SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kartal Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

Üniversite çalışanlarına neden ek ödeme verilmiyor?

Yayınlanma:
ABONE OL
Üniversite çalışanlarına neden ek ödeme verilmiyor?

Devletin temel amacı, sınırları içinde yaşayan insanların ortak nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamaktır. Devlet bu amacını kamu hizmeti sunarak yerine getirir. Kamu hizmetlerinin daha etkin ve verimli olarak yerine getirilmesi her şeyden önce kamu personelinin kalitesi ile mümkündür. Bu nedenle personelin özellikle bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında sürekli eğitilmesi, moral gücü yüksek bir düzeyde çalışabilme şartlarının oluşturulması büyük önem taşımaktadır.

Kamu personelinin kaliteli olması, personel rejimlerinin buna imkân verecek şekilde düzenlenmesi ile mümkündür. Ücret rejimi ise, personel rejimlerinin en önemli öğelerindendir. Kaliteli personeli elde etmede ücretin büyük bir etkisi vardır. Bu bakımdan, özellikle devletin ücretlerde adaleti sağlarken, ücret ve aylık kalemini bir gider olmaktan öte, gelir dağılımda eşitliği sağlayıcı ve sosyal devlet ilkesini hayata geçirecek en önemli araç olarak görmesi ve karar alma sürecinde buna uygun hareket etmesi gerekmektedir. Ancak bugün kamu görevlileri için uygulanan ücretler, sosyal devlet ilkesinin gereklerini yerine getirmekten uzaktır.

Ülkemizde yıllardan beri uygulanan yanlış ücret politikası ve buna bağlı yasal düzenlemeler nedeniyle ana ücrete ilave olarak taban aylık, kıdem aylığı, özel hizmet tazminatı, makam tazminatı, ek tazminat ile diğer zam ve tazminatlar eklenerek, ek ödemeler ana ücretin birkaç kat üzerine çıkmıştır. Ayrıca, kurumsal olarak yapılan bazı ödemeler ile de kurumlar arasında dengesizlik meydana gelmiştir. 

Derecelendirme ve sınıflandırma anlamını yitirmiş, alt düzeyde bulunan memurların ücretleri çok düşük düzeylerde kalmıştır. Diğer taraftan değişik statüler yaratılmak suretiyle maaş farklılaştırılmasına gidilmiştir. Bütün bunların sonucunda ücretlerde büyük adaletsizlikler oluşmuş ve kamu personeli arasındaki çalışma barışı zedelenmiştir.

Nitekim Eğitim Çalışanları, ülkemizdeki kamu çalışanları arasında en az ücret alan kesim durumuna getirilmiştir. Yeni çıkarılan 652 sayılı MEB Teşkilat Ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ile (Maliye Bakanlığının tırpanlamasına rağmen) MEB’in merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan memurlara (4-C’li memurlar hariç) ek ödeme verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu durumda kamu çalışanları içinde en az maaş alan kesim Üniversitelerde çalışan MEMURLAR ve AKADEMİSYENLER olmuştur. Diğer kurumlarda çalışan memurların aldığı maaş ve ek ödemeleri yeterli olmasa da Üniversitelerdeki memurlara nispetle daha iyi bir durumdadır. Birçok kurumda, çalışanlar kurum tazminatı aldığı halde, Üniversitelerde çalışan memurlar kurum tazminatı alamamaktadır. Üniversitelerdeki memurlar açlık sınırında, akademisyenler de yoksulluk sınırının çok altında bir maaşla geçimlerini sürdürmeye çalışmaktadır.

YÖK Başkanı bırakın memurları, öğretim elemanlarının sıkıntılarının giderilmesi için uğraşmayı, aksine sıkıntıların artması için yoğun bir gayret sarf etmektedir. Nitekim YÖK, akademik yükselmeyi engellemek maksadıyla nerde ise her gün yeni bir düzenleme icat etmektedir. Ancak üniversitelerdeki akademik ve idari personelin yoksulluk sınırının altında ve açlık sınırında bir ücrete mahkûm edilmeleri onları hiç ilgilendirmemektedir.

Üniversitelerde çalışan memurların devletin vermiş olduğu çıplak maaş dışında hiçbir sosyal yardım hakkı bulunmamaktadır. Oysaki diğer kurumlar gibi Üniversitelerde çalışan idari personele üniversite ödeneği verilmelidir.

Üniversitelerde çalışan memurlar maaşlarının azlığından dolayı başka kurumlara geçmek için yoğun bir gayret sarf etmekte ve hatta büyük bir bölümü de bu geçişi gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Bu nedenle Üniversitelerde büyük bir memur açığı bulunmaktadır. Yine maaş azlığından ve iş güvencesinin bulunmamasından dolayı birçok gencimiz Araştırma Görevliliğini tercih etmemektedir.

Hükümet, Üniversitelerdeki kan kaybını durdurmak için memurlar başta olmak üzere araştırma görevlilerine,  okutman, uzman, öğretim görevlileri ve yardımcı doçentlere gerekli maaş artışını ve ek ödemeyi bir an önce yapmalıdır.

2002 yılında Araştırma Görevlilerinin maaş durumunu düzeltmek için KHK ile “görev tazminatı” adı altında Üniversite personeline ve az maaş alan diğer kurumlarının personeline ek ödeme yapılması kararlaştırılmıştı. Ancak, tam tersine, ek ödemeye Üniversitelerde profesör ve doçentlerden, diğer kurumlarda da en çok maaş alanlardan başlanmış, araştırma görevlilerine,  okutman, uzman, öğretim görevlileri ve yardımcı doçentlere 10 yıllık bir süre geçmesine rağmen bugüne kadar herhangi bir ek ödeme yapılmamıştır. Üniversiteler hariç diğer kurumların büyük bir çoğunluğunda memurlara maaş dışında çeşitli adlar altında ek ödeme yapılmaktadır.

Anayasamızın 10 uncu maddesinde; “…Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” denilerek, “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Ayrıca, Anayasamızın 55 inci maddesinde ise, “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” denilmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin, 10 uncu madde ile ilgili yorumu ise, aynı hukuksal durum içerisinde olanların aynı hukuksal durum içerisinde değerlendirilmesinin, farklı hukuksal durum içerisinde olanların ise, farklı hukuksal durum içerisinde değerlendirilmesinin, gerektiği şeklindedir.

Kamuda aylık ve ücret sistemi temel olarak aylık gösterge tablosu, ek gösterge tablosu, taban aylığı, kıdem aylığı ve katsayıdan oluşmaktadır. Ancak sistem enflasyona yenik düşmüştür. Bu nedenle de farklı ödeme rejimleri oluşturulmuştur. Farklı kurumlarda aynı işi yapan, aynı unvandaki kamu Görevlileri arasındaki maaş farkı 400-1000 TL arasında değişmektedir.

Üniversitelerde idari personel, kurum içi öz gelirlerden faydalanmadığı gibi devletin diğer kurumlarında bulunan fon, ikramiye, prim, kurum yan ödemesi gibi birçok isimler adı altında verilen ödeneklerden de yararlanamamaktadır.

Kamu kurumları bazında bakıldığında her bir kurumun kendi çalışanı için elde ettiği haklar bulunmakta, bu haklar yasalar veya yönetmelikler ile çalışanlar adına güvence altına alınmış olmasına rağmen, üniversite çalışanlarının Hükümet tarafından takdir edilen maaşları dışında hiçbir hakları bulunmamaktadır.

Türk Eğitim Sen olarak Üniversitelerdeki idari ve akademik personele reva görülen maaş zulmünün bir an önce ortadan kaldırılması için Hükümete ve bütün Siyasi Partilerine çağrıda bulunuyoruz.

Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen

İstanbul İl Başkanı

İlgili Haberler