SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kartal Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

Karanlık bir eve giren güneş ışığı…

Yayınlanma:
ABONE OL
Karanlık bir eve giren güneş ışığı…

edebiyatevi tarihçi yazarları Sami Biberoğulları “Anzakların Çanakkale ‘de ne işi vardı” sorusuna yanıt vererek, yaşadığımız yalan dünyanın yalan tarihimizin derinliğinde gizlenen gerçekleri kaleme alarak, akla kapıyı açmış.

Gelin birlikte bakalım.

Evet ne işi vardı Anzakların, kilometrelerce uzaklıktaki Gelibolu’ da topraklarımızda. Hiç düşündük mü? Düşünen, okuyan, araştıran bilir, bulur, anlar, karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer…

İngiltere Kraliçesi Victoria Avustralya ve Yenizellanda’yı sömürge olarak kullanıyor ve bunu  da kazı bağırtmadan yoluyor dominyon yasaları ile yani iç işlerinde serbest dış işlerinde İngiltere’ye bağlı sömürge devletleri oluşturuyordu. Tam bu sırada 1914 yılında Bİrinci Dünya Savaşı patlak verdi. İngiltere dominyon yasaları gereği, Avustralya ve Yenizellanda’ya Haydi savaşa demeye başladı ancak İngiltere’nin önünde büyük engeller vardı. Çünkü Avustralya ve Yenizellanda’nın savaşacak bir ordusu ve askeri yoktu. Kendi asayişini sağlamak için sadece silah gücü vardı (tüm teşkilatta tabanca sayısı 7 idi) silah nedir, savaşmak nedir bilmeyen Anzaklar. İngiltere için diğer bir sorun dominyon yasaları gereği askerlik zorunluluğu yoktu, gönüllülük esasına dayalı idi.

Ayrıca Yenizellanda’ daki sosyalist düzen “No war, make love” günümüz tabiriyle Savaşma Seviş diyen söylemleri rahatsız ediyor ve İngiltere’yi kara kara düşündürüyordu. İşte tam bu sırada Osmanlı Padişahı kutsal cihat ilan etti, müttefiklerinden aldığı gaz ile. Neticede iki Afgan’lı adlarının Gül Muhammed ve Molla Abdullah olduğu iddia edilen, kutsal cihat görevini yerine getirmek için kahramanlıkları ile büyüdük. Bizlere öğretilen, ölürken ellerinde Türk bayrakları olması bizim için bir gururdu, bu iki kişinin ne amaçla savaştığını, neye hizmet ettiğini sorgulamadık, uyuduk, uyutulduk.

İki Afganlı 1200 kişilik bir tren vagonuna saldırmış, 4 masum Avustralya’lıyı öldürmüştü ve artık tüm dünya basınında Türkler barbar olduğu algısı oluşturulmuştu. Türkler ve Müslüman’lar yok edilmeliydi, yoksa her hırıstiyanın başına buna benzer olaylar geleceğine dair haberler yer buluyor ve artık binlerce uzaklıktaki Türkleri öldürmek yok etmek için beyinleri kodlanmıştı. Gönüllü oluyorlardı askerliğe. Ve İngiltere’nin şeytani fikirleri hayata geçmişti.

Yıl 2019 Cami saldırıları, 51 masum Müslümanı katlettiler,katil Tarrant tarafından. Neyin rövanşıydı. Çanakkale’nin mi, yoksa çok daha eskilere mi dayanıyordu. Katliamı yaptığı silahın üstündeki figürler, çok yıllar öncesinin intikamının rövanşı idi.  I.KOSOVA, İSTANBUL’UN FETHİ, YENİLGİYE UĞRAMAMIZA RAĞMEN VİYANA’NIN RÖVANŞI…

Sadece tek bir farkla, 2 Afgan’lı yerine, Tarrant oynuyordu rolünü.

İki Afganlı’yı 100 yıl sonra sorguladık, Tarrant’ı anlamak için 100 yıl beklemeyeceğiz değil mi?

Bir hikaye anlatayım…

Az sonra toplu olarak taarruza geçeceklerdir.Son hazırlıklar tamamlanır. Komutanlarının taarruz emrini beklerler. Komutan der. Biraz vakit var. Haydi bir fatiha okuyalım. Fatihalar okunur, dualar edilir, kelime-i şehâdet getirilir. Komutan der, biraz daha vakit var yiğitlerim.Az ötede ki birlik aslanlar gibi çarpışyordur. Henüz vakit var der komutan. Belki bir daha geri dönemeyiz. Herkes kendi cenaze namazını kendisi kılsın. Kendi namazını kılanlardan sadece bir kaç kişi kalır hayatta. Ruhları şad olsun İnşa’Allah.

14 Mart Tıp Bayramının hikayesi vardır ki hiç bilinmeyen, ışığın girmesini bekleyen…

Karanlık bir eve giren güneş ışığı…

Biraz daha ışık…

Biraz daha ışık…

Biraz daha ışık hızıyla lütfen…

Lütfiye Çanacık

Odunpazarı Gençlik Merkezi Kütüphane

Eskişehir

İlgili Haberler