Bıraksalardı mutlu olacaktık,
Aslında kendileri de mutlu olacaktı.
Fikrini söylüyorsun, fikrine karışıyorlar,
Sözünü söylüyorsun, sözüne karışıyorlar,
İşini yapıyorsun, işine karışıyorlar,
Yola gidiyorsun, yoluna karışıyorlar,
İbadet ediyorsun, ibadetine karışıyorlar,
Yaşamak istiyorsun, hayatına karışıyorlar,
Yiyorsun, içiyorsun, yediğine, içtiğine karışıyorlar.
Okuduğun şiire, söylediğin türküye, elindeki kitaba karışıyorlar.
Hâlbuki bir lokma ekmek, bir tas çorba yetecekti bizlere,
Bizleri de kendileri gibi; hırslarının esiri, doymak bilmeyen nefislerine mağlup, bütün dünyayı ele geçirmek isteyenlerden olmamızı istiyorlar,
Herkesin aynı olduğu, aynı düşündüğü, daha doğrusu aynı düşünmek zorunda olduğu bir yerde insanlığın yok olacağını göremiyorlar.
Anlattık anlamadılar, söyledik dinlemediler.
Allah’a, Peygamber Efendimize bağlı, İslâm’ı yaşayıp,
Vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı sevip geçip gidecektik,
İşimiz olmayacaktı onlarla ve onların yaşadığı hayatla.
İşimizi yapıp, çorbamızı içip, duamızı edip geçip gidecektik,
Rahat bırakmadılar, yakamıza yapıştılar.
Kendileri gibi düşünüp,
Kendileri gibi yaşamamızı istediler.
Kendilerine benzetmek istediler bizleri.
Benzeyemedik, Allah’tan korktuk, kuldan utandık.
Ne bizi rahat bıraktılar,
Ne kendileri rahat ettiler.
Huzur vermediler kendileri de huzur bulamadılar.
Bizler göçüp gidiyoruz, onlar da geçip gidiyorlar.
Aslında bir tas çorbaydı içeceğimiz,
Hep beraber kaşık sallayarak.
Bırakmadılar.
İlgili Haberler
Bugün terörsüz Türkiye için önemli bir adım atıldı
Okan Algün, Teknolojinin Geleceği Tehlikede, Yapay Zeka ve Veri Zehirlenmesi
Hüseyin Yücel mi Serdal Adalı mı?
İtina ile Çökertilen Bir Toplumun Siyasi Davası
Irak Türkmen Milletinin Hali; Hal-i pür melalimiz
Saddam Gerçekten Bir Devlet Adamı Mıydı?