28 Şubat 1997 darbesini yapan cunta, ordu içinde illegal bir şekilde oluşturulmuş ve TSK’nin meşru kurumsal hiyerarşisini ele geçirerek ordunun kurumsal gücünün ve etkinliğinin yerine geçmiştir. Ele geçirilen bu silahlı güç, millet iradesine yapılan darbede kullanılmıştır.
Darbeci cunta, darbe düşüncesine karşı olanları tasfiye etmek ve hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla ordu içerisinde kurumsal hiyerarşi dışında farklı bir illegal örgütlenmeden de faydalanmıştır. Bu örgütlenme Batı Çalışma Grubu’dur.
BÇG örgütü amaçlarına ulaşmak amacıyla, darbe karşıtı olarak değerlendirilen unsurları bastırmak ve pasifize etmek için, beş bine yakın TSK personelini Yüksek Askeri Şura kararları ve üçlü kararnameler yoluyla tasfiye ettirmiştir. Uygulanan psikolojik harp taktikleri, cebir, şiddet, mobbing ve benzeri baskı yöntemleri ile binlerce TSK personelinin de istifa ve emeklilik yolu ile ordudan ayrılması sağlanmıştır.
Böylece, 28 Şubat sürecinin ilk aşaması olan orduya karşı darbe gerçekleştirilmiştir.
Öncesi ve sonrası ile bir süreci içeren 28 Şubat 1997’de, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve MGK Genel Sekreteri’nin yönettiği, Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’İN desteklediği darbeci cunta ve bu cuntanın kullandığı BÇG örgütü mensupları, milletin yurt savunması için emrine verdiği Silahlı Kuvvetlerdeki makam ve rütbelerinden aldıkları gücü kötüye kullanarak zayıf koalisyon hükümetlerinin sebep olduğu İSTİKRARSIZ SİYASİ ORTAMDAN da yararlanarak planlı, hazırlıklı ve SİNSİ bir darbe gerçekleştirmişlerdir. Bu darbe ile:
· Oluşturulan illegal BCG örgütü marifeti ile ordu yönetimi ele geçirilmiştir.
· Ordunun kurumsal hiyerarşiye uygun yasal emir-komuta zinciri tahrip edilerek, BÇG örgütünün hiyerarşik yapısına dönüştürülmüştür.
· TSK, başta terörle mücadele olmak üzere asli görevlerini yapamaz duruma getirilmiştir.
· Ordunun disiplin yapısı bozulmuştur.
· Siyaset dışında kalması gereken ordu, adeta siyasi/ideolojik bir kurum haline dönüştürülmüştür.
· Ordu-millet bütünleşmesini tahrip edilerek, ordu millete ve değerlerine düşman gibi gösterilmiştir.
· Kurgulanmış olaylarla gerçekleştirilen provokasyonlar ve psikolojik harp yöntemleriyle, milletin inanç ve değerleri iç tehdit olarak gösterilmiştir.
· Geniş toplum kesimleri, büyük baskılar altına alınarak hukuk dışı yöntemlerle fişlenmiş, inanç ve fikirlerine göre kutuplaştırılarak kışkırtmalar yapılmış ve darbe ortamı hazırlanmıştır.
· Anayasanın kamu hizmetine alınmada eşitlik ilkesi ve kamu görevlileri ile ilgili yasal düzenlemeleri ayaklar altına alınarak, suçsuz insanlar, başta TSK olmak üzere devletin diğer kurumlarından, ihraç, istifa ettirme, emeklilik istemeye mecbur bırakma, sicilini bozma, sürgün, işkence, şüpheli/sakıncalı fişlemeleri gibi yollarla tasfiye edilmiştir.
· Milletin oylarıyla seçilen meşru hükümet istifa ettirilmiştir.
· Meclis aritmetiği baskı, şantaj vb. yöntemlerle değiştirilmiştir.
· Milletin iradesine aykırı olarak yeni bir hükümetler dizayn edilmiştir.
· Yargı baskı altına alınarak hukuki denetim mekanizması olmaktan çıkarılıp ideolojik denetim mekanizmasına dönüştürülmüştür.
· Eğitim kurumları hukuk dışı baskılarla yeniden dizayn edilmiş ve toplumda anayasada öngörülen eğitim hakkından yararlandırılmayan mağdurlar üretilmiştir.
· Eğitim hakkı, katsayı adı altında yapılan adaletsiz düzenlemeyle başta İHL olmak üzere meslek okulu çıkışlı öğrencilerin mağduriyetine sebep olunmuştur.
Darbeciler, yukarıda sayılanlara benzer hukuksuz, antidemokratik uygulamalarla ülkenin geleceğine siyasal, sosyal, ekonomik yönlerden ağır zararlar vermişlerdir.
28 Şubat 1997 tarihinde yapılan darbeyle ilgili olarak hukuki süreç başlatılmış ve devam etmektedir. Ankara Cumhuriyet Savcılığının hazırladığı Batı Çalışma Grubu ile ilgili iddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine sunulmuştur.
28 Şubat darbesi nedeniyle en çok mağduriyet yaşayan ASDER mensupları ve gönüllüleri mağdur ve müşteki sıfatıyla davaya müdahil olmuşlar, cumhuriyet savcılıkları tarafından ifadelerine başvurulmuş ve sundukları delil ve belgeler dava dosyasında yer almıştır.
28 Şubat davası, elan devam eden izleriyle darbelerle yüzleşme konusunda Türkiye’nin önündeki en önemli davalardan biridir.
Darbenin Silahlı Kuvvetler içindeki canlı şahitleri olan ASDER mensupları olarak amacımız; 28 Şubat Davası’na kamuoyunun dikkatini çekmek, elimizdeki bilgi ve belgeleri mahkemeye iletmek ve dava dosyasının suç tanımı kısmında belirtilen “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak etmek”ten yargılanan süpheli/sanık’ların mevcut hukuk sistemi içinde suç oluşturan eylemlerinin cezalandırılmasının takipçisi olmaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur
İlgili Haberler
Emeklilikte Tarihe Takılanlar Derneği Devlet Bahçeli’yi makamında ziyaret etti
Saddam Gerçekten Bir Devlet Adamı Mıydı?
Kartal Belediyesi’nde Grev Pankartı Asıldı Grev Resmen Başladı
Tuzla’da Cumhuriyet Bayramı kutlamaları coşkuyla gerçekleştirildi
Kayıp Etmeye Mahkûm Olan Tutarsız Türkmen Politikası
İstanbul’un Simgelerinden Çamlıca Kulesi Gazetecilere Ev Sahipliği Yaptı…