Gönüller sultanı, gönüller fatihi, önderimiz, liderimiz Sevgili Peygamberimiz ordusunun en önünde Allah’a olan imanı, bağlılığı, güveni, cesareti, liderlik zekâsı, komutanlık becerisi ve dost, düşman herkesin güven ve saygı duyduğu biri olarak Mekke’yi bir damla kan dökmeden, kırmadan, incitmeden Allah’ın izni ve nasibi ile miladi olarak 11 Ocak 630 günü fethetmiştir. Bugün fethin 1388. Yıldönümünü yaşamaktayız.
11 Ocak 630 günü (Hicri 20 Ramazan 8) fethi nasip eden Allah’a şükrederek, vakarla ama bir o kadar da tevazuuyla Mekke’ye giren Peygamber Efendimizin ilk işi yeniden hortlayan, hortlattığımız para, makam, mevki, hırs, soy, sop, kibir, kast sistemi, kendini büyük görme gibi bütün putları yıkmak olmuştur.
Kâbe’nin kapısında duran Peygamber Efendimiz bir Mümin olarak insanlık değerlerine bağlılığı, insan sevgisi, düşmanlarına bile merhamet ve adalet duygusu ile Mekkelilere;
– “Bilmelisiniz ki, Cahiliye Devrine ait olup, iftihar vesilesi yapıla gelen her şey; bugün, şu ayaklarımın altında kalmış, ortadan kaldırılmıştır.”
– “Bugün sizin için bir kınama, korku, ayıplama, sorgulama ve başa kakma yoktur. Allah, sizi affetsin. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz, serbestsiniz.” Diye seslendi.
Ve hepimize, özellikle emaneti ellerinde bulunduran yöneticilere müthiş bir ders ve uyarı. Kâbe’nin anahtarı olayı. Birçok Müslüman bu şerefli vazifeyi beklerken Efendimiz, zamanında kendisini Kâbe’ye sokmayan hatta kendisine karşı kaba, nahoş, saygısız davranışlarda bulunan, Müslümanlığı kabul etmemiş olan ama Kâbe ile ilgili işlerde liyakatli olan Osman bin Talha’yı çağırarak “Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisâ, 4/58) ayet-i kerimesini okuduktan sonra “Ey Osman; İşte anahtarın al. Bugün iyilik ve ahde vefa günüdür.” dedi.
Şimdi bu davranışları, mesajları gören ve güya Müslüman geçinen hepimizin kendimizi, hayatımızı, itikadımızı, itaatimizi, yaptıklarımızı gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?
Ve de unutulmasın ki; İslami Takvim Hicridir ve miladiye çevrilmesi gereksiz bir zorlamadır. Nasıl ki; Peygamber Efendimizin doğum tarihi kutlu doğum adı altında miladi takvime uyarlanıp tahrif edilmeye çalışılmıştır aynı şekilde Yüce Allah’ın Miladi 11 Ocak olarak dilediği tarihi tahrif edenler olduğu görülmektedir. Bu yapılan fethin insanlığa verdiği mesaja, İslam’a, İslam tarihine, fethin komutanı Peygamberimiz, önderimiz, liderimiz Hz. Muhammed’in (SAV) mübarek hatırasına ve Allah’ın belirlediği tarihin hükmüne ve hikmetine saygısızlıktır.
Müminlerin bu oyunlar karşısında uyanık olması ve küffara galebe çalmak için küffara nispet yaparak değil kendi dinini, kendi hayatını, kendi değerlerine göre, yalansız, insanlığa doğru örnek olarak yaşaması gerekmektedir.
Bugün bütün dünyada, İslam âleminde ve ülkemizde Mekke’nin Fethi ve Peygamber Efendimizin insanlığa verdiği mesaj anlatılmalıdır. Çünkü Mekke’nin fethi ve sonrası verilen mesaj hepimizin ve bütün dünyanın İslam’ın ne olduğunu öğrenmesi açısından önemlidir.
Dipnot; İbn İshâk, İbn Hişâm, Belâzûrî, Vâkıdî, İbn Esir, İbn Kesir, Taberî, diğer bütün İslam Tarihçileri ve Diyanet İşleri Başkanlığı ittifakla Mekke’nin Fethinin Hicri 20 Ramazan 8, Milâdî 11 Ocak 630 tarihinde gerçekleştiğini bildirmişlerdir.
İlgili Haberler
Kayıp Etmeye Mahkûm Olan Tutarsız Türkmen Politikası
Çocuklar, Siber Güvenlik ve Aile İçi İletişim
Şile Bezi bahane, israf şahane!
Bir Toplumun Yok Oluşunun Mimarileri; Farkındalığı Olmayan Siyaset-çiler
İran’da Meydana Gelen Bell 212 Helikopter Kazasının Kodları
Dolandırıcıların Hedefinde Teknik Servis Aramaları