YÖK, üç aylık bir çalışma sonunda, yardımcı doçentlik kadrolarını nasıl kaldıracağına dair kamuoyu ile paylaşılabilecek bir görüş oluşturamadığı, topu üniversitelere atarak işin içinden sıyrılma eğiliminde olduğu izlenimini vermektedir. Nitekim doçentlik sınavlarına ilişkin 7 soru sorarak bu soruların cevabını ve varsa öneriler talep etmektedir. YÖK’ün sorularına verdiğimiz cevap ve önerilerimiz aşağıdadır:
Soru 1: Mevcut sistemde ilk aşamada uygulanan doçentlik başvuru şartlarının aranmasına devam edilmesi, bununla birlikte merkezi yapılan sözlü sınav şartının kaldırılması;
Cevap ve Öneri 1;
Soru 2: Mevcut sistemin ilk aşamasında uygulanan doçentlik başvuru şartlarını sağlayan ve buna ilişkin ÜAK tarafından verilecek belge sahibi adayların doçentliğe yükseltilerek atanması aşamasının Üniversitelerimizce yürütülmesi;
Cevap 2: Mevcut sistem arızalıdır, kaldırılmalıdır. Ancak devamında ısrar edilecek ise; doçentlik Unvanını alanların üniversitelerine bırakılmadan atanmaları sağlanmalıdır. Zira keyfilikler yaşanıyor ve insanlar mağdur ediliyor.
Soru 3: Üniversitelerimizin ÜAK tarafından belirlenen asgari kriterleri üzerine ilave kriterler koyabilmesi veya bu kriterler ile yetinebilmesi;
Cevap 3: Üniversitelerin ilave kriterler koyması doğru değildir. Kriterleri ÜAK belirlemeye devam etmelidir. Ancak “araştırma üniversitelerine, yabancı dille eğitim yapan üniversiteler” için farklı kriterler konabilir. Bunları da ÜAK belirlemelidir.
Soru 4: Doçentliğin akademik bir unvan mı yoksa profesörlük gibi bir kadro unvanı mı olması gerektiği konusunun değerlendirilmesi;
Cevap 4: Doçentlik ve profesörlük akademik derece değil, kadro derecesidir ve öyle değerlendirilmelidir. Amerika Birleşik Devletleri örneği sıkça tekrarlanıyor ki, orada “tenure” deniliyor, karşılığı “kadro derecesi” veya “görev süresi” demektir. “Memuriyetinde kalabilme, kadro sahibi olma” anlamına da gelmektedir. Bizdeki gibi üç aşamalı bir engel söz konusu değildir. Kaldı ki ABD, 50 eyaletten oluşan Federal devlettir ve dört binin üzerinde üniversitesi vardır. Her üniversite şartlarını kendisi belirler ve daimî kadroları (tenure) kendisi verir. Bizdekine benzer sübjektif sınavlar ve özellikle son yıllarda şaibelerle anılan merkezi yabancı dil sınavları söz konusu değildir. Orada da doçentlik unvanı kadro derecesidir akademik veya eğitim (eğitim sonucu alınan bir derece) değildir.
Soru 5: Doçentliğin akademik bir unvan olarak değerlendirilmesi durumunda; unvanın alınması ve korunmasında ne tür kriterlerin aranmasının gerektiği;
Cevap 5: Dördüncü madde de izah edildiği gibi doçentlik akademik bir unvan değildir kadro unvanıdır. Onun için yukarıdan itibaren anlatıldığı gibi mevcut durum ciddi anlamda gözden geçirilmeli ve sistem sübjektif değerlendirilmelerden arındırılarak objektif ve yapılabilir kriterlere büründürülmelidir. Yabancı dil sınavı tamamen kaldırılmalıdır; ÜAK tarafından belirtilen eser ve çalışma tecrübesi kriterlerini yerine getirenlere üniversitelerinde kadroları verilmelidir. Bu arada mağdur olanların mağduriyetleri de giderilmelidir.
Soru 6: Mevcut sistemde olduğu gibi akademi dışından da doçentlik unvanının kazanılmasına devam edilmesi hususunun değerlendirilmesi, devam edilmesi durumunda bu unvanın hangi kriterlerle ve hangi kurum tarafından (ÜAK/Üniversiteler) verilmesinin uygun olacağı;
Cevap 6: Doçentlik Üniversite kadrosudur ve öyle olmalıdır. Yardımcı doçentlik ve profesörlükte olduğu gibi ÜAK tarafından belirlenen kriterleri yerine getirenlere kadroları verilmelidir. Üniversitede çalışmadığı sürece bu tür unvanların dışarı verilmesi doğru değildir. Askeri rütbeler veya belirli kurumlar için gerekli olan kadro dereceleri dışarıya verilmediği gibi doçentliğin verilmesini de doğru bulmuyoruz. Doktoranın verilmesi yeterlidir çünkü doktora bir eğitim derecesidir ve eğitim sonucu elde edilmektedir.
Soru 7: Bunların dışında doçentlik süreçlerine ilişkin değerlendirmeye alınmasını istediğiniz varsa başka konu veya öneri.
Cevap 7: BİR DEFAYA MAHSUS OLMAK ÜZERE, mağdur edilenlerin mağduriyetlerini gidermek gerekir. Bunun için;
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türk Eğitim-Sen
İstanbul İl Başkanı
İlgili Haberler
Bugün terörsüz Türkiye için önemli bir adım atıldı
Okan Algün, Teknolojinin Geleceği Tehlikede, Yapay Zeka ve Veri Zehirlenmesi
Hüseyin Yücel mi Serdal Adalı mı?
İtina ile Çökertilen Bir Toplumun Siyasi Davası
Irak Türkmen Milletinin Hali; Hal-i pür melalimiz
Saddam Gerçekten Bir Devlet Adamı Mıydı?