Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı Talat YAVUZ, yaptığı açıklamasında;
Bütün engellemelere rağmen on yılda ülkemizin kaderini değiştire n Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRGEV iftarında; “Eğitimde büyük alt yapı yatırımlarına rağmen istenilen başarıyı yakalayamadık, çocuklarımızı popüler kültürün olumsuz etkisinden kurtaramadık.” diye adeta feryat ediyor. Peki neden? Onca yatırım, değişen bakanlar, sistemler, kanunlar, yönetmelikler, kadrolar başarıyı neden getiremedi? Nerde yanlış yaptık? Başarısızlığın sorumlusu kim?
Ortada bir başarısızlık varsa mutlaka başarısız birileri de vardır. Seçimin ardından başlayan sorgu döneminde; “Nerde yanlış yaptık?” sorusunu, en çok sorması gerekenler, son yıllarda eğitime yön veren üst düzey bakanlık yöneticileridir. Atılan birçok adım; velisiyle, öğrencisiyle, öğretmeniyle herkesi tedirgin etmiştir. Problem çözmek yerine yeni problemler ortaya çıkarmıştır.
Başarısız yöneticinin, kendini sorgulamak yerine, aklına ilk gelen yöntem ekibini suçlamaktır. “Ekibi iyi organize edemedim, motivasyon araçlarını iyi kullanamadım, problemlerine zamanında çözüm üretemedim, bu kadar maddi kaynağı verimli kullanamadım…” demek yerine, muhataplarını suçlayarak, onlara yaptırımlar planlayarak başarıyı yakalama şansınız yoktur. Son yıllarda atılan adımlara bakılırsa başarısızlığın bedeli yönetici ve öğretmenlere çıkarılmıştır.
Bugün eğitim sistemimize yön veren hukukçu, işletmeci, iletişimci kim varsa şu bilgiyi hiç aklınızdan çıkarmamalısınız. Eğitim sisteminin en kritik görevini, okullarda öğretmenler yapar. Okuldaki müdür yardımcısından bakanlığın en üst birimine kadar yönetim kademesinin asıl görevi, öğretmenin sınıftaki işini kolaylaştırmak ve verimini artırmaktır. Asıl olan orada yapılan iştir. Siz, yukarıda birçok sistem kurar birçok proje geliştirirsiniz ancak sınıf ortamı kendi doğal dinamikleriyle işler. Yaptıklarınızın sınıfa, öğretmene, veliye nasıl yansıdığı sizi ilgilendirmiyorsa, on yıl sonra geleceğiniz aşama bu gün ki aşamadır.
Peki, bugün öğretmenlerle ilgili durum nedir? Bugün şiddete uğrayan öğretmene, “iletişimini iyi tut.” diye nasihat edilir. Veli, tepesinde 147 kılıcını sallar. Ödül alması mülki amirin keyfine bağlıdır. Kariyer yapacağı sistem on yıldır kapalıdır. Polis ve hizmetliden daha az sınav ücreti alır. Ek ders adaletsizliğinin düzeltileceğinden umudunu kesmiştir. Bazıları haftada 47 saat ek ders alabilirken bazıları sadece maaş karşılığı derse girer. Son yıllarda lehine olan ne varsa ortadan kaldırılmıştır. Basit bir kurs düzenlemesi bile altı ay sonra yapılır. Yirmi yıllık bir öğretmenin maaşı 2.800 TL’dir ve vergi dilimi yüzünden yılda bir kere zam alır. Sistem değişiklikleri birçok defa yerinden etmiştir ancak hala rotasyona muhatap olabilir. Bu şartlar altında kendine güvenilmez ve sürekli eleştirilir, şiddete uğradığında saldırganın serbest kalmasıyla gündem olur…
Aslında öğretmenlerin gönlünü almak çok kolaydır. Ülkemizin girdiği yeni dönemde biraz daha birbirimizi dinleyerek başarıyı getirecek sağlıklı ortamı oluşturabiliriz. Nasıl ki seminer görevini tatil adreslerinde yapabilme imkânı olumlu bir hava estirdiyse atılacak yeni adımlarla yeni öğretim yılına güzel bir başlangıç yapabiliriz.
“Rotasyon tamamen iptal edilmiştir, sınav ücretleri sisteminde ÖSYM ile aynı sisteme geçilmiştir, ek derslerde adalet sağlanacaktır, nöbete ücret verilecektir, etüt uygulaması geri getirilmiştir, öğretmenler gününde bir maaş ikramiye verilecektir…” Çok mu zor? Bence değil ve buna ihtiyaç var.
Öğretmen verimliliğini artırmak için yaptırım değil ödül ve teşvik sistemi düşünülmelidir. Bu alanda atılabilecek o kadar çok adım var ki. Bugün haftada iki gün okula giden öğretmen arkadaşlarımız var. Günde iki saat dersini verip okuldan ayrılan öğretmen hangi öğrencinin derdiyle ilgilenebilir? İyi bir sistemle siz, bütün öğretmenleri mesai saatleri içinde, dersi olsun olmasın okulda, hem de gönüllü tutabilirsiniz. Sene başında sunacağınız, ilave iyileştirme ile neden okulunda çalışmasın öğretmen. Akla ilk gelen zora koşmak olunca büyük bir potansiyeli elimizin tersi ile itmiş oluyoruz.
Cumhurbaşkanı çırpınıyor, iş başındakiler sürekli deneme yanılma yöntemi ile zaman kaybediyor. En küçük bir adım bile aylar, yıllar sonra atılabiliyor. Problemlerin kıyısından köşesinden dolaşmaktan, içi boş projelerden ve reklamdan başka bir değeri olmayan boş işlerle uğraşmaktan asıl problemlere zaman kalmıyor. Eğitim sistemi kişisel fikirlerin denendiği bir sistem haline dönüştü. Koca koca makam sahipleri ortalıkta dolaşıyor ancak öğretmenin bir derdini dert edinen yok. Kiminle yapacaksınız? Küçücük bir makam edindiğinde kasılmaktan yere göğe sığmayan bürokratlarla mı eğitimi ayağa kaldıracaksınız, yoksa öğretmeninize sahip mi çıkacaksınız? Tercih sizin, isterseniz bir on yıl daha kaybedin, nasıl olsa başarısız olan bürokrat bedel ödemiyor.
İlgili Haberler
Başkan Yüksel, Kartal’da o bölgeyi akıllı bir kent yapmayı planlıyoruz
Kerkük’ün Türk kimliği değiştiriliyor!
Kartal Belediyesi kreşlerinde “Yes To Science” bilimsel eğitim projesi uygulanıyor
AYGAD Basının Problemlerini Gündeme Getirdi
Kayıt Dışı Korsan Çalışan Elektrikçilere Dikkat Edin
Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi (UTTS) Montaj Başvuruları Erişime Açıldı!