Ya Resulullah;
Sen; yüzyılları aşıp gelen bir sevdasın.
Sen; hoşgörünün, tevazuun, affetmenin, aydınlığın, özgürlüğün, medeniyetin, insanlığın mimarısın.
Sen; aşkın, muhabbetin, sevginin, saygının, güvenin, barışın mimarısın.
Sen; sana saldıranlara bile dua eden kinin, nefretin, düşmanlığın düşmanısın.
Sen; peygambersin, devlet başkanısın, halifesin, lidersin, öndersin.
Sen; kurduğun İslam Devletini on yıl gibi kısa bir sürede bütün kurum ve kuruluşlarıyla üç milyon kilometre kareye hükmeder hale getirmiş devlet başkanı, her savaşa ordusunun önünde gitmiş başkomutansın.
Sen; düşmanlarının bile inandığı, güvendiği, saygı duyduğu, kendisinden, elinden, dilinden emin oldukları bir insansın.
Sen; girdiği her ortama huzur, güven, sevgi, saygı, muhabbet, barış götüren, insanlığa adaleti ve özgürlüğü getiren bir lidersin.
Sen; önüne serilen sarayları, zenginlikleri, bütün dünya nimetlerini bir kenara itip “istemez misiniz, dünya onların, ahiret bizim olsun?” diyecek kadar yüce gönüllü, itibarlı, kendinden emin, cömert, fedakâr bir insansın.
Ya Resulullah;
Sen ki peygamber, devlet başkanı, ordu komutanı, halife, lider, önder olmana rağmen o kadar tevazu sahibi, hoşgörülü, fedakâr ve kendinden emin idin ki gün geldi ashabına ateş yakmak için odun topladın, gün geldi çalışanını devene bindirdin, devenin ipini sen çektin, kuşu ölen çocuğa bile taziyeye gittin.
Sen bütün gücüne, yetkilerine rağmen bir tek kişiye bağırmadın, tehdit etmedin, korkutmadın, herkese eşit ve adil davrandın, insanlığınla, tevazuunla, sevginle insanların içinde yaşadın, toprakları fethederken gönülleri de fethettin. Sana inanmayanlar bile sana itibar etti, güvenildin, sayıldın, sevildin.
Çevrende yaşayan herkesi kucakladın, kibirlenmedin, senin yönetimindeki insanlar hasırda yatıyorsa hasırda yattın, kuru ekmek yiyorsa kuru ekmek yedin, onlar aç ise sen de açtın, susuz ise susuz.
Sen; ben de sizler gibi kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum dedin ve bunu yaşamınla gösterdin.
Sen; “hırsızlığı yapan kızım Fatıma bile olsa aynı cezayı verirdim”, “Ey kızım Fatıma! Babam Peygamber diye güvenme” dedin ve bunu yaşamınla ispat ettin. Yakının, eşin, dostun, hısımın, akraban olan hiç kimseye hiçbir şekilde farklı davranılamadı, çünkü sen müsaade etmedin.
Sen liyakat sahibi olmayan birine sırf Müslümandır veya yakınımdır diye hiçbir zaman makam, mevki ve hiçbir emaneti teslim etmedin ve bunu Hicret yolunda yanına rehber olarak aldığın kişi ile de, Kâbe’nin anahtarını teslim ettiğin kişi ile de bütün dünyaya gösterdin.
Peygamberim, bizleri bağışla, seni anlayamadık, anlatamadık, dünyaya kapıldık, nefsimize kapıldık, koltuk, para, makam, hükmetme hırsı, kin, nefret, kibir kapladı benliğimizi. Dünyanın, makamın, paranın, gücün elinde oyuncak olduk.
Bizler senin insanlığa kazandırdığın değerlere sahip çıkamadık, şeytani, nefsi ve ikiyüzlü bir dünyaya daldık.
Öyle bir hale geldik ki; verdiğimiz tavizler, sergilediğimiz ikiyüzlü davranışlar, kullara kul olmamıza bakarak İslam’ı ve seni değerlendiren insanlara “İslam bu değil, Peygamberimizden bize gelenler bunlar değil, bunlar bizim eksikliklerimiz, ahlaksızlıklarımız” diyemedik.
Allah şahittir, herkes şahit olsun bizim tek liderimiz, tek önderimiz, tek yol göstericimiz Hz. Muhammed Mustafa’dır. O’nun Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna iman ediyor ve Peygamber Efendimizi çok ama çok seviyoruz.
Allah’ım bizleri affet, sana kul, Peygamber Efendimize ümmet olabilmemizi nasip et. Bizleri dünya hırslarından, insanlara bağlanıp şirk batağına batmaktan koru, vatanımıza, milletimize, bayrağımıza, dinimize, Peygamber Efendimize ve sana layık kullarından eyle.
İlgili Haberler