Memurun Zamlara Karşı Mücadelesi

Yayın: 10:25 - 15.01.2010
Güncelleme: 10:25 - 15.01.2010

 

Türkiye Kamu-Sen İstanbul İl Başkanı  Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan maaşlara yapılan zamların,günlük yaşamdaki zamları karşılamadığını belirtiyor.Yapılan memur maaş zamlarına da şu şekilde açıklama getiriyor :

 

Kamu çalışanlarının her yılı bir öncekinden daha zor olmaktadır. 2009, ekonomik krizin etkilerinin en ağır hissedildiği yıl olarak kamu görevlilerinin belini bükmüştür. Siyasi irade 2010 yılında ekonomik krizden çıkılacağını iddia edince, memurlarımız ümitlenmiş, 2010 yılını krizden çıkacağı yıl olarak beklemiştir.

Ancak, henüz 2009 yılının Ağustos ayında takke düşmüş kel görünmüştür. 2010 yılı için kamu görevlilerine %5 oranında artış öngören irade,  ekonomik krizden çıkışın yolunu, düşük maaş artışı yoluyla memurlardan keseceği kaynakta bulmuştur. Memurlarımıza yapılan utanç verici maaş artışına karşılık, milletimizin zorunlu harcamalarındaki artış oranı geçtiğimiz yıl için %15’leri seviyesinde gerçekleşmiştir.

2009 yılında; Kuru soğan %85, Koyun eti %53, Tavuk eti %41, Dana eti %26, Patates %30, Şebeke suyu %16, Deterjan %14, Elektrik %8, Mutfak tüpü %11, Taze soğan %43 oranında zamlanmıştır. Dolayısıyla harcamalar, gelirden daha fazla artmıştır. Bu durum geliri düşen vatandaşlarımızın harcamalarını kısmasına ve piyasalarda durgunluğun hâkim olmasına yol açmıştır. Durgunluk, işletmelerin kapanmasına neden olmakta, işsizlik yaratmakta, yoksulluğu ve açlığı artırmaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamlarına göre ülkemizde her beş kişiden biri, kendine yetecek kadar gelir elde edememekte, başkasının yardımına muhtaç şekilde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Gerçekte bu oran çok daha yüksektir ama bu resmi rakamlar bile milletimizin hal-i pür melalini ortaya koymaktadır.

Ancak, siyasi irade gelir dağılımında adaleti sağlamanın önemini bir türlü kavrayamamakta, sürekli belli çevreleri gözetmekte, memur, işçi, emekli, dul ve yetimleri göz ardı etmektedir. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” demiş atalarımız.

Siyasi iradenin adil bir yönetim için herkese eşit davranma, geliri adil dağıtma zorunluluğu vardır. Ülkenin huzur ve refahının anahtarı nimette de külfette de eşitlik, adalettir. Sosyologlar, en yüksek gelirli grup ile en düşük gelirli grup arasında 8 kat fark oluştuğunda o ülkede kargaşa yaşanır, sosyal patlamalar olur demektedir. Yine Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre ülkemizde bu fark 8,1 kata çıkmıştır. Yani son dönemde zengin biraz daha zengin, fakir biraz daha fakir olmuştur. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, düşük maaş artışları, işsizlik ve yoksulluk nedeniyle her gün cinayetler işlenmekte, soygunlar yapılmakta, aileler parçalanmaktadır. Ülkemiz sosyal patlamaya doğru hızla ilerlemektedir. Vatandaşlarımızı ekonomik krize ezdirmediğini iddia eden hükümet yetkilileri, memurun, işçinin, sokağa döktüğü sosyal çevrelerin halini görmemekte, yaşanan dramı, suçlardaki patlamayı idrak edememektedir.

Hükümet bir taraftan memurluk güvencesini ortadan kaldıracak girişimlerde bulunurken, diğer taraftan uluslar arası sözleşmelerden doğan toplu sözleşme ve grev hakkını vermeyerek memurlara zulmetmektedir. Bir taraftan ekonomik krize 54 milyar TL kaynak ayırırken, diğer taraftan bu paranın içinden bir kuruşunu bile memurlara vermeyerek zulmetmektedir. Öyle ki, ekonomik kriz tedbiri olarak vergi istisnaları, vergi indirimleri, prim kolaylıkları yoluyla korunan, ayrıcalıklı bir kesim oluşturulmuştur. 54 milyar TL’lik kaynak sayesinde AKP tarafından yaratılan ayrıcalıklı kesim için teğet geçmiş olsa da; memurlarımız başta olmak üzere tüm dar ve sabit gelirlilerimiz için ekonomik kriz, hayatlarının tam ortasından, yakıp yıkarak geçmiştir. Şimdi ise bu 54 milyar TL’nin faturası da memurlarımıza çıkarılmak istenmektedir.

2010 yılı için memur ve memur emeklilerinin maaşlarına %2,5 + %2,5 zam öngörülürken, 1 Ocak’tan itibaren ekonomik krizin faturası olarak; Emlak vergisine %50, Kurşunsuz benzine yıllık %35, Lojman kirasına %20, Otoyol ve köprü geçiş ücretlerine %14, Otobüs ücretlerine %8 zam yapılmıştır. Bu vergi ve zamlardan en çok etkilenen kesim memurlardır. Buna rağmen Sayın Başbakan, “milletin parasına göz diken iktidar olmadık, enflasyona milletimizi ezdirmedik” diyebilmektedir.

Yıllık %5 maaş zammı verdiğiniz memurların maaşından %49 vergi keserek mi milletin parasını koruyorsunuz; yoksa tüm vergilere ve kamu hizmetlerine %15 zam yaparak mı, memurun parasını koruyorsunuz? merak ediyoruz. Yetkililere soruyoruz: Milletin parasına başka türlü nasıl göz dikilir? Milletin parası başka türlü nasıl gasp edilir? Memura reva görülen yıllık maaş artışı %5’tir. Bunu da %2,5+ 2,5 şeklinde iki taksit halinde artıracaktır. Ama daha yılın başında iğneden ipliğe her şeye, en az %15 zam yapılmıştır. Memur enflasyona başka türlü nasıl ezdirilir? Madem milleti enflasyona ezdirmediniz, memuru, emeklisi, eczacısı, TEKEL işçisi, Şeker işçisi, itfaiyecisi, çiftçisi neden sokaklarda hak aramaktadır?

Memurları, dar ve sabit gelirlileri ezmekte sınır tanımayan siyasi irade, yapılan zamlar ve vergi artışları ile yetinmemiş, sağlık ve sosyal güvenlikte yaptığı düzenlemelerle de milletin cebine el atmıştır. Özel hastanelerin katkı payı oranlarının %133 artırılması, Muayenelerde alınan katkı payının devlet ve üniversite hastanelerinde 8 TL, özel hastanelerde 15 TL olarak belirlenmesi, 18 yaşın üstündeki herkesten en az 30 TL Genel Sağlık Sigortası primi kesilmesi zorunluluğunun getirilmesi, AKP’nin memurlara sağlık alanında çıkardığı fatura bedeli olmuştur.

2010 yılının ilk yarısı için en düşük memur maaşına 26 TL, ortalama maaşa 35 TL artış yapılmışken; zamlarla, vergilerle, sağlıkta katılım payı yoluyla memurlarımızın kayıpları aylık 60 TL’yi bulmaktadır. Buna kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almak denir. Buna düpedüz göz boyamak denir. Bu yolla memur maaşları bir ileri, iki geri gitmektedir. Bugüne kadar siyasi irade, bir eli ile memurumuzun cebinden gasbettiğini diğer eli ile ayrıcalıklı çevrelere dağıtmıştır.

Dar ve sabit gelirlileri gözetmeyen yanlış ekonomik politikalar ve yapılan ayrımcılık, vatandaşlarımızı her geçen gün biraz daha mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürüklemektedir. Memurlara %5 olarak uygulanacak maaş artışı, diğer tüm kesimlerde %8 ile %25 arasında değişen oranlarda olacaktır. Emeklilere yapılan maaş artışlarından yararlanamayacak tek kesim memur emeklileridir. 2010 yılı için en düşük maaş zammı memurlara yapılmıştır. Bu uygulama bile AKP’nin yaptığı ekonomik ayrımcılığın ispatıdır. Bu uygulama, ekonomik krizin, bütçe açıklarının memurlarımızın ve memur emeklilerinin sırtına yüklendiğinin ispatıdır. Memurlarımız mutsuz ve umutsuz bırakılmıştır. Bu şekilde 2010 yılı 2009’dan daha parlak olacak söyleminin ne anlama geldiği anlaşılmıştır.

Bugün yılın ilk maaşını alan memurlarımız için 2010 yılının ne denli zor olacağı bir kez daha belli olmuştur. Zamlar, vergiler, katkı payları memurlarımızın üzerine kâbus gibi çökerken, maaş bordrolarına baktıklarında gördükleri manzara çok daha korkunçtur. Aldığı maaşla ay sonunu getiremeyeceği aşikâr olan memurlarımız, daha şimdiden ay sonuna kadar gerekli parayı temin etmenin yollarını aramaktadır. Ortalama 36 TL zamma karşılık, cebinden çıkacak 60 TL fazladan parayı nasıl temin edeceğini düşünmektedir.

Her yıl memurlarımıza, zehir zemberek bir fatura çıkarılmaktadır. Memurlarımız adeta başkalarının yediği yemeğin bedelini ödemeye zorlanmaktadır. Bütün bu haksızlıklara rağmen, siyasi iradenin milletin yüzüne nasıl bakabildiğini doğrusu merak ediyoruz. Memurlarımız kendisine, vergileri, harçları, zamları, katkı paylarını, yoksulluğu, açlığı, verilmeyen haklarını, geriletilen kazanımlarını hatırlattığı için maaş bordrolarına bakmak bile istememektedir.

Türkiye Kamu-Sen olarak yapılan haksızlıkların bir bedelinin mutlaka olacağını, bu haksızlıkların da hesabının mutlaka sorulacağını siyasi iradeye bir kez daha hatırlatıyoruz. Bizler memurlar olarak, yapılan haksızlıkları, fahiş zamları, yaşam koşulları altında ezilmeyi hatırlatan maaş bordrolarımızı, hak için, adalet için, almadığımız hizmetin, kullanmadığımız kaynağın bedelini ödememek için yaktık. Memurlarımıza bu haksızlığı yapan, tüm kesimlerden ayrı tutarak, haklarını gerileten, çalışan ve emekliler içinde en düşük maaş artışını reva gören ve memurları kaderiyle baş başa bırakan iktidara hakkımızı haram ediyoruz. 

Türkiye Kamu-Sen

  İstanbul İl Başkanı 

Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

Exit mobile version