“Unutmayınız; hiç kimse sizin kötülüğünüzü, başarısızlığınızı istemiyor. İnsanlar size güvendiği için, başarılı olmanız ve yaşanan sıkıntılardan kurtulmalarına vesile olmanız için dualarla sizlere oy verdi. İstedikleri ise onları dinlemeniz, anlamanız ve yardımcı olmanızdır. Çünkü sizin başarınız bu milletin başarısı olacaktır.”
Ankara’ya kendini atınca Ankara’nın büyülü havasına kapılan siyasiler, üst düzey bürokratlar, Ankara veya diğer illerde görev alan yöneticiler sanki farklı bir dünyada yaşamaktalar. Öyle ki halkı dinlemek, anlamak ve halkın derdine ortak olmak, derman bulmak yerine toplumu suçlayan, toplumun gerçekleri yerine kendi işine gelen gerçekleri topluma dayatmaya çalışanlarla karşı karşıyayız. Bu durum yeni değildir, uzun yıllardır ülkenin önemli problemidir.
Her ne kadar kendileri de bu toplumun içinden çıkarak Ankara’ya gitmiş olsalar bile Ankara’nın havasından bulaşan bir virüs acımasızca oraya gidenleri etkiliyor ve onlara halkı, gerçekleri unutturuyor. Bu virüsten kurtulmanın yolu ise memleketinden kopmamaktan, devamlı halkla birlikte olmaktan, eleştirileri dikkate almaktan, siyaseten elde ettikleri güç sebebiyle etraflarını saran dost görünümlü çıkarcılardan kurtulmaktan geçiyor.
Sizler; sizi pohpohlayan, methiye dizen, el etek öpen dalkavukların yanında, makamınızın getirdiği kibirle, lüks otellerde, lüks uçaklarda, zengin sofralarında, VIP hayatın nefsinize getirdiği keyifle ne bu halkı, ne fakiri, ne esnafı, ne işçiyi, ne memuru, ne de size doğruları anlatmaya çalışan insanları anlayabilirsiniz.
Unutmayınız; hiç kimse sizin kötülüğünüzü, başarısızlığınızı istemiyor. İnsanlar size güvendiği için, başarılı olmanız ve yaşanan sıkıntılardan kurtulmalarına vesile olmanız için dualarla sizlere oy verdi. İstedikleri ise onları dinlemeniz, anlamanız ve yardımcı olmanızdır. Çünkü sizin başarınız bu milletin başarısı olacaktır
Ama siz gidip yine eski tas eski hamam, eskiden olduğu gibi yerli yersiz sizi göklere çıkaran medyanın, dalkavukların, çıkar gruplarının oyununa gelince, yüzünüze karşı el etek öpenlere bir türlü tedbir almayınca tabii ki sitemler, kızgınlıklar ve güvensizlikler başladı.
İnsanlar sizlere; bizlere söz verdiğiniz şeyleri neden yapmıyorsunuz diye soruyor. Neden işini bilenleri, dürüstleri, çalışkanları değil de el etek öpenleri, beceriksiz, basiretsiz insanları tercih ediyorsunuz diye merak ediyor.
Kısaca bu millet sizlere; “kendimizi bildik bileli söz verip tutmayanları, verdikleri sözleri unutanları, partizanlık uğruna harcanan insanları, hak etmediği halde hısım, akraba, eş, dost, ahbap, çavuş, partili oldukları için makam sahibi edilen beceriksiz, yeteneksiz, sorumsuz insanların sebep olduğu kötülükleri, ayaklar altına alınmaya çalışılan değerlerimizi koruyamayanları çok gördük. Dolayısı ile artık bu zihniyeti, bu kişileri görmek istemiyoruz. Sizlere inanmak, güvenmek ve sizlere oy verirken düşündüğümüz, istediğimiz, beklediğimiz, hayal ettiğimiz şeylerin gerçekleşmesini istiyoruz.” Diyor. Dilerim derdimizi anlatabilmişizdir.
NOT: Bu yazı tam on yıl önce, 2009 yılında, yayınlanmış bir köşe yazımdır ve fotoğrafımı kim ne yapsın kabilinden bir köşe yazarının “on yıl önce on yıl sonrası da” böyle olmalı diye düşünülerek yayınlanmıştır.
Okudum da sanırım pek değişmemişim, değişmemişiz, keşke değişseymişiz.
İlgili Haberler
Kayıp Etmeye Mahkûm Olan Tutarsız Türkmen Politikası
Çocuklar, Siber Güvenlik ve Aile İçi İletişim
Şile Bezi bahane, israf şahane!
Bir Toplumun Yok Oluşunun Mimarileri; Farkındalığı Olmayan Siyaset-çiler
İran’da Meydana Gelen Bell 212 Helikopter Kazasının Kodları
Dolandırıcıların Hedefinde Teknik Servis Aramaları