SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kartal Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:
Anasayfa Genel Flaş

Gemi inşa sanayisinin sorunları acil çözüm bekliyor

Yayınlanma:
ABONE OL
Gemi inşa sanayisinin sorunları acil çözüm bekliyor

MHP İstanbul Milletvekili D.Ali TORLAK  konuyla ilgili  yaptığı açıklamada :

Denizcilik sektörünün ülkelerin dünyaya açılımını ve entegrasyonunu sağlayan en önemli sektörlerden biri olduğunu belirti ve devam etti. Bu açılım ve entegrasyon ne derecede güçlü olursa ülkelerin ekonomik gücü de o derece yüksek olmaktadır.

Büyüme potansiyeli çok yüksek olan denizcilik sektörü, yük ve insan taşımacılığından, turizme, sanayiye, ticarete, hizmet sektörüne varıncaya kadar bir çok sektörü tetiklemektedir. Hızlı büyümeyle birlikte sancılar da yaşayan Türk denizcilik sektörünün ve reel ekonominin lokomotifi ise gemi inşa ve yat sanayidir.

Bu bağlamda;

• Yurt dışına ihraç etmek üzere inşa ettiği gemiler ve yabancı bayraklı gemilerin bakım onarımlarıyla döviz girdisi,

• Uluslararası rekabet gücünün arttırılması için teknoloji transferi,

• İhraç amaçlı inşa edilen yeni gemiler ve tersanelerimizde bakım onarımlarının gerçekleştirildiği yabancı bayraklı gemilerle, kota sınırlamaları ve diğer nedenlerle normal olarak ihraç edilmesi mümkün olmayan bir çok yan sanayi ürününe ihracat olanağı sağlayarak, yan sanayide faaliyetlerini sürdüren ortalama 500 iş koluna direkt olarak destek,

• Toplam gemi maliyetinin yaklaşık % 35’inin ekonomiye katma değer olarak dönmesi,

• İnşa ettiği askeri gemiler ve aynı zamanda savaş veya olağanüstü durumlarda Deniz Kuvvetlerimize vereceği hizmetler ile ülke savunmasına katkı,

gibi sanayimizin emek yoğun ve yüksek katma değerin üretildiği ağır sanayi kolu olan ve diğer sanayi kollarını bir lokomotif gibi sürükleyerek gelişmelerine önemli katkıda bulunan gemi inşa ve yat sanayi, hem ekonomiye katkısı hem de istihdam potansiyeli oluşturması nedeniyle ülkemiz açısından önemi yadsınamaz ölçüde büyüktür.

Bu nedenlerle, gemi inşa sanayisinin başarısı ve istikrarlı bir şekilde büyümesi, inşa, bakım-onarım ve tadilat faaliyetlerinin kurumsal bir yapıda, ulusal ve uluslararası mevzuata uygun olarak yürütülmesi, liman ve bayrak devleti uygulamalarının sıkı bir şekilde devam ettirilmesi Türkiye’nin dünyadaki prestiji açısından hayati önemdedir.

Türkiye; Türk boğazları ile Karadeniz’e sahildar ülkelere ve Orta Asya’ya, Doğu Akdeniz’deki konumu nedeniyle Orta Doğu’ya ve Kuzey Afrika’ya, Cebelitarık’la Atlantik’e, Süveyş’le uzak doğuya açılmakta olup jeo-politik ve jeo-stratejik öneme haizdir.

Bununla birlikte, jeo-politik ve jeo-stratejik öneme haiz Türkiye’nin denizcilik sektöründe uluslararası platformda hak ettiği yere gelebilmesi için dünya standartlarına ve teknolojik gelişmelere uygun limanlara sahip olması, gelişen taşımacılık ve liman teknolojilerine ayak uydurması, dış ticaret taşımalarında ülke payının yükseltilmesi için deniz ticaret filosunun gençleştirilmesi, gemi inşa ve yatçılığa hak ettiği önemin verilmesi gibi gerçeklerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. 

Yaşanan küresel krizin ve belirsizliklerin henüz sona ermediği ikinci yılında; mevcut tablonun önümüzdeki dönemde küresel ekonomide, hem makro hem mikro düzeyde değişimlere, yeni yapılanmalara ve yön değişikliğine yol açması kaçınılmazdır.

Ancak kriz sonrasında yön ne olursa olsun, rekabet kaldığı yerden tüm yoğunluğuyla devam edecektir. Bu nedenle her zaman olduğu gibi, krize karşı mücadelenin yanında hem özel sektör, hem de hükümet ve ekonomi yönetimi rekabet gücünü geliştirmeye yönelik çalışmaları, krize rağmen ara vermeden devam ettirmelidir.

Bu kapsamda, dünyada değişen ekonomik şartlar, siyasi olaylar ve teknolojik gelişmelere paralel olarak deniz taşımacılık anlayışı değişerek, Dökme taşımacılıktan Konteyner ve Ro-Ro taşımacılığına doğru kaymıştır.

Ancak bu gelişmelerde, coğrafî konumu Asya ile Avrupa arasında bir köprü durumunda olmasına rağmen Türkiye oldukça gerilerde kalmıştır. Kısaca, Türk Deniz Ticaret filosu, taşıma taleplerini karşılayabilecek seviyede ve yeterlilikte değildir.

Bu nedenle, Türk denizciliğin de önemli tehdit kaynağı olarak karşımıza çıkan, dünya navlun piyasasında ülke olarak çok az pay almamıza neden olan yaşlı deniz ticaret filomuzun gençleştirilmesi çalışmalarının ivedilikle ele alınması, bu konuda destekleyici ve teşvik edici bir devlet politikasının oluşturulması gereklidir.

Bugün artan ticaret hacmi, gelişen teknolojik nedenlerle artırılan güvenlik kuralları çerçevesinde gemilerin yenilenmesi çalışmaları kapsamında toplam inşa kapasitesi 100 milyon dwt olan dünya tersanelerinde, küresel krize rağmen 504 milyon dwt gemi siparişi bulunmaktadır.

Bu siparişlerin büyük çoğunluğunu, küresel krize rağmen doğrudan veya dolaylı devlet desteği ile Çin, Japonya ve Güney Kore gemi inşa sanayisinin alması irdelenmesi ve üzerinde durulması gereken bir husustur. 

 

Ülkemizde ise, destek ve teşviklerin olmaması, kredi maliyetlerinin yüksekliği ve armatörlerin kriz nedeniyle düşen navlun gelirlerine paralel olarak kredi bulmakta zorlanmaları gibi nedenlere bağlı olarak, gemi inşa siparişlerinde büyük oranlarda düşme meydana gelmiş, verilen siparişlerin de büyük çoğunluğu iptal edilmiştir.

Sonuç olarak gemi inşa sektöründe fiili istihdam sayısı % 70 oranında bir düşüşle 34 binden 10 bine gerilemiştir.

Türk gemi inşa sanayi, yılda 2,5-3 milyar dolar civarında katma değer yaratmakta ve toplam gemi maliyetinin yaklaşık % 25’ini işçilik üzerinden ekonomiye sıcak para olarak kazandırmaktadır.

Ayrıca, orta büyüklükteki bir gemi inşasında devlete kazandırılan katma değer oranı ise ortalama % 35’ dir.

Bu kapsamda; ülkemizin istihdam, döviz kazanım, döviz ikamesi ve vergi geliri elde edebilmesi için, kredi ve teminat sıkıntısı içerisinde ayakta durmaya çalışan gemi inşa sanayimizin yeniden canlanması ile istihdam ve katma değer yaratabilmesinin bugün için vazgeçilmez ve en öncelikli koşulu, tersanelerimizin önünü açıcı yapısal ve finansal tedbirlerin biran evvel devreye sokularak, sektörün dünya gemi inşa piyasasındaki konumunu koruması sağlanmalıdır.

Aksi takdirde sektör için; 2010 yılı, bitmemiş işlerin son dönemleriyle ve tamire yönelerek geçirdiğimiz 2009 yılından çok daha vahim olacaktır.

Bu nedenle, sektörün uzun yıllar içerisinde verilen emeklerle elde etmiş olduğu birikiminin ve kalifiye insan gücünün, en önemlisi de bir dünya markası olan Türk Gemi İnşa Sanayi imajının kaybedilebileceği unutmamalıdır.

Bilindiği üzere gemi inşa sanayi dışarıya entegre olmuş bir sektördür. Dolayısıyla Türkiye’de yaşanan krizlerden çok, dünyada yaşanan krizlerden etkilenmektedir. Yaşanmakta olan küresel kriz, tersanecileri negatif yönde, maksimum düzeyde etkilemiştir ve etkilemeye de devam etmektedir.

Her ne kadar sektör iyimserliğini devam ettirse de, küresel krizin ve krize bağlı belirsizliklerin devam etmesiyle orantılı olarak gemi inşa ve gemi yan sanayisindeki durum çok vahim bir noktaya doğru ilerlemektedir.

Küresel krizi ülkemiz gibi yaşayan gelişmiş ülkelere bakıldığında, Eximbank benzeri kuruluşlarının denizciliğe ve gemi inşa sanayisine önemli oranda ihracat kredileri verdiği bilinmektedir.

Ülkemizde de bu tür uygulamaları hayata geçirerek denizcilik sektörünü, içinden çıkılmaz hale getiren finansal sıkıntılardan kurtarmak için; Eximbank’ ın gemi inşa sanayisine desteği artırılarak, düşük faizli uzun vadeli kredi imkanı sağlanmalıdır.

Ayrıca, kamu ve özel bankaların denizcilik ve gemi inşa sektörüne ilgisizliğinin giderilmesi, hükümet ve ekonomi yönetimi tarafından acil olarak gündeme alınmalıdır.

Bu kapsamda, orta vade de Türk bankacılık sektörünün, denizcilik yatırımlarına uygun olarak ihtisaslaşması ve uluslar arası normlara uygun ihracata yönelik köprü kredisi, orta ve uzun vadeli kredi ile teminat mekanizmalarını hayata geçirecek yapıya kavuşturulması gerekmektedir.

Dünya’da dolaşan malların % 90’ının denizyolu ile yapılması, denizcilik ve gemi inşa sektörünü, halen süregelen yeniliklere odaklanmaya ve en modern makine ve teçhizat yatırımlarını geliştirme gayreti içinde olmaya itmektedir.

Bu nedenle, modernizasyon ve plan tadilatı durumlarında görüş alınacak kurum sayısı sınırlandırılarak izin süreci hızlandırılmalı, bu kapsamda; tersanelerin modernizasyonu için projeye dayalı finansal destek sağlanmalı ve verimliliğin artırılmasına yönelik mevcut tersanelerde teknolojik yapılanmalar teşvik edilmelidir.

Transit taşımacılık da önemli tehdit kaynağı olarak karşımıza çıkan ve dünya navlun piyasasında çok az pay almamıza neden olan yaşlı deniz ticaret filomuzun gençleştirilmesi kapsamında, gemilerini Türk tersanelerinde yaptırmaları şartıyla teşvik ve kredi desteği verilmelidir.

Kriz nedeniyle navlun gelirlerindeki düşüşlere bağlı olarak ödeme sıkıntısına düşen armatörlere kredi ödeme kolaylığı ya da kredi erteleme imkanı sağlanmalıdır.

Ayrıca, bu dönem için sektörün çok ağır yükleri olan SSK, elektrik, enerji, ve peşin vergi konularında da sektöre kolaylık gösterilmelidir.

Otomobil sektörüne yapılan destek, yerli yatırımcıların yoğunlukta bulunduğu gemi inşa ve denizcilik sektörüne de yapılmalıdır.

Türk denizcilik sektörü; desteklendiği, gerekli yapısal ve yönetsel tedbirler alındığı takdirde, Türkiye’nin kaynak eksikliğini ve cari açığını en az yatırımla ve en az destekle giderebilecek önemde bir sektördür.

Bu destek sağlanırsa;

  • Ülkenin en önemli sorunlarından olan istihdamda sektörün emek yoğun yapısı nedeniyle büyük istihdam artışı sağlanacaktır.
  • Dışarıya minimum düzeyde ödenecek navlunlarla kaynak tasarrufu sağlanacak, üçüncü ülkeler arası taşımacılıktan daha fazla döviz kazanımı elde edilecektir.
  • Kabotaj taşımacılığının canlanmasıyla karayolları bakım, idame yenileme masrafları ve akaryakıt tüketimindeki azalmalarla ayrı kaynak imkanları yaratılacaktır.
  • Dünya deniz ticaret filosunun güvenlik ve çevre mülahazalarıyla yenilenme dönemine girmiş olması nedeniyle kendi filomuza inşa edilecek gemilerin yanı sıra, dünya gemi inşa piyasasından pay alınarak ülkeye kaynak girişi ve yan sanayinin gelişimi sağlanacaktır.
  • Balıkçılık sektöründeki gelişim önemli bir istihdam ve ihracat olanağı sağlayacaktır.
  • Limanlardan yapılacak transit taşımacılıktan Türkiye milyarlarca dolar gelir elde edeceği gibi, bazı ürünlerin Türkiye’de üretim ve montajına yönelik sanayi tesislerinin kurulmasına yol açabilecektir.

Ancak, ülkemizi çevreleyen denizler ile dünya deniz ticaretindeki katma değerden, yani 23 trilyon dolarlık yıllık pastadan; deniz ulaştırması, liman ve kıyı tesisleri işletmeciliği, gemi inşa ve tersanecilik, deniz turizmi, balıkçılık, denizcilik eğitimi, amatör denizcilik ve doğal kaynak işletmeciliği ile denizlerin canlı ve cansız kaynaklarından ve enerji imkanlarından bu coğrafyanın hak ettiği payın çok azı temin edilmektedir.

Kuşkusuz bunun birinci nedeni deniz ülkesiyiz ama denizci ülke değiliz. Yüzümüzü denize dönebilmiş, ve bunu nesilden nesile aktarabilen bir millet görünümünde değiliz. Unutulmamalıdır ki üzerinde yaşadığımız coğrafya, denizci olmayan devletleri ve sırtını denize dönen milletleri asla affetmemiştir.

Bu nedenle, “denizlere hakim olan, dünyaya hakim olur” sözüyle Barbaros Hayrettin Paşa’nın, ” Denizciliği, Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.” vecizesiyle Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedeflere politik ve stratejik düzeyde gösterilecek irade ve kararlılıkla varılabilmesi için, “Türk Denizcilik Sektörünün sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi” gerektiği muhakkaktır.

Sonuç olarak; Gemi inşa ve denizcilik sektörü, bir yumak haline dönüşerek birikmiş sorunların çözümü noktasında devletten destek beklemektedir.

İlgili Haberler