık ve yoksulluğa terk edilmiş, elverişsiz yerlerde çalışırken, seslerine kulak tıkanıyor.

 

İşte ülkemizde kamu çalışanlarının durumu budur.

 

Türk memuru bu nedenlerle bir gün çalışmama hakkını kullanmıştır.

Yıllardır memursuz bir ülke özlemi ile yanıp tutuşanlar, şimdi memursuz Türkiye’yi görsünler.

 

Bizler dün hükümetin;

Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için,

 

Tek taraflı uygulamalardan vazgeçerek, tabanın sesine kulak vermesi için,

 

Büyümeden pay vermediği kamu çalışanına, ekonomik krizin faturasını yüklemekten vazgeçmesi için,

Kapsamlı ve adil bir sosyal güvenlik sistemi için,

 

Sağlıkta katılım payı uygulaması ile vatandaşlarımızı soymaktan vazgeçmesi için,

Adil bir gelir dağılımı sağlaması için,

Ülkemizin kaynaklarını faizciye, rantiyeciye değil, işsizliğe son verecek yatırım harcamalarına aktarması için,

 

Verdiği sözleri yerine getirmesi, attığı imzaya sahip çıkması için…

Memurlarımızın; Toplu sözleşme ve grev hakkı için,

Farklı statülerde istihdam edilerek haklarının geriletilmesine “dur” demek için,

 

Onuru, haysiyeti, kariyeri ve kaybettiklerini geri almak için,

Hak için, adalet için, daha güzel yarınlar için iş bıraktık.

 

Yetkililerin tehditleri, sarı sendikaların grev kırıcı söylemleri bizleri yolumuzdan döndüremedi.

Bizleri bu noktaya getiren siyasi irade, şimdi tehditlerle sesimizi kesmeye çalışıyor.

“Sorunlar masada çözülür” diyor.

Bizler tam 8 yıl iktidarı o masada bekledik.

“Verdiğiniz sözleri tutun, masada attığınız imzalara sahip çıkın” dedik.

 

Masayı yok sayan, bizleri duymayan, görmeyen Başbakan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, dün mü toplu görüşme masasının önemini kavramışlardır?

Madem sorunlar masada çözülmektedir; neden 2008 yılındaki mutabakat hayata geçirilmemiştir?

 

Neden Başbakan, 2004 yılında verdiği toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak sözünü yerine getirmemiştir?

Neden kanunlar hiçe sayılmış; sendikaların karar alma sürecine katılmaları engellenmiştir?

Sekiz yıldır, siyasi iradeden ciddiyet bekleyen memurlarımızı için artık sözün bittiği yere gelinmiştir.

 

Şimdi yargı kararlarıyla, Anayasa hükmü ile, uluslar arası sözleşmelerle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile bizlere tanınmış olan haklarımızı kullandık.

Hakkımızı alan kadar mücadelemiz devam edecektir.

 

Unutulmamalıdır ki; vatandaş memnuniyeti kamu hizmetlerinin kalitesi ile; kamu hizmetinin kalitesi ise memurların hizmet üretme şartları ile orantılıdır.

Daha iyi bir hizmet sunumu, daha mutlu bir kamu çalışanı ile mümkündür.

Bu noktada yaptığımız her eylem, dile getirdiğimiz her talep, vatandaşlarımıza daha iyi bir hizmet sunabilmek içindir.

 

Yıllardır bütün olumsuzluklara rağmen kesintisiz hizmet üreten kamu görevlileri olarak, en temel hakkımız olan yönetime katılma, insanca bir hayat, adil bir paylaşım için kullandığımız demokratik hakkımıza, herkesin saygı duymasını ve bizleri anlayışla karşılamasını umuyoruz.

 

Yaptığımız eylem, kamu görevlileri kadar vatandaşlarımızın da hayattaki memnuniyetini artırmak içindir.

 

Bu nedenle tüm vatandaşlarımızı bizlere destek olmaya davet ediyor, tepkilerini vatandaşın sesi olan kamu görevlilerine değil; vatandaşları görmeyen, duymayan iktidara göstermelerini arzu ediyoruz.

 

YAŞASIN TOPLU SÖZLEŞMELİ GREVLİ SENDİKAL HAK MÜCADELEMİZ!” dedi.

Exit mobile version