YOL AYRIMI

Yayın: 22:04 - 27.08.2011
Güncelleme: 22:04 - 27.08.2011

 

Yine bir yol ayrımındayız.

 

Gözümüzdeki at gözlüğünü çıkartıp, etrafımıza baktığımızda karşımıza çıkan tablo şu: Ya lider ülke olacağız ya da telafisi güç yollara kapı açacağız.

 

 

 

Son birkaç yıla şöyle bir bakalım.  İran- Irak savaşı,  Irak- Kuveyt savaşı. Amarika’nın Afganistan’a müdahalesi, İsrail’in Filistin ablukası.  Avrupa’da Yugoslavya’nın, Asya’da Irak’ın bölünmesi. Şimdi de Libya, Mısır, Yemen ve Suriye “ayaklanmaları”.

 

 

 

Siyasetçiler, ilim ve bilim adamları, yazar ve çizerler ikiye bölündü. Bir tarafta Amerika: Ülkeleri parça parça bölüyor, diğer tarafta: Büyük Ortadoğu Projesi.  Biri “Türkiye lider ülke olacak.” Diğeri “ABD’nin maşası oluyoruz.” Bir tarafta: “Dünya yeniden şekilleniyor,  önümüze tarihi bir fırsat çıktı. Bu fırsatı iyi değerlendirelim.” Diğer tarafta: “Bizi batağa sürüklüyorlar.”

 

 

 

Amerika kıtasında ABD, hala süper güç. Avrupa’da Almanya- Fransa ittifakı var. Asya’da Çin ve Japonya büyük güç.  Kuzeyimizde ise Rusya var. Türkiye, tüm bu devletlerin ortasında. Her birisi ile bağları var. Her biri ile iyi ilişkiler içinde.  Üstelik Türkiye Asya, Avrupa ve Afrika’nın kesim noktasında. Körfez zenginliklerinin ulaşım, dağıtım ve dağılım merkezinde.

 

 

 

Türkiye bu bölgede etkin.  Tarihi misyonu,  devlet tecrübesi,  yer altı ve yer üstü zenginlikleri, alt yapısı, ekonomisi, üretim ve tüketim kapasitesi, mevcut teknolojisi ve insan gücü ile önemli bir yere sahip. “Deniz, Kara ve hava yolları Türkiye’den geçiyor.  Bu ülkeler, ya Türkiye’den koptu, ya  din ya da kan bağı ile Türkiye’ye bağlı. ” Dünya siyasetine yön vermek isteyenlerin hesabı: Türkiye’nin bölge ülkeleri üzerinde etkili. Tarih, sosyoloji, din, dil gibi ortak değerlerin sonucu bu.

 

 

 

Dünyayı: doğudan -batıya, kuzeyden- güneye bölmek isteyenler, Türkiye’ye yeni bir görev veriyor. Türkiye tarihi misyonu, ekonomisi, genç nüfusu ve güçlü ordusu ile dünya dengesine katkı sunabilir. Bu katkı sonrası Türkiye bir, biz beş alırız.

 

Bir başka görüş ise: “Komşularımızdaki olaylar suni. Halk mevcut rejim ve anlayıştan memnun değil  fakat muhalif olarak ortada görünen kimse yok. Ne Mısır, ne Suriye’de ne de Libya’da hareketin önderi yok. Ne parti, ne dernek, ne gurup? Muhalifler, İsyancılar deniliyor. Kim bunlar? Bunların arkasında kim ya da kimler var bu bilinmiyor.

 

Tehlike de işte tam burada. Yarın benzer şey, bizim de başımıza gelirse. Birileri de bizdeki terör örgütü için aynı şeyleri söylerse. Kaddafi’nin uçağını uçurmayanlar, bizim F-16’ları da uçurmazsa? Batının çifte standardını görenlerin kafalarındaki soru işareti böyle.

 

 

 

Kıbrıs’ta böyle olmuştu. Bosna – Hersek’te, böyle olmuştu. Kıbrıs’ta Rumlar, Yugoslavya’da Sırplar silahlandırmış, Türk ve Müslümanların elinden silahları alınmıştı. Irak’a barış getiren Amerika, Iraklılar tarafından sevinç gösterileri ile karşılanmış, aynı Amerika  1,5 milyon Irak’lının ölümüne sebep olmuştu.

 

 

 

Türkiye önemli bir yol ayrımında. %50 oy alarak hükümet olan AK Parti, bu sorunu nasıl aşacak bilmiyoruz.  Dileğimiz; Başbakan Erdoğan’ın süreci doğru okuyup, yorumlaması, gerekli tedbirleri alıp,  yangının Türk dünyasına sıçramasını engellemesi  ve önümüze çıkan bu fırsatı iyi değerlendirip, Türkiye’ye çağ atlatması.

 

Türkiye’nin, dünya devletleri arasına girmesi bu başarıya bağlı.

 

 

 

Tüm okurlarıma iyi bayramlar diliyor, bayram milletimize ve tüm insanlığa mutluluklar getirmesini temenni ediyorum.

 

Mustafa TELLİ


Mustafa Telli
Exit mobile version