Orta Direk Yıkıldı, Yiyici Sınıf El Üstünde

Yayın: 11:47 - 14.01.2010
Güncelleme: 11:47 - 14.01.2010

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki, bir Başbakan 70 milyonun karşısında verdiği sözü tutmamaktadır. Nasıl bir hukuk devletidir ki, yasal olarak zorunlu olduğu halde siyasi iktidar, kamu çalışanları ile imzaladığı toplu görüşme mutabakat metinlerinin gereklerini yerine getirmemektedir.
Nasıl bir adalet anlayışıdır ki, kamu çalışanlarının bir kazanımı olan Toplu Görüşme Primi üç aydan beri gasp edilmeye devam edilmektedir.
Nasıl bir iktidar anlayışıdır ki, 2010 yılı bütçesinin 56 milyar 750 milyon lirası yalnızca faiz çevrelerine, 3.1 milyar lirası da aileleriyle birlikte 12 milyon kişiye ulaşan 3,5 milyon kamu görevlisine ayrılmaktadır.
Bu nasıl bir hükümet anlayışıdır ki, ülkemizde Aralık 2009 sonu itibarıyla Açlık Sınırı 1.106 liraya, dört kişilik bir ailenin Yoksulluk Sınırı da 2.892 liraya yükselmişken; buna karşılık Hükümet 2010 yılının ilk altı ayı için 15/1’deki hizmetliye 1042 lira, 6/1’deki 16 yıllık memura 1101 lira, 3/1’deki 16 yıllık öğretmene 1435 lira tutarında bir maaşı reva görmektedir.

Yedinci senesini doldurup sekizinci yılına giren AKP iktidarlarının kamu çalışanlarına (memurlara) uygun gördüğü muamele şudur;
1: Kamu çalışanlarının ücretleri her sene enflasyon karşısında belirli bir miktar düşürülmüş, böylece, azar-azar, dilim-dilim doğrar gibi, sonuçta, sefalete zorlanan bir kamu çalışanı kesimi yaratılmıştır.
2: Yine bunun yanında, kamu çalışanlarının sosyal hakları da belirli bir sistematik içinde, hiç aksatmadan kırpılmakta, kesilmektedir. Söz gelimi, bilhassa sağlık hizmeti gibi, gerçekten tam anlamıyla hayatî bir konuda, ilaç yüzdelerinden hastane yüzdelerine varıncaya kadar önemli kalemlerde sürekli kesintiler yapılmıştır ve yapılmaya da devam edilmektedir.
3: Kamu çalışanları içinde en büyük dilimi oluşturan eğitim-öğretim çalışanları da çok mağdur edilmiş; öğretmenler, “kadrolu öğretmenlik”, “sözleşmeli öğretmenlik”, “ücretli öğretmenlik” ve “vekil öğretmenlik” şeklinde taksim edilen dört ayrı kategoride istihdam edilmiş ve bu meslek şiddetli bir erozyona tabi tutulmuştur.
4. Genel olarak bakıldığında görülen manzara ise şudur:
AKP’nin yedi yıllık iktidarı döneminde gelir dağılımı dengesi büsbütün bozulmuş, orta sınıf erimiş, üstte bu ülkenin kaymağını yiyen bir “yiyici sınıf” türemiştir. Buna karşılık daha önceki yıllarda Orta Direği oluşturan ve şu anda en altta kalan, aldığı ücret ile geçinemeyen memur, esnaf ve işçi sınıfı ortaya çıkmış, arada bulunan ve her ülke gibi Türkiye’nin de omurgasını oluşturan “Orta Sınıf” yok edilmiştir..
5: Ve tabii olarak Türkiye’nin gizli köleleri işsizler de bu iktidar döneminde görülmemiş sayılara ulaşmıştır

AKP iktidarı süresince;

Özelleştirmeler yoluyla milletimizin malı peşkeş çekilmiştir.
Yaklaşık 200 bin kamu çalışanı özelleştirme mağduru haline getirilmiştir.
Bu durum karşısında hakkını arayan işçiye ise bedel ödetilmektedir.
Memurlara grev-toplu sözleşme sözü verilmiş ama sonra unutulmuştur.
Çalışanlara artan milli gelirden pay verilmemiş, büyümenin kaymağı küresel sermayeye dağıtılmıştır.
Ama ekonomik krizin faturası dar ve sabit gelirlilere kesilmiştir.
Sosyal güvenlik reformu denmiş, vatandaşlarımızın hakları gasp edilmiştir.
Çıkarılan her kanunla, kamu yönetimi düzenlemeleri ile bilinen memur kavramı yok edilmek istenmiştir.
Uygulanan ücret politikalarıyla memurlarımız yoksulluğa ve açlığa terk edilmiştir.
Sağlığa, yatırımlara, ücretlere ayrılan pay azaltılıp, işsizliğin artmasına göz yumulmuştur.
Millete dağıtılmayan milletin parası; faizciye, tefeciye dağıtılmıştır.
Ve sonunda Kamu çalışanları patlama noktasına getirilmiştir.
Bu Hükümet döneminde Müsteşar, Genel Müdür ve Profesörler dışındaki bütün devlet memurları yoksulluk sınırının altında maaş almaktadırlar!
Bugün, memurların azımsanmayacak %7’’lik kesimi ile emeklilerin tamamı açlık sınırının altında maaş almaya mahkûm edilmiştir.

Fazla söze ne hacet!
Bundan daha mükemmeli olamaz!
İşte AKP iktidarı!
İşte kamu çalışanı!
İşte emekli!
İşte “orta sınıf”!

Sivil Toplum teşkilatlarına büyük önem verdiğini iddia eden Hükümet, tam aksine; en önemli sivil toplum örgütü olan sendikaların gücünü kırmak için elinden geleni yapmaktan geri durmamakta, vaktinde verilen sözlerini hatırlarına bile getirmek istememektedirler. Hatta memurların 10 liralık Toplu Görüşme Primi kazanımını gasp etmekten bile utanmamaktadırlar.
Sayın Başbakan, seneler öncesinde vermiş olduğu “grev ve toplu sözleşmeli sendikal hakları” hatırına bile getirmek istememektedir.
Bu noktada, Türkiye Kamu-Sen olarak Hükümet’e bir sözümüz olacak:
Siz hiçbir sözünüzü ve imzaladığınız yükümlülüklerinizi hatırlamak istemiyor olabilirsiniz; fakat biz sizi hiç unutmayacağız, hep hatırlayacağız?
Ama nasıl bir hatırlama olacak bu?
Bir düşünün bakalım!
Artık düşünme sırası sizde…

Türkiye Kamu-Sen
İstanbul İl Başkanı
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

M. Hanifi Bostan
Exit mobile version