Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Talat YAVUZ, LGS başarısı üzerinden eleştirilere cevap niteliğinde bir yazı kaleme aldı.
LGS sonuçları açıklandı ve ülkede tam bir sinir harbi yaşandı. Hâlbuki bölgemizde çok önemli gelişmeler oluyor, terörsüz Türkiye’den, Gazze’deki insanlık dramına kadar takip edilmesi ve katkı sunulması gereken gelişmeler yaşanıyordu.
Olup biteni anlamak ve doğru sonuçlar çıkarabilmek için bazen beklemek gerekiyor. Eğitim gibi çok boyutlu bir konuda, hele de siyasetin sert tartışmaları arasında doğru analiz yapmak ve gereken önlemleri almak mümkün olmuyor.
Şimdi yaşadığımız neydi diye bakacak olursak sınav güvenliği, liselere geçiş sistemi ve proje okullar üzerinden bir tartışma yürüdüğü anlaşılıyor.
Sınav güvenliği konusunda bakanlığın, öncelikle sistemi gözden geçirmesi ancak daha çok kamuoyunu bilgilendirmeye odaklanması gerekiyor. Çünkü geçmişte kalsa da yaşanan olumsuzlukların etkisi hala devam ediyor. ÖSYM, bir tabuyu yıkarak, sınav sürecinin kapalı döneminden, sınav evraklarının nakline, sınav salonundan dönüşe kadar bütün süreci film şeridi halinde kamuoyuyla paylaştı. Bakanlık da böyle bir çalışma düşünebilir.
Liselere geçiş sistemine gelince eleştirilecek, yerden yere vurulacak en son kişi Yusuf Tekin’dir diye düşünüyorum. Öğrencileri ve dolayısıyla eğitim sistemini, sınavların kıskacından kurtarmak için geçmişte TEOG gibi bir sistemi kurmuş, küçük önlemlerle olgunlaştırılacağına ortadan kaldırılmış bir sistemi şimdilerde, bir yandan ortak sınavlarla yeniden hayata geçirmeye çalışıyor, diğer yandan da Türkiye Yüzyılı Maarif Modeliyle beceri temelli eğitime geçmeye çalışıyor. Umarım bu sefer, bu sığ tartışmalarla kesintiye uğramaz.
Proje okullara gelince, tartışılması gereken konu, tam puan alan öğrenciler neden daha çok bu okullardan çıkıyor tartışması değildir. Eğitimin her aşamasında akranlarına göre daha başarılı, daha hızlı öğrenen belli oranda öğrenciye, daha iyi imkânlarla eğitim imkânı sunmak ilkesel bir eğitim doğrusudur. Ülkeler adına stratejik bir hamledir. Bu ihtiyaç bizde, proje okullar ve bilim sanat merkezleri ile karşılanmaya çalışılmıştır.
Bugün proje okulları gereksiz bir tartışmanın içine çekmeye değil, yeniden yapılandırmaya, sayılarını azaltmaya, idareci ve öğretmen seçimlerini yürütülebilecek bir sisteme kavuşturmaya ihtiyaç vardır. İmam Hatiplere olan hazımsızlığın, proje okulların tamamına zarar verecek şekilde köpürtülmesi geçmişte yapılan hataların yeniden yapılabileceği gerçeğini akıllara getiriyor.
Uzun lafı kısası, LGS tartışması, tartışanların da farkında olmadığı kadar derin bir eğitim tartışmasıdır. Ancak ne yazık ki bu eğitim tartışmasını, eğitimciler değil de siyasi aktörler yaptığında tartışma, kazananı olmayan bir kör döğüşüne dönüşüveriyor.
Bu tartışmaya belli ilkeleri sabitleyerek başlamak gerekiyor: Bütün öğrenciler ve bütün okullar bizim okullarımızdır. Proje okullar önemli bir model olarak ortaya çıkmıştır, geliştirilmelidir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, yeni eğitim yaklaşımıyla tam anlamıyla işlemeye başladığında, kademeler arasında geçişten, mecburi eğitim süresi tartışmalarına, yükseköğretime gidecek öğrenci oranına kadar birçok parametreyi yerli yerine oturtacaktır.
Paniğe gerek yok, herkes iyi niyeti ile söyleyeceğini söylesin, eleştireceğini eleştirsin. Bir şartla, eğitimi bilenler konuşsun, işler düzelir.