“Miraç; heva ve heveslerden, hırs ve intikam duygularından, öfke ve gazaptan, kibir ve gururdan vazgeçerek Allah’ın yoluna girmektir…”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Recep ayının 27. Gecesi olarak idrak edilen Miraç Kandili vesilesiyle bir mesaj yayımladı.
Yayımladığı mesajda “Miraç Kandilinin bütün yaratılmışlara, yediden yetmişe bütün milletimize, İslam ümmetine ve tüm insanlığa hayır, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum” diyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Allah’ım, bizi birbirimize düşürmek isteyen, kuvvetimizi parçalamak, dayanışma ruhumuzu zayıflatmak, yuvamızı dağıtmak isteyen her türlü fitne ve fesattan bizleri muhafaza eyle! Muhabbetimize, birliğimize,kardeşliğimize gölge düşüren her türlü şiddetten, nifaktan, tefrikadan,şeytandan bizleri muhafaza eyle…” diye niyazda bulundu.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ayrıca Miracın bir arınma ve Allah’a yükseliş olduğunu kaydettiği mesajında Allah’a yükselmenin yolunun heva ve heveslerden, hırs ve intikam duygularından, öfke ve gazaptan, kibir ve gururdan vazgeçmek olduğunu kaydetti. Başkan Görmez şu ifadelere yer verdi;
“Miraç; heva ve heveslerden, hırs ve intikam duygularından, öfke ve gazaptan, kibir ve gururdan vazgeçerek Allah’ın yoluna girmektir…”
Her yıl gelen Miraç, bizlere herşeyden önce yükselme yollarının yegâne sahibinin Allah olduğun uhatırlatmaktadır. Miraç, bir arınma ve Allah’a yükseliştir. Allah’a yükselmenin yolu heva ve heveslerinden, hırs ve intikam duygularından, öfke ve gazaptan, kibir ve gururdan vazgeçerek Allah’ın yoluna girmektir. Bugün miracın yücelme ve yükselme anlamlarını dikkate alarak bireyin, toplumun ve bütün insanlığın maddi-manevi yükselişi üzerinde yeniden düşünmek durumundayız.
İnsanlığın son rehberi Peygamber Efendimizin (sas) Miraç’tan, Allah’a yükselişten sonra yeryüzüne,insanların arasına dönmüş olması ile adalet, merhamet ve sevginin kılavuzu,öncüsü, rehberi olarak bize sonsuz kurtuluşun yolunu açmaya devam etmesi son derece manidardır.
“Her sorumluluk bir emanettir ve emaneti omuzlarında taşıyan her insan gurur ve kibirden uzak durarak bütün insanlara karşı mütevazı ve alçak gönüllü olmak zorundadır…”
Sevgili Peygamberimizin (sas)Miraç’tan hediye olarak getirdiği Bakara suresinin son ayetlerinde Rabbimiz bizlere yüksek sorumluluklarımızı ve zaaflarımızı birlikte hatırlatmaktadır. Her sorumluluk bir emanettir ve emaneti omuzlarında taşıyan her insan, her türlü kin ve öfkeden, haset ve fesattan, gurur ve kibirden uzak durarak bütün insanlara hatta bütün mahlûkata karşı mütevazı ve alçak gönüllü olmak zorundadır.Zira Efendimizin (sas) ifadesiyle tevazu yüceltir, kibir düşürür, gurur aldatır,haset bitirir. Nefsimizin ölümcül zaafları bizi her türlü miraçtan, yüceliş ve yükselişten alıkoyar.
“Güç, kuvvet ve kudret yalnız ve yalnız Allah’ındır…”
Yüce İslam’ın insan ve toplum tasavvurunda Allah’ın kullarının birbirine üstünlüğü yoktur. Güç, kuvvet ve kudret yalnız ve yalnız Allah’ındır. Başımıza gelen her musibeti ve felaketi,bizler acaba Allah’ın gücüne gidecek bir hatamız mı oldu, bir gönül mü kırdık,diye kendi nefis muhasebemize vesile bilir ve son nefesimize kadar bu sorumluluk duygusuyla hareket ederiz.
“Toplumsal düzeni korumakla görevli olan herkesin, birbirimizin hukukunu koruması en mukaddes görevlerin başında gelir…
Yeryüzünün bütün canlılarına olduğu gibi yaratılmışların en seçkini ve şereflisi olan insana hürmet etmeye,insanın ve bütün canlıların hukukunu korumaya mecbur ve mahkûmuz. Bizler sadece musalla taşının önünde değil; hayatımızın her anında birbirimizin rakipleri değil şahitleriyiz. Dolayısıyla birey, toplum ve toplumsal düzeni korumakla görevli olan herkesin, hepimizin birbirimizin hukukunu koruması en mukaddes görevlerimizin başında gelir.
“Miraç Kandilini sevgiyle, hasretle ve özlemle selamlıyoruz…”
İç huzurumuzun, muhabbet ve kardeşliğimizin biraz zedelendiği; öfke, kibir ve gururla köpüren nefislerimizin duygularımıza, vicdanlarımıza hükmettiği; akl-ı selimin,sağduyunun sesini yeteri kadar duyuramadığı; bilerek ya da bilmeyerek birbirimizi incittiğimiz; öfkelerimizin sokağa, meydanlara taştığı şu hüzünlü günlerde bir cankurtaran, bir can simidi gibi, bir hazık hekim gibi, bir şifa reçetesi olarak imdadımıza yetişen, ruhumuzu serinleten mübarek Miraç Kandili’mizi başımıza tac ediyor, ilahi müjdelerle, bağış ve lütuflarla, ikram ve ihsanlarla gelen bu güzel kandili sevgiyle, hasretle ve özlemle selamlıyoruz.
“Allah’ım, muhabbetimize, birliğimize, kardeşliğimize gölge düşüren her türlü şiddetten, nifaktan, tefrikadan, şeytandan bizleri muhafaza eyle…”
Bu kutlu gecenin yüzü suyu hürmetine Rabbi Rahimimizden incinmiş kalplerimizi te’lif ederek birleştirmesini diliyoruz. Allah’ım bize merhamet eyle! Bizi birbirimize şahitler ve veliler kıl! Bizi birbirimize düşürmek isteyen, kuvvetimizi parçalamak, dayanışma ruhumuzu zayıflatmak, yuvamızı dağıtmak isteyen her türlü fitne ve fesattan bizleri muhafaza eyle! Muhabbetimize, birliğimize,kardeşliğimize gölge düşüren her türlü şiddetten, nifaktan, tefrikadan,şeytandan bizleri muhafaza eyle!
Miraç Kandili vesilesiyle hatırlatmak isterim ki tarih boyunca farklılıkları zenginlik olarak kabul etmiş bir medeniyetin mensupları olarak birbirimize her zamankinden daha çok hoşgörü göstermeliyiz. Birbirimizle daha çok konuşmalıyız. Birbirimizi daha çok dinlemeliyiz. Birbirimizi daha çok anlamaya çalışmalıyız.
Hassas ve sorunlu dönemeçlerden geçtiğimiz şu günlerde Mirac-ı Nebi’ye hürmeten kırılan kalpleri onarmak,yıkılan köprüleri yeniden kurmak, unuttuklarımızı bir daha hatırlamak,kaybettiklerimizin peşine düşmek yapmamız gereken vazifelerdir.
Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin, yurt dışındaki millet varlığımızın ve bütün İslâm âleminin mübarek Miraç Kandilini tebrik ediyorum. Bu mübarek gece vesilesiyle ülke olarak son günlerde yaşadığımız olumsuzlukların yerini sağduyu ve sükûnetin; barış ve huzurun almasını; ayrıca yakın coğrafyamızda zulüm, haksızlık, şiddet ve terörün altında inim inim inleyen İslâm beldelerinin tekrar barış yurduna dönüşmesi için Rabbime dua ve niyaz ediyorum.
İlgili Haberler