Sultanbeyli Belediyesi vefatının 95. yılında Osmanlı’nın kudretli padişahı Sultan II. Abdülhamid’i unutmadı. Sabahın erken saatlerinde Sultan’ın türbesini ziyaretle başlayan program, Darülaceze Müessese Müdürlüğü’nde düzenlenen sempozyumla devam etti. Akşam ise galası daha önce Sultanbeyli’de yapılmış ve büyük ilgi görmüş olan “Eskitilmiş Kılıç Sultan II. Abdülhamid Han” tiyatro oyunu sahnelendi.
Sultan II. Abdülhamid Han’ın 95. vefat yıldönümü için yapılan program Sultan’ın Çemberlitaş’ta bulunan türbesini ziyaretle başladı. II. Abdülhamid’in üçüncü kuşaktan torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nun da katılımıyla gerçekleşen türbe ziyaretinde, Kur’an-ı Kerim okundu. Ardından davetliler, sempozyumun yapılacağı Darülaceze Müessesi’ne geçti. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Dr. Coşkun Yılmaz, “Kim neyi hak ediyorsa o kişi öyle anılmalıdır. Sultan’ı unutturmak isteyenler var. Bunu hayata geçirmek için isimlerini, armalarını söktüler” dedi ve çalışmadan dolayı Belediye Başkanı Hüseyin Keskin’e teşekkür etti.
Ardından konuşan Darülaceze Müessesi Müdürü Nevzat Bayhan, dinleyicilere içeri girilen kapının “Bab-ı Şefkat” kapısı olduğunu ifade etti ve “Şefkat kapısından girerek buraya geldiniz. Burası sadece bir bina değildir. Sevginin, kardeşliğin ve hoşgörünün yeridir” dedi. Darülacezenin tarihinden bahseden Bayhan, Abdülhamid Han’ın insanlığa büyük değerler kazandırdığını ifade etti.
Sultan’ın 3. kuşaktan torunu olan Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu da konuşmasına “95 yılın hüznünü yaşıyoruz.” diyerek başladı ve “Burada böyle bir programda bir arada olmak memnuniyet verici. Bizleri yalnız bırakmadınız. Sizlere teşekkür ederiz” dedi.
“Bu denli hizmet ve kalkınma esaslı bir dehayı hepimiz örnek almalıyız”
Belediye Başkanı Hüseyin Keskin de “Üstad Necip Fazıl’ın ‘Abdülhamid’i anlamak herşeyi anlamak olacaktır.’ dediği bir deha için, Sezai Karakoç’un ‘Sen bir anne gibi tuttun ufukları’ dediği bir hizmet adamı için buradayız. Bir asır sonra dahi hepimiz için örnek teşkil eden bir devlet adamını, cennetmekan sultan II. Abdülhamid Han’ı anıyoruz. Yaklaşık 100 yıl sonra, kendi kişisel eşyalarını satarak kazandırdığı bir hizmet binasında anılmak, her devlet adamına nasip olmaz. Bu; Sultan’ın insan odaklı hizmet anlayışını, bir asır sonrasını dahi düşünen vizyonunu ve hizmetlerinin kalıcılığını gösteriyor.” dedi. Sultan’ın hizmetlerini özetleyen Keskin, “Bu denli ileri görüşlü, kalkınma ve hizmet esaslı bir dehayı örnek almak, başta yönetim kadrolarında olanların, ardından geleceğimiz olan gençlerin asli görevidir.” şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından Dr. Orhan Koloğlu başkanlığında sempozyumun birinci oturumu başladı. Koloğlu, sempozyumun düzenlenmesinden büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek sözü konuşmacılara bıraktı.
İlk söz alan Prof. Dr. Cevdet Küçük, “Sultan, 33 yıl tahtta kalmasaydı milli mücadeleyi gerçekleştiremezdik, Cumhuriyeti kuramazdık. Abdülhamid, bütün politikasını Anadolu’nun elde tutulması üzerine kurdu.” dedi. Küçük, “Abdülhamid bir Tanzimat çocuğudur, bir şark meselesi çocuğudur. Abdülhamid’i hala siyasi rejimlerin içinden çıkartabilmiş değiliz” şeklinde konuştu.
35 bin fotoğraf, 900 albüm
Sempozyumun ikinci konuşmacısı olan Prof. Dr. Nurhan Atasoy da Abdülhamid’in fotoğraf merakını anlattı. Abdülhamid devri yaşantıları hakkında bilgiler veren Atasoy, “II. Abdülhamid’in Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu’ndan sunum yaptı. Koleksiyonda 900 albüm ve 35 bin fotoğraf olduğunu ifade eden Atasoy, “Abdülhamid yeniliklere açık bir sultandı. Yeniliklere özellikle ayak uydurmak gerektiğini düşünüyordu. Fotoğraf konusuna da önem verirdi. Sultanlığının 25. yılında verilmiş olan birçok hediye var. Albümün içinde kutsal topraklardan yerler var. Fotoğraflar her dine ait olan kutsal mekanlardan oluşuyor. ” dedi.
Prof. Dr. Nuran Yıldırım, Darülaceze’nin kuruluşundan ve tarihinden bahsetti. Kuruluşunun Osmanlı-Rus savaşına kadar uzandığını ifade eden Yıldırım, “Sultan burada barınacak kişilerin hiçbirinde ayrım yapmadı. Kimsesizlerin barınacağı bir yer açılmasını emretti, çocuklara ve yetimlere bakım yapılacak bir yer yapıldı” dedi. Abdülhamid’in Darülaceze’yi nasıl kurduğu hakkında detaylı bilgiler veren Yıldırım, konuşmasını Darülaceze’nin yapım aşamasında çekilmiş olan fotoğraflardan oluşan sunumla destekledi. Yıldırım, Sultan’ın kendi parasından binanın yapımına destek verdiğini ifade etti ve “Darülaceze herkese kucak açtı” dedi.
Ayrım Yapmadan Toplumu Kucakladı
Prof. Dr. Cezmi Eraslan ikinci Abdülhamid’in en çok eleştirilen padişah olduğunu ifade etti. Eraslan, “Hakikaten Osmanlı’nın en zor zamanlarına denk geldi. Yaşanan olaylar bireysel olarak da kendisini etkiledi. Birçok ülkeye karşı dengeli olarak davranışlar sergiledi” dedi. O dönemde yapılan yasal düzenlemelere değinen Eraslan, Sultan’ın eğitime en çok değer veren padişahlardan biri olduğunu ifade etti. Abdülhamid’in dünya Müslümanlarıyla dayanışmayı esas alarak dış politikayı değerlendirdiğini ifade eden Eraslan, “Abdülhamid devrinde sıkıntısı olanlara yardım edilirdi. Son on yılında bu yardımlar daha programlı ve düzenli olarak yapıldı” dedi. Eraslan, Sultan’ın dil, din, ırk, renk ayırmadan toplumun bütününe sahip çıktığını ifade etti.
Prof. Dr. Mehmet İpşirli de Sultan’ın ulema ile olan ilişkileri hakkında katılımcılara bilgiler aktardı. İpşirli, “Osmanlı’nın ulema ile sıkı bir ilişkisi vardı. Birçok noktada ulemadan faydalanılmıştır.” dedi. Abdülhamid’in ulemayı medreselerden çıkartarak kendi yapmış olduğu kurumlara yerleştirmesinin önemine değinen İpşirli, “Abdülhamid stratejik olarak ulemadan raporlar alırdı. Sultan stratejik bir dehaya sahipti” dedi.
Doç. Dr. Mustafa Küçükaşçı “Osmanlı döneminde İstanbul’a ne yapıldıysa Mekke ve Medine’ye yapılmasına büyük önem verildi. Mekke ve Medine’de en çok hayratı bulunan Osmanlı hükümdarı II. Abdülhamid’dir.” dedi. Halkın yönetime katılmasının adımlarının da yine Abdülhamid döneminde atıldığını söyleyen Küçükaşçı, günümüzdeki çağdaş belediyecilik anlayışı bu dönemde oluştu” dedi. Küçükaşçı’nın konuşmasının ardından sempozyumun birinci oturumu son buldu. Ardından konuşmacılara plaketler verildi ve İBB Mehteran Konseri gerçekleşti.
İkinci oturum Prof. Dr. Coşkun Çakır’ın başkanlığında başladı. Sultana rahmet dileyen Çakır, oturumun açılış konuşmasını yapmak üzere sözü Dr. Ahmet Turan Alkan’a bıraktı. Ahmet Turan Alkan, ordu ve siyaset konusunun o dönemde de konuşulduğunu ifade ederek, “Ordu siyaset münasebetleri hala Türkiye’nin gündeminde canlı bir mesele. Abdülhamid batılılaşma cereyanını restore etti” dedi.
Geniş Bir Hastane Ağı
Prof. Dr. Emre Dölen Sultan II. Abdülhamid devrinde teknoloji ve sanayi konulu konuşmasını gerçekleştirdi. Yapılan teknolojik gelişmeler hakkında detaylı bilgi veren Dölen, “Abdülhamid döneminde geniş bir hastane ağı kurulmaya çalışıldı. Bu dönem devletin mali kaynaklarının çok fazla olmadığı bir dönemdi.” dedi.
Prof. Dr. Vahdettin Engin ise sempozyumda Abdülhamid döneminin Sultanbeyli’sini anlattı. Engin, “Türkiye bugünkü varlığını Abdülhamid’e borçlu. Anadolu yarımadası şuan bizim olmayabilirdi. Bu bile Abdülhamid’in rahmetle anılmasına yeterli” dedi. Sultanbeyli’nin o dönemde çiftlik olduğunu ifade eden Engin, “O dönemde burada yerleşim yoktu” dedi. Sultanbeyli’nin üç ayrı çiftlikten oluştuğunu ifade eden Engin, “Çiftliklerin en büyüğü Sultanbeyli çiftliğidir. Burada ziraat yapılıyordu” dedi. Buranın zamanla el değiştirdiğini ifade eden Engin, ilçenin Cemile Sultan ile olan bağlantısına değindi. Engin, kısa bir süre ilçeye Yahudilerin yerleştiğini ifade etti.
Prof. Dr. Ali Arslan Abdülhamid döneminin üniversitelerinden bahsetti. Arslan, “Bu dönemde birçok eğitim yatırımı yapıldı. Eğitim kademelerinin açıkları kapatıldı” dedi. Eğitim kurumlarının öneminden bahseden Arslan, mühendislik okullarının açıldığını ifade etti.
Prof. Dr. Fatih Andı ise Abdülhamid döneminde edebi muhalefetten bahsetti. “Abdülhamid döneminde hem eleştirel, hem de övgü dolu edebi metinler kaleme alınmıştır” diyen Andı, ardından Abdülhamid’e yazılan edebi metinleri dinleyicilere sundu.
Toprakları Korumak İçin Üzerine Aldı
Doç. Dr. Arzu Terzi Sultan II. Abdülhamid’in Emlak-ı Hümayunu ve Irak Petrolleri hakkında konuşma yaptı. Terzi, Abdülhamid’in kişisel mülk edinmesinin, toprakların yabancılarının eline geçmesine engel olmak için olduğunu ifade etti. Terzi, “Abdülhamid’in şahsi mülk edinmesi stratejik bir olaydır. Bu sayede ülkede arazi ve arama yapmak isteyenler direk olarak padişaha başvuracak ve kötü amaçlar engellenecektir” dedi. Terzi ardından dönemin emlak verilerinden örnekler sundu. Dönemin stratejik bölgeleri üzerine Abdülhamid’in düşüncelerini de aktaran terzi, petrol bölgeleri üzerine uyguladığı stratejilere değindi.
Katılımcılara verilen plaketlerlere program son buldu. Akşam ise Sultanbeyli Kültür Merkezi’nde “Eskitilmiş Kılıç Sultan II. Abdülhamid Han” tiyatro oyunu sahnelendi.
İlgili Haberler
Başkan Yüksel, Kartal’da o bölgeyi akıllı bir kent yapmayı planlıyoruz
Kerkük’ün Türk kimliği değiştiriliyor!
Kartal Belediyesi kreşlerinde “Yes To Science” bilimsel eğitim projesi uygulanıyor
AYGAD Basının Problemlerini Gündeme Getirdi
Kayıt Dışı Korsan Çalışan Elektrikçilere Dikkat Edin
Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi (UTTS) Montaj Başvuruları Erişime Açıldı!