SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kartal Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:
Anasayfa Genel Manşet

Memurun İş Güvencesi Kaldırılamaz

Yayınlanma:
ABONE OL

Yıllardır, memurluk güvencesini yok etmek için işbirliği yapanlar, bugün Bolu – Abant’ta “memurlara toplu sözleşme ve grev hakkı verilmesi için memurluk güvencesi kaldırılmalıdır” sonucuna varacakları bir çalıştay başlatmış bulunmaktadırlar. 2009 yılında yapılan toplu görüşmelerde, konfederasyonumuzun memurlara toplu sözleşme ve grev hakkı verilmesi konusundaki ısrarlı talepleri karşısında Kamu İşveren tarafı, bu konuda bir çalıştay düzenlenmesi ve konunun burada tartışılması önerisini ortaya atmıştı. Türkiye Kamu-Sen olarak zaten var olan bir hakkın tartışılmasını anlamsız bulduğumuz için bu öneriyi reddettik. Kesin olan bir şeyin tartışmaya açılması, o konuyu sulandırmaktan başka bir işe yaramaz.

Nitekim, ülkemizin onayladığı 87, 98 ve 151 sayılı ILO sözleşmeleri ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslar arası Sözleşme gereği memurlarımızın toplu sözleşme ve grev hakkı kesin olarak vardır. Anayasamızın 90. maddesinin 5. fıkrası “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.” hükmünü amirdir.

Ülkemizde yerel yönetimlerde görev yapan memurlar toplu sözleşme yapmaktadır. Kamu görevlileri yıllardan beri zaten grevlere katılmaktadır. Bu konuda açılan davalar, hem ulusal hem de uluslar arası mahkemelerde memurlar lehine sonuçlanmıştır. Buna ek olarak Danıştay 12. Dairesi, 9 Şubat 2009 tarih, 2004/4643 Esas, 2005/313 No.lu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 21 Nisan 2009 tarihli kararları ile memurların grev yapmaları nedeniyle herhangi bir hukuki işleme tabi tutulamayacağını karara bağlamıştır. Danıştay 1. Dairesi’nin 17 Kasım 2005 tarih, 2005/1067 Esas, 2006/1363 No.lu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 21 Kasım 2006 tarihli kararları ise memurların toplu sözleşme hakkının olduğu yönündedir. Dolayısı ile memurun toplu sözleşme ve grev hakkı fiili durum ve yargı kararları ile kesinleşmiştir.

Görüldüğü gibi ülkemizde kamu görevlilerinin toplu sözleşme ve grev hakkına sahip olduğu konusu herhangi bir tartışmaya yer vermeyecek derecede açıktır. Bu durum karşısında yetkililere düşen, zaten var olan hakları tartışmaya açmak değil; gerekli hukuki düzenlemeleri bir an önce yaparak, sorunu çözmektir. Türkiye Kamu-Sen, hukuken var olan hakların tartışılması fikrini kabul etmemektedir.

Türkiye Kamu-Sen olarak diyoruz ki:

Grev hakkı ile iş güvencesinin bir arada olamayacağı düşüncesi, içinde grev yapan çalışanların işten çıkarılabilmelerinin sağlanmasına yönelik bir tehdidi barındırmaktadır. Grev, çalışanların haklarının korunması ve ilerletilmesi amacıyla başvurduğu bir araç iken; grev yapan çalışanın bu nedenle işten çıkarılması kanunlara aykırıdır. Dolayısı ile grev hakkı ve iş güvencesi arasında bir çelişki yoktur. Kanun koyucu grev yapan çalışanın iş güvencesini sağlamıştır. Kanunlarımıza göre memurluk bir meslek olarak kabul edilmiştir. Memurluk güvencesi ise kamu adına hizmet üretenlere, kamu hizmetinin bir gereği olarak sağlanmış bir haktır. Memur tanımı, iş güvencesini de içinde barındıran bir kavramdır.

İş güvencesini yok etmek, memuru yok etmek demektir. Grev ise sendika özgürlüğünün en önemli parçasıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sendika Özgürlüğü Komitesi grev hakkını, “işçilerin mesleki çıkarlarını korumayı ve geliştirmeyi sağlayan ve sendika hakkı içinde yer alan bir temel araç” olarak kabul etmiştir. Öte yandan Avrupa Konseyi tarafından ekonomik ve sosyal ilerlemenin dinamik bir aracı olarak nitelenen ve 1961 yılında imzalanan Avrupa Sosyal Şartı ve 1999 yılında yürürlüğe girerek bu sözleşmeyi güncelleştiren Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, grev hakkını temel haklar arasında kabul etmektedir. Nihayet grev hakkı, bir Avrupa Birliği (AB) belgesi olan Çalışanların Sosyal Temel Hakları Topluluk Şartı ile de esas olarak ILO ve Avrupa Konseyi normları çerçevesinde temel bir hak olarak düzenlenmektedir.

Yani sendika hakkı, ancak toplu sözleşme ve grev hakkını da içerdiğinde gerçek anlamını bulabilir. Aksi taktirde sendika hakkından söz etmek mümkün değildir. Konuya bu açıdan yaklaşıldığında memurluk ve iş güvencesi; sendika hakkı ve toplu sözleşme ve grev hakkı birbirinden ayrılamaz kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla ne memurlara tanınacak sendikal hakların toplu sözleşme ve grev hakkından soyutlanması ne de sendikal hakları kullananların iş güvencesinden mahrum bırakılmaları söz konusu olamaz.

Ne yazık ki siyasi irade bu gerçeği görmezden gelerek, memurları toplu sözleşme ve grev hakkı üzerinden kısır bir tartışma ortamına çekmek ve memurluk güvencesini kaldırmak için toplu sözleşme ve grev hakkı kozunu kullanmak istemektedir. Oysa TEKEL işçileri, 57 gündür iş güvencesi için direnmektedir. Emekçiler bu uğurda açlık grevine gitmekte, ölümü bile göze almakta, canlarını ortaya koymaktadır. Siyasi irade ise çalışanların iş güvencesini yok etmek için her türlü kirli oyunu sahnelemektedir. Bu zihniyetin en büyük arzusu kanunlarla memurlara tanınmış olan güvenceleri de kaldırarak, istediği gibi yönlendirebildiği, güvencesiz, güvensiz ve iktidar uşağı bir memur kitlesi yaratmaktır.

Bu amaçla anayasa değişikliği konusunda başarılı olamamışlardır. Kamu Yönetimi Reformu duvara toslamıştır. İş güvencesiz Kamu Personel Reformu rafta bekletilmektedir. Memurluk güvencesi üzerinde yaratmak istedikleri her türlü tahribat, Türkiye Kamu-Sen tarafından bertaraf edilmiştir. AKP iktidarının yeni stratejisi ise toplu sözleşme ve grev hakkı tartışmaları üzerinden memurluk güvencesini tartışmaya açmaktır. Türkiye Kamu-Sen bu oyuna gelmemiştir ama bu oyunu oynamak için can atan taşeron bir konfederasyon bulunmaktadır.

Nitekim geçtiğimiz günlerde bu konfederasyonun paravanlığında düzenlenen kongrede Sayın Başbakan, “memura toplu sözleşme ve grev hakkı vermemiz için memurlarla işçilerin çalışan adı altında birleşmesi zorunludur. Başka şekilde olmaz” demiştir. Bu memur konfederasyonunun yetkilileri ise Başbakanı ayakta alkışlamışlardır. Şimdi ise Başbakan’ın tasarlayarak bazı kamu kurumlarına ve malum konfederasyona ihale ettiği şekilde, Abant’ta üç gün boyunca toplu sözleşme ve grev hakkı maskesi altında, memurluk güvencesinin nasıl kaldırılacağı tartışılacaktır. Bu durumda hiçbir şart altında, hiçbir platformda memurluk güvencesini tartışmayacağımızı bir kez daha yineliyoruz.

Türkiye Kamu-Sen olarak, iş güvencesiz çalışma hayatı özlemi içinde olanlarla mücadele etmeye kararlıyız. Verdiğimiz iş güvenceli, toplu sözleşme ve grev hakkı mücadelemizi mutlaka kazanacağız

Türkiye Kamu-Sen

  İstanbul İl Başkanı 

Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

İlgili Haberler