Temmuz 1968 yılında, Irak’ta gerçekleşen darbeye öncülük yapan Saddam Hüseyin, Devrim Komuta Konseyi ardından devlet başkan yardımcılığına yükseldi. 1979 yılında, Irak Devlet Başkanı General Ahmet Hasan Bekir’i azil ederek yerine geçti. Muazzam yeraltı kaynaklarına sahip olan Irak’ın Devlet kurumları üzerindeki otoritesini pekiştiren Saddam, Irak’ın dış ve iç politikasının kılcal damarlarına kadar hakimiyetini kurdu ve iktidarını sağlamlaştırdı.
İktidarda en uzun süre kalmak sevdasıyla, Ortadoğu konusundaki ABD ve batılı ülkelerin dayatmalarına boyun eğme karşılığında Irak’ın yönetim koltuğunda oturmaya devam etmesi pazarlığına girdi. Söz konusu pazarlığı masa altından yaparken, zahirende ABD, batı “emperyalizm” karşıtı naralar atarak iç cepheyi kontrol etmeye çalıştı. Bahse konu olan pazarlıklar neticesinde, 8 yıl devam eden ve toplam bir milyondan fazla insanın hayatına mal olan İran ile savaştı ve ardından Kuveyt’i işgal etti.
Irak Toplumu, Kürt, Türkmen, Arap, Hıristiyan, Asuri, Eyzidi, Şebek, Sünni, Şii gibi bir çok farklı etnisite’den oluşuyor. Başka bir değişle, tipik Ortadoğu ülkesi olan Irak’ta, bu kadar farklı etnik ve mezheplerin bir arada yaşamasını sağlayan Bir Arada Yaşama Arzusudur. Bahsi geçen arzu yok edildiğinde, ayni coğrafyada 100 yıllardan beri yaşayan farklı ırk, ulus, din, dil ve kültür kökenli olan toplum/oluşumların bir arada yaşam istek ve arzusu yok olduğundan dolayı birbirlerine güvenerek bir arada tutulmaları imkansız hale gelir. Saddam Hüseyin, Irak toplumu arasındaki bir arada yaşama arzusunu, sırf iktidarda bir kaç yıl daha fazla kalmak maksadıyla ayrımcılık, kutuplaştırma, ötekileştirme, kendi görüşünde olmayanlara yaşam/hayat hakkı tanımama ve kendisini desteklemeyenleri hain diye nitelendirme politikasının uygulaması sonucu yok etti.
Saddam sonrası Irak’ı yönetenlerin yaptıkları pespayeliklerin had hesabı olmadığından dolayı, Saddam’ı bir çok çevrelerde masum konumuna getirdi. Dahası, Irak’ı yöneten bazı siyasetçilerin “Saddam’ı mumla arar” hale geldik diye söylemeye başladılar. Ancak, yukarıda zikir edilen Irak halkına yönelik Saddam’ın uyguladığı hukuk tanımaz ayrıştırıcı siyasetinin, kendinden sonraki dönemin bir ürünü/ mirası olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, bugün Irak’ta yaşanan siyasi, coğrafi, ekonomi ve dini krizlerin müsebbibi, Saddam’ın 40 yıllık iktidarı döneminde Irak halkına yönelik uyguladığı siyasetin neticesidir. Yani, Saddam’ım politikası sebep, Irak’ın yok oluşu sonuç. Ayni zamanda, 40 yıla aşkın ülke iktidarında kalan ve Ortadoğu’nun kaderini değiştirecek iki savaşa giren Saddam, bireysel ikbali uğruna kendi ülkesini yok eden siyastçi diye tarihin karanlık sayfalarında yeri aldı.
İlgili Haberler