Bir Atlama Kulesi Masalı!

Yayın: 19:44 - 03.02.2014
Güncelleme: 19:44 - 03.02.2014

 

Bugün elimde bir mektup var. Hepimizin hemen her gün gördüğü, fotoğrafını çektiği ama bakmadığı, umursamadığı bir yerden, kapatılışının 4. Yılına giren Atlama Kulelerinden…

Merhaba Erzurum, Merhaba Türkiye…

Ben! 2011 Üniversiteler Arası Oyunlarının simgesi, gururunuz, heyecanınız,

Hatta! Ben; benim beton beynimi bile zonklatan, beni utandıran ve bazı kendini bilmezler tarafından yüzlerce yıldır Erzurum’un simgesi olan Çifte Minareler, Yakutiye Medreselerinin yerine şehrin simgesi haline getirilmeye çalışılan muhteşem eseriniz!

Ben! Yapılırken sadece Erzurum’un değil, bütün ülkenin dikkatini üzerine çeken, Erzurumlu olan herkesi gururlandıran Atlama Kuleleriniz.

Ben! Güya dünyanın en önemli atlama kuleleri arasında olacağıma söz verilerek yapılan ve tam 60 milyon dolara mal olan ve de değil dünyanın, yapıldığım şehrimin bile işine yaramayan medarı iftiharınız.

Ben! Her gün önünden geçerken gururla baktığınız ama hiç görmediğiniz, bu ülkenin ve bu şehrin unutulmuş, terk edilmiş ve kenara atılmış çok önemli bir spor tesisi?

Bugün itibariyle kendini, bu ülkenin 150 milyon lirasını heba etmiş gibi hisseden meşhur Atlama Kuleleriniz.

Bugün 3 Şubat 2014;

Ve bugün; benim son kullanılma günümün yıl dönümü veya ölüm yıldönümüm; ama ne benimle ağlamaya gelen var, ne buna sebep olduğu için utanan ve ne de halimi hatırımı soran.

Bugün 3 Şubat 2014;

Son olarak o güzelim yarışma heyecanını yaşadığım 3 Şubat 2011’den sonra 4. Kullanılmama, çürümeye terk edilme ve bakımsızlığa mahkûm edilme yılıma giriyorum.

Görmüyor musunuz, anlamıyor musunuz, utanmıyor, üzülmüyor musunuz?

Ben hepinizin gözleri önünde; çürüyorum, eriyorum, bozuluyorum, yıkılıyorum,

Benim üzerimde cağ kebap yiyorsunuz, çay içiyorsunuz ve beni görmüyorsunuz.

Ben, dünyanın en pahalı çay içme yeri olmaktan hayâ ediyorum,

Ben, her gün dalga geçer gibi ve de sanki bir iş başarıyormuş gibi fotoğraflarımı çekip oralarda, buralarda yayınlayanlardan ve halimi düşünmeyenlerden tiksinir hale geldim.

Allah aşkına beni ne diye buraya yaptınız, derdiniz neydi, beklentiniz neydi?

Ama ben de öğrendim sayenizde; hani siz Erzurumluların “aç gezerim ama dik gezerim” diye beceriksizlikten kaynaklanan, kibir ile zavallılık karışımı bir sözünüz var ya.

İşte ben de mecburen diyorum ki “boş dururum ama dik dururum” ama sizler gibi değilim, utanıyorum, boş kalmaktan, boş gezmekten ve çalışamamaktan hayâ ediyorum.

Ben! Utanmadan, aç ve dik duracağıma başımı önüme eğip sizlere hizmet etmek, görevimi yerine getirmek istiyorum.

Bu beceriksizlikleriniz karşısında, sizlerin yerine ben utanıyorum, ben üzülüyorum, ben kahroluyorum.

Ve hala utanmıyor ve üzülmüyorsanız; hadi şimdi yine bekliyorum hepinizi 150 milyonluk bir manzaraya, çaya ve kebaba.

Hani diyorum ki sizlere; beni bu şekilde atıl bırakıp harap edecektiyseniz üç günlük bir yarışma için beni neden yaptınız ve de benim yerime bu şehre onlarca fabrika yapılarak yüzlerce kişiye kalıcı istihdam sağlansaydı daha mantıklı olmaz mıydı? Hesabına benim beton beynim yetmiyor, onu da varın siz hesap edin.

Bu hesabı yaparken de hamaset edebiyatını bırakıp hakkıyla Erzurum’u düşünürseniz, 2011 Oyunlarının Erzurum’a geçici bir heyecan ve pahalı bir düğün eğlencesi ötesinde bir fayda sağlamadığını çok net olarak göreceksiniz.

İMZA: ATLAMA CAFE ERZURUM

 

AHMET BERHAN YILMAZ

 

Ahmet Berhan Yılmaz
Exit mobile version