SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kartal Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

“ALLAH BİR” Hasan Ali Yücel’den…

Yayınlanma:
ABONE OL
“ALLAH BİR” Hasan Ali Yücel’den…

Bismillahir-Rahmanir-Rahim

Kartal Lisesinde arkadaşlarımızın amatör olarak kurduğu tiyatro grubu çalışmalarını yaptığımız, kültür ve sanat etkinlikleri için küçük bir hizmet yeriydi, Hasan Ali Yücel.

Yıllar sonra benim ilgimi çeken ve sizlerin de çekeceğini düşündüğüm,  Hüseyin Yılmaz’ın kaleme aldığı “Yakın tarihimizin anlatılamayan hikayesi olan Hasan Ali Yücel.

Cumhuriyet neslinin aşina olduğu tipik bir aydın.

Daha çok Köy Enstitülerinin mimarı olarak hatırlanır. Bulanık bir zat. Kendisine ait ne bir düşünce, ne de yalnız başına yüklenebileceği bir dava. Zıtlıkların birleştiği bir şahsiyet. Kendisi hem inkılapçı, hem değildir, hem dindar, hem değildir. Hasan Ali yakın geçmiş tarihin, çok şaibeli bir devrin anlaşılması güç, devri gibi kendiside bulanık olmasaydı, bugün hatırlanmayacaktı belki de. Hasan Ali yaşadığı devre, zifiri karanlıklara bir parça ayna.

İkbal ve zilletleri ile dolu koca bir ömür. Cumhuriyet devri devlet adamı, şair, yazar diyor ansiklopediler.

Bir sohbet esnadında Mustafa Kemal’in “Sıfır neye denir” sualine, büyük bir espri ile “Sizin yanınızda bana denir, efendim”. diyen Cumhuriyet döneminin Milli Eğitim Bakanı, Hasan Ali Yücel…

Niçin Atatürk?

“Üç kelime, hep o üç kelime ağızlarda”

 Hürriyet, Ordu, Atatürk.

“Bu bir kutsal üçleme oldu” Türk için, Hürriyet, Ordu, Atatürk!…

“Öyle bir üç ki, üçü bir ve biri üç. Demek ordusuz Türk, Türksüz Atatürk ve Ata’sız her ikisi olamıyor”.

“Sokaktaki halk bir türkü söylüyor, hep onu söylüyor, hep onu tekrar ediyor”.

“Dağ başını duman almış”

“Oluk oluk Ankara caddelerini dolduran ve bu gençleri coşturan kim? Bu imkanı hazırlayanlara o ruh ve atılganlığı veren kim?

” Kim olacak bir ölü… Ama ne ölü diri bir ölü. Eğer öyle olmasaydı, coplarla dayak yerken, üstlerine silah boşaltılırken bile Türk gençliği nasıl olurdu da en gür sesleriyle”

“Atatürk aramızdasın!..

“Atatürk izindeyiz!..

“Varol Atatürk!..

“Atatürk, Atatürk, Atatürk, Atatürk! Ve Atatürk!…

Şahsiyet değil, tezadlar yumağı Hasan Ali, net bir şahsiyetten bahsetmek güç, mümkün değil, imkansız.

Bir rivayet

” Cevriye Hanım dindar muttaki bir Osmanlı Hanımefendisi. İsmet İnönü’nün annesi, don yıllarını Çankaya’ da geçirir. Saçının bir telini dahi namahreme göstermeden hayattan göçtüğü dindarlığını ifade etmek için sık sık kullanılır. Hasan Ali Yücel davudi bir sese sahip. Dinleyenleri mest eden hoş sesi ile Kur’an, mevlid ve ilahiler okumaktadır. Birgün Cevriye Hanım, Çankaya yalnızlığının da vermiş olduğu sıkıntı ile oğlu İsmet’e”

“Evladım, şu Hasan Ali’yi Çankaya’ya alsan da arasıra bana Kur’an okusa” der. İnönü kıramaz yaşlı annesini, Hasan Ali’yi çağırtır, karşısına alır, annesinin meramını anlattıktan sonra”

“Seni Çankaya’ya alacağım, fakat bir şartla… Dinini dışarda bırakacaksın. Bundan böyle de din lafı etmeyeceksin”….

İkbalperet Hasan Ali, Çankaya’ya çıkar, Hasan Ali Yücel’i gömerek…

Daha çok Köy Enstitülerini kuran, orada komünistlerin üstlenmelerine göz yumup, koruyan, dünya klasiklerini tercüme ettiren, milliyetçi ve müslümanlarca menfi, solcularla müsbet bir adam olarak maşeri vicdana malolmuş. Fakat bir de yıllar yılı kendini zincirlediği, karanlıklardan kurtulmayı hiç denememiş, yıllar yılı sûkutun nabzını tutmuş. Bir de şiir kitabı yazmış “ALLAH BİR”. Eserinin aydınlık yüzü görmesi için kendisinin ölmesini beklemiş. “Ben öldükten sonra bu eserim neşredilsin diye vasiyet bırakmış”

Oğlu Can Yücel babasının ölümünden sonra bir sefer basmış kitabı,fakat yıllar yılı suskun yaşamış bir ölünün, kitabıyla konuşması hoşuna gitmemiş olacak ki, ikinci baskıyı yaptırmamış.

Kendi içinde boğulan Hasan Ali, şimdi kütüphane raflarında tozlanıyor…

Devam edecek…

Lütfiye Çanacık

lutfiyecanacik598@gmail.com

İlgili Haberler