Türk tarihine bir milat olarak yazılan 18 Mart Çanakkale Zaferi, Türk Milleti’nin eşsiz direnişinin en güzel yansımasıdır. Çanakkale’de verilen mücadele sayesinde, Çanakkale boğazını geçmek isteyen emperyalist güçler, Çanakkale’nin soğuk sularına gömülmüştür. Çanakkale Zaferi, Türk Milletinin yedi düvele karşı verdiği ölüm-kalım mücadelesinin adıdır. 18 Mart Türk Milletinin yeniden diriliş günüdür.
Bugün, her karış toprağı şehitlerimizin kanıyla sulanan Çanakkale’de, istiklale susamış bir milletin esaret prangalarını kırdığı gündür. İslam’ı boğmak isteyenlere karşı verilen yeniden diriliş mücadelesinin 97’inci yıldönümüdür.
Çanakkale Zaferi, bağımsızlığını her şeyden üstün tutan, topraklarını her türlü güce karşı canı pahasına koruyan Türk askerinin, Türk Milletinin yokluğa rağmen, yoksulluğa rağmen tek yürek olarak cephede kahramanca çarpışmasının en anlamlı ödülüdür.
Umudun ve cesaretin hiç yitirilmediği ve dünya tarihini değiştiren Çanakkale Savaşları, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nın da başlangıcıdır.
250 bin şehidin verildiği Çanakkale Savaşlarında yansıtılan ruh, bugün hepimizin kılavuzudur. 97’inci yıldönümünü kutladığımız Çanakkale Zaferi’nin ışığı, bugün hala bizleri aydınlatmaktadır.
Bu nedenle eğitimcilere büyük görev düşmektedir. Toplumun adsız neferleri olan öğretmenler, öğretim üyeleri, anne ve babalar çocuklarımıza ve gençlerimize Çanakkale Savaşlarını, Çanakkale Zaferi’ni, 250 bin şehidi niçin verdiğimizi çok iyi anlatmalıdır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin Çanakkale Zaferini hangi şartlarda, nasıl kazandığımızı öğrenmesi, bunun bilincinde olması çok önemlidir. Çünkü tarihini bilen bir gençlik ancak geleceğine yön verebilir. Her gencimiz Çanakkale’yi mutlaka görmeli, Çanakkale’deki ruhu teneffüs etmelidir.
Çanakkale Zaferi’nin 97’inci yıldönümünü kutladığımız bugün, ülkemiz iç ve dış tehditlerin odağındadır, küresel sömürgecilerin göz hapsindedir. Kılık ve yöntem değiştiren düşmanlar dört koldan harekete geçmiştir. Dışarıdan da güç alan bir güruh, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zayıflatmak, çökertmek için fırsat kollamaktadır.
Öte yandan ülkemizi kimi zaman pohpohlayanlar, kimi zaman da gözdağı vererek, ipleri elinde tutmaya çalışmaktadır. Siyasi erk, ‘bir ileri-bir geri’ politikasını uygulayanlar karşısında dut yemiş bülbül gibidir. Ülkeyi yönetenler, ne yazık ki basiretli politikalar sergileyemedikleri için taviz üstüne taviz vermekte, çeşitli talep ve dayatmalara göz yummaktadır.
Ne yazık ki siyasi erk’in aciz politikaları neticesinde terör de son yıllarda tırmanışa geçmiştir. Açılım politikalarıyla, ana dilde eğitim söylemleriyle ülkemizin geleceği dinamitlenmekte, ayrıştırıcı unsurlar körüklenmektedir.