İstanbul Medya Derneği Başkanı Ali Rıza Yıldız ve Dernek Üyelerinin Balıkesir ve bölgesinde ziyaretler kapsamında Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş tarafından karşılandılar.
Belediye Başkanı Ekrem Yavaş gazetecilere Sındırgı İlçesi ve Belediye çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Başkan Yavaş 2004 yılından bu zamana siyaset yaptığını ve halen Belediye Başkanlığı görevini sürdürdüğünü aslında kendisinin Öğretmen olduğunu ve branşının Coğrafya olduğunu 12 yıl öğretmenlik,18 yıl siyaset toplamda 30 yıldır görev yapıyorum ama bir önemli olanı da 30 yıldır evliyim her ikisi de 30 yıl diyerek kendisini anlatan Başkan Ekrem Yavaş’ın samimi konuşması gazetecilerin beğenisiyle karşılandı.
Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş Sındırgı’nın Doğal Şehir olduğunu ve Türkiye’nin tescilli, patentli tek doğal şehri olduğuna dikkat çekti. Roma’da başlayan kavramın Türkiye’de ilk yerli kavramını oluşturan Belediye Başkanı oldum. Bunu Ülke çapına yaya bilmek için “Doğal Şehirler Birliği” isminde bir birliği oluşturduk ve onaylandı. Türkiye’de 11 ilçe ile birlikte doğal şehirler birliğini kuruyoruz. Amacımız çevreyi, doğayı ve doğallığı birlikte koruyarak büyüne bileceğini topluma göstermek.
Doğal şehir unvanı Sındırgı’nın en büyük fabrikalarından biri olan Jeotermalle ısınma şirketi SINJET’i belediye bünyemize kazandırdık. 2008 yılında yap işlet devret modeli ile ihalesini yaptığımız ilçe merkezine 20 km uzaklıkta Hisaralan bölgemizde bulunan jeotermal suyun ilçe merkezine ulaşmasını ve konut ısıtmasında kullanılmasını sağladık. 2014 yılından bu yana yürütülen çalışma ile 4000 konut ısıtmasına ulaşan şirketi 2019 yılında belediyemiz bünyesine kazandırdık. Bunun yanında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Sındırgı Belediyesi, kooperatifler işbirliği ile Jeotermal Kurutma tesisini kazandırıyoruz. Ayrıca Kırsal mahallelerimizde yaşayan vatandaşlarımızın doğal olarak evlerinde ürettiği peynir, çökelek, tereyağ gibi süt ürünlerinin ve doğal ürünlerin satışı için Pazar yerimizde, Şerif Paşa Meydanımızda doğal ürünler pazarı oluşturduk. Yöresel ürün üreticilerimize de yer sağlayarak katkı sunuyoruz. Her hafta Cumartesi günleri kurulan pazarımızı da mutlaka ziyaret etmelisiniz.
BELEDİYE BİNASININ ÇATISINDA LEYLEK YUVASI
Doğal Şehir nereden geliyor? Sorusu olabilir İşte bunun cevabı net.İlçemizin meydanına gidildiğinde Belediye Binasının tepesinde Leylek yuvası olduğunu ve ilçenin genelinde 28 ayrı yerde Leylek yuvalarının muhafaza edildiğine dikkat çeken Başkan Ekrem Yavaş. İlçede 1962’de inşa edilen belediye hizmet binasının 7 yıl önce yıkılarak yeniden yapılmasına karar verildi ancak binanın çatısındaki yuvada yaşayan leyleğin ayrılmaması nedeniyle yıkım durduruldu. Bunun üzerine 2 metrelik bir direğin üzerine kurulan yuvaya uçan leylek, 2017’de inşaat tamamlanınca çatıda kendisi için özel olarak yapılan yuvasına kavuştu. İlçenin tanıtım logosunda figürüne yer verilen leylek “Sağdıç”, her yıl ilkbaharda yuvasına gelerek yaz aylarını geçiriyor. Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş, üzerindeki ilçenin leyleklerle adeta bütünleştiğini söyledi. Belediye hizmet binasının da leyleklere ev sahipliği yaptığını belirten Yavaş, “Eski leylek yuvası olan belediye binasını yıktığımızda, leyleğe bir şey olmasın diye belediye binası inşaatını iki ay geciktirmiş, yuvayı kenara almıştık.” dedi.
Yavaş, vatandaşların “Sağdıç” adını verdiği leyleğin her yıl yuvasına geldiğini ifade etti.
İlçede leyleklerle ilgili hassasiyet oluştu
Ekrem Yavaş, kentin farklı noktalarında 28 leylek yuvası yaptıklarını anlattı. Elektrik direklerine yuva yapan leyleklerin, tellere temas ettiğinde zarar gördüğünü belirten Yavaş, şunları kaydetti.”Gölcük Mahallemizdeki bir leylek yuvası fırtınadan dolayı yere düşmüş. Sosyal medyadan gelen ihbarlar üzerine ekiplerimiz hemen yeni bir yuva inşa etti. Vatandaşlarımız bize teşekkür etti. Leyleğimiz tekrar yerine geldi. Artık bizler bu anlayışı şehre hakim kıldık. Vatandaşımız bize bu konuda destek veriyorlar. Yani doğal şehir Sındırgı’ya leylek, özellikle de belediye binasının üstündeki ‘Sağdıç’ leylek çok yakışıyor. Şehrin logosu, doğal şehir Sındırgı’nın leylek mottosuyla veriliyor. Şunu özellikle belirtmek isterim ki;Belediye Binası dahilinde Dünya’da bir hayvana barınak yapabilen tek Belediye Başkanı benim.Bunu açıkça söylüyorum dedi.
Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş, yaptığı açıklamada, Yağcıbedir halısının her deseninde bir hikâye ve gözyaşının saklı olduğunu belirtti.
Bu konuda belgesel bile çekildiğini vurgulayan Yavaş, “2 bin 300 yıllık geçmişe sahip dünyaca ünlü bir halıdan bahsediyoruz. Son yıllarda azalmasına rağmen halen bugün bu memlekette halı dokunuyor. Türkiye’nin tek halı pazarı olan ilçesi Sındırgı. Cumartesi günleri Sındırgı’da köylerden gelen Yağcıbedir halıları üreticiden tüketiciye bu pazarda satılır.
Bir kültür hazinesi: Yağcıbedir Halıları
En eski Yağcıbedir halısı ve Dünya’nın en büyük özel dokuma Yağcıbedir halısı da belediye hizmet binamızda sergileniyor diyen Başkan Yavaş. Cumhuriyet meydanımız da Yağcıbedir motifleri yer alıyor. Her yıl Uluslararası Yağcıbedir Halı Kültür ve Sanat Günlerini gerçekleştiriyoruz. Halı üzerine kapsamlı bir festival yapan tek ilçeyiz. Güreşlerde, yarışmalarda en değerli ödülümüz bile Yağcıbedir halısı.
Bu kadar kültürel geçmişi olan bu halının tescillenip korunması ve gelecek nesillere aktarılması bizim için çok önemli. İlçesine hizmet etmekten büyük keyif aldığını ifade eden Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş; “2004 yılından bu yana belediye başkanlığı yapıyorum. Belediye başkanlığında üçüncü dönemim. Her bir şehrin bir marka değeri var. Yağcıbedir Sındırgı’nın marka değeri. Coğrafî işareti belediyeye ait olan bir ürün. Biz bunu almak için çok ciddi manada gayret sarf ettik. Bugün ilçemizde yaptığımız çalışmalar neticesinde Yağcıbedir mahallesi bile kurduk. Kültürü gelecek nesillere aktarmak için ciddi manada çalışmalar yapıyoruz. Ülkemizin çeşitli yerlerinde şehrimizin ve Yağcıbedir kültürünün tanıtımı için farklı faaliyetler içerisinde bulunuyoruz. Ben gittiğim illerde burada halıları tanıtırken belediye başkanı olduğumu söylemiyorum. İksiri bozulur diye düşünüyorum. Ben Mersin’e kadar halıları tanıtmak için gittim. Bu zamana kadar 10 vilayeti gezdim. Gittiğim her ilde belediye başkanı olduğumu söylemiyorum. Kendimi halıcı olarak tanıtıyorum.
Yağcıbedir halısının 3 bin yıllık bir serüveni var. Dünyanın en eski halısı 1949 yılında Altay Dağları eteklerinde Pazırık bölgesindeki bir kurganda (mezarda) bulundu. Bugün Pazırık halısı, St. Petersburg’da bir müzede sergileniyor. O halı bulununcaya kadar İranlılar, ‘en eski halı bizde’ diyordu. Fakat Pazırık ile birlikte görüldü ki dünyanın en eski halısı Türklere aittir. O halı, bugün ‘Gördes’ olarak bilinen Türk Düğümü yöntemiyle dokunmuştur. Yağcıbedir halıları da Türk Düğümü ile dokunur. Halı İranlılarda tek, bizde ise çift düğüm şeklinde dokunur. Bizim halılarımız tamamen yündür ve 4 renkten oluşur. Özellikle lacivert rengi baskındır. Lacivert rengi çivitten elde edilir. Halılarımızın 150-200 yıllık ömrü vardır.
Yağcıbedir, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yaşayan aşiretin adıdır. Bu aşiret, yay yaparak geçimini sürdürür. Orta Asya’dan göç eden ve vergilerini yay yaparak ödeyen Yaycı Yörükleri’dir. Ve bugün Dikili, Bergama, Sındırgı ve Bigadiç’te toplam 18 köyde yaşıyorlar. Dikili ve Bergama’da kız tarafı bizde ise erkek tarafı var. Tarihe bakıldığında Orta Asya’dan geldiklerinde ilk olarak Dikili ve Bergama Bölgesi’ne yerleşmiş bu aşiret, 19’uncu yüzyılın başlarında kız alma-verme hadisesinden dolayı ayrılmış. Öyle ki bu ayrılış halılara da sirayet etmiştir. Bizdeki renkler daha koyudur, lacivert rengini daha fazla kullanırız. Onlar ise daha yumuşak renkler kullanır. Bu iklimle de alakalı, İbn-i Haldun ‘Coğrafya kaderdir’ demiş, doğru bu. Oranın rakımı düşük olduğundan bitki renkleri daha yumuşak, bizde de koyudur.
Sındırgı Belediyesi olarak Yağcıbedir halısının coğrafi işaretini aldık. Ayrıca Türkiye’de yedi dalın çiçeği denir: Antalya Döşemealtı, Kayseri Yahyalı, Niğde Taşpınar, Çanakkale Ayvacık ve Muğla Milas halıları, bunların hepsinin coğrafi işareti alındı. Biz bugün, Sındırgı’da 250 tezgâhta halı üretimini devam ettiriyoruz. Bizim farkımız; halıyı bir örnekle dokumuyoruz. Yani belirli bir desenimiz yok. Fakat bizim halı revaçta olduğundan dolayı Simav, Demirci gibi yerlerde taklitle dokunmaya başlandı. Onlar, bu halının boyasını ve desenini tam yapamıyor. Bir halı 10 ögeden oluşur. Bilen bir göz ile bakıldığında halının o yörede dikilip dikilmediği rahatça anlaşılabiliyor. Taş yerinde ağırdır derler, burada savunduğumuz şey geçmişte bir halı hangi köylerde, hangi oba ve aşiret tarafından dokunursa onlar tarafından dokunmaya devam ederse orijinalitesi kalır. Biz geleneksel üretim metodunu devam ettirmek istiyoruz, dolayısıyla geçmişte bunu yapan insanların çocuğunun halıyı dokumaya devam etmesi gerekiyor. Ayrıca halı atölyede değil, evlerde dokunur; anne kızına, o da kızına öğretir. İpine, rengine, desenine karışılmaz. Bizim asıl amacımız halımızı korumak.
Biz bu kültürü sadakatle korumak istiyoruz. Sındırgı’da 22’nci defa Uluslararası Yağcıbedir Kültür ve Sanat Festivali yapıyoruz. Üretimini artırmak için de formüller üretip projeler yapıyoruz. Coğrafi işareti almış olmak da bunu destekliyor. Öte yandan Balıkesir’de büyükşehir belediyesi, valilik ve tüm kurumların en büyük hediyeleri Yağcıbedir halısıdır. Tabi ne kadar satılırsa o kadar da üretilecek anlamına geliyor. Ayrıca bizim yeni bir projemiz var, doğal boya tekstil inovasyon merkezi, bu konuda devletten 2,5 milyon lira destek aldık. Tabiatta yabani bulunduğunu düşündüğümüz kök boya bitkilerini tarımla buluşturduk. 500 dönümlük arazide çivit (lacivert), rubia (kırmızı), siyah veya öbür renklerinin karışımıyla elde edilen sarı rengi veren muhabbet çiçeğini kültür olarak tarlaya ekiyoruz. 1750li yıllarda bu denenmiş, bunu biz unutmuşuz. Aslında eskiden bu kültür olarak varmış.
1750’lerde devlet, bu konuda vergi almış. Temettuat defterlerini inceledik, hatta Osmanlıcadan Türkçeye kazandırdık bunu. Kitaplarda; köylerde boyalık dediğimiz yerler olduğunu gördük. Buralar aslında boya bitkisinin yetiştirildiği yerler anlamına geliyor. Onları incelememiz bizim günümüzde yeni bir proje yapmamıza sebep oldu.
HALILARIN BOYASINDAN DESENİNE HİKAYELERİ VAR
Halının boyasından desenine kadar hikâyesine var. Mesela lacivert boyaması zordur. Kırmızı, kahverengi renkleri boyaması daha kolaydır. Maviyi boyamanın daha farklı bir usulü vardır, demleme usulüyle yapılır. 150-200 yıl da kullanılsa lacivert renk parlar. Bu boyanın tekniği farklı olduğundan çok dayanıklıdır. Toprağın altı +4 derecedir, kavanoza koyulur bekletilir ve çoğaltılır, sonrasında da demlenir. Bunun tam usulünü ben bile bilmiyorum. Kültürü ilginçtir çünkü bir anne, kıza öğretir bu usulü fakat erkek çocuğuna öğretmez. Yani lacivert rengi boyama tekniği bir sırdır. Öteki renkleri herkes bilebilir. Her rengin farklı bir sembolü var; narınç iyilik yapmayı özendiriyor. Kırmızı dediğimizde kendin ol, taklit etme diyor. Lacivert özgürlüktür, pranga vurulmaz.
Halı desenlerinin hikayelerinin olduğunu söyleyen Yavaş; Örneğin cıva deseni vardır. Bu desen Zümrüdüanka kuşuyla ejderhadan oluşur ve bu ikisi kötüyle iyiliğin savaşını temsil eder. Hayat iyi kötülük arası mücadeledir. Mesela yıldız, özgürlüğü temsil eder. Kocabaş, mührüsüleymandır; yani devlet kurabilmiş milletin özelliğidir. Salyangoz veya çınar yaprağı, ölümsüzlük demektir. Kazayağı, yere sağlam basmayı; koçbaşı, gücü temsil eder. Elmanın özel durumu vardır; kız, evlenince bir elmayı suya atar ‘geçmişimi suyla götür’ birini de mezara atar ‘seninle mezara kadar birlikteyim’ der. Heybe dediğimiz şey de içinde azık taşınan torba aslında halıdaki anlamı, ‘dünyada heybeni iyiliklerle doldurursan cennette karanfille müjdelenirsin’ demektir. Bizim kadınımız, profesör müydü bilmiyorum ama o günkü kadın bilgiliymiş. Bir motif öyle kolay ortaya çıkmıyor. Belki 100 yılda bir motif çıkıyor. Kadınlarımız, motiflerde sevinçlerini, yaşamını, hüznünü sembolize etmişler. Ayrıca Yağcıbedir halısına kaç kilo yün gitti, ne kadar zamanda dokundu denmez. Picasso resminde kaç kilo yağlı boya kullanıldı diye sormuyorsak Yağcıbedir’de bir kadının yaptığı halıda da bunu sormamamız gerekiyor. Bunu sanat olarak görmek gerekiyor. İp de zaman da satmıyor, sanat satıyoruz” şeklinde konuştu.
İlgili Haberler